Kemalizm radyasyonu
Bizim topraklarımız mümbitti; nebatatla birlikte kanaat verirdi, paylaşmak, sadakat, edep, irfan ve yiğitlik verirdi… Bizim topraklarda kolay kolay eşekarıları ve zararlı otlar olmazdı; gülümüz bol, hak konuşan bülbüllerimiz çoktu ve zulme – ihanete kartal bakışlılarımız daima mevcut ve yalınkılıçtı… Bizim topraklarımız, kimsenin ırkına, nereye mensubiyetine bakmaksızın sadece Allah için dökülen kanları ve yine Allah için ölenleri bağrına basardı. Bizim topraklarımız dünyanın kalbi olarak, cihana hak ve hakikat pompalardı… Bizim topraklarımız, ilim, irfan yuvası ve buram buram hakikatler kokardı… Bizim topraklarımız, üzerinde var olan şükür ehlinden, namaz ehlinden cennetten bir köşeydi…
Bizim insanımız, hak ve hukuk bekçisi olarak, mazlumların yanındaydı… Bizim insanımız, şuurunu küllerle beraber Ganj Nehrine bırakmış Hindistan’da zulüm gören Müslüman için gerekli lisanı kullanırdı… Bizim insanımız, Avrupa’daki medeniyete eyvallah diyip, ahlaksızlığına ise sakın sakın edebin sınırlarını aşma; yoksa sınırını aşarım! derdi... Bizim insanımız büyük coğrafyalarda at koştururken, yakıp yıkarak değil, gönüller inşa ederek fetihlerde bulunurdu… Bizim insanımız çok şuurluydu, imanının gücünü, ferasetini her daim uyanık tutup, ihtilafa, fesatlığa, istilaya fırsat vermezdi. Bizim insanımız namazda tembellik etse bile camilerin heybetinden, büyüklüğünden rahatsız olup, küffar ağzı ile konuşmazdı. Bizim insanımız, farklı bir görüşün çocuğuna yapılan istismardan mutlu olup; “yılanın başı küçükken ezilmeli” demezdi. Bizim insanımız bırak metrobüste bir kadına ahlaksızlık yapmayı; dağ başında yalnız bile olsa, edep libasını hiç çıkarmaz, melaikelerin kaydını bilir, harama uçkur açmazdı. Bizim insanımız daha demokrasi ortalarda yok iken, çoğunluğun tercihine eyvallah der ve istişareyi hafife almazdı… Bizim insanımız ağzını, aklını ve şuurunu başkalarına – küffara kiraya verip, onları emellerine ulaştıracak şekilde konuşmaz, davranış sergilemezdi; evinin sırrını elin itine peşkeş çekmezdi, evini, vatanını yaban domuzlarından korur, dışarıdan gelen her saldırıya karşı yekvücut olurdu…
Bizim çok güzel insanlarımız vardı; aşkları güzeldi, yuvaları sevgi doluydu, çocukları muhabbetle ve doğrularla büyütürdüler... Bizim, ruhu güzel, mahcupluğu güzel, tok gözlü kadınlarımız vardı; huzuru da ikram etmeyi hiç ihmal etmezlerdi... Bizim erkeklerimiz muhtaç etmezdi, sadece kılıç taşımazlar, güven taşırdılar, mertlik taşırdılar, cömertlik taşırdılar ve kocaman bir yürekle vatan sevgisi taşırdılar... Sonra bir radyasyon bulutu üzerlerine çöktü, istisnalar hariç herkesi zehirledi… Ve öyle bir hale getirdi ki…
Sonu izimle biten hiçbir şey güzel bir iz bırakmadığı gibi Kemalizm de bu millet üzerinde güzel bir iz bırakmadı; tüm değerleri alıp gitti. Sadece şerrin izleri kaldı; ezandan rahatsız olan, zulüm 1453’te başladı diyen, yalnız kendisi için hürriyeti ve siyaseti var oluşu alkışlayan, 15 Temmuz’da bankamatiklere ve marketlere saldırıp, cebinin ve midesinin derdine düşerken; Suriyeli muhacire demediğini bırakmayan çok tuhaf insanlar türedi... Kendi fikrinde olanların her türlü ahlaksızlığını alkışlayan, başkalarının karşısında edep ve doğruluk timsali kesilerek, kötülüğün yanlışlığın umumu ilgilendiren bir bela olduğunu unuttu…
Çere mi? Asırlarca bizi var eden değerlerimize yeniden sahip çıkmak. Üstelik denenmiş ve menfaatleri görünmüş. Kemalizm herkes üzerinde olumsuz etki bıraktığı gibi bu fikri savunanlarda da çok büyük tahribatlar yaptı; dert umumi… Hiçbir izim bizim bünyemize, ruhumuza uygun değil. Biz yeniden maddi ve manevi libasımızı; kendimize ait değerleri kuşanarak, toplumsal tüm hastalıklarımızdan kurtulmuş olacağız. Yeniden topraklarımızın ve insanlarımızın her manada inkişaf etmesi için Kemalizm radyasyonundan arınmamız lazım! Kemalizm; insan haklarından, demokrasiden yana görünse de çok tutucu ve gerici; kendinden başkasına asla hayat hakkı ve özgürlük tanımıyor… Kemalizm, gerçek manada ne faşizmin ne de tüm zalimlerin karşısındadır. Sloganlarla başkalarını uyutur ve kapitalizm ile faşizmle koyun koyuna yaşar… Asla hiçbir inanca, değerlere tahammülü yoktur…
Yeniden inkişaf etmek dileğiyle…