Kemal nereye koşuyor?
Siyaset ülkeyi yönetmek için yapılır. Siyaset yaparken dürüst olmak ve ahlaka aykırı yollara başvurmamak temel kuraldır. Ancak müzmin muhalefet partisi CHP’nin genel başkanı yalan ve iftirayı siyasetinin temel sacayağı haline getirip farklı bir tablo çiziyor. Bu şekilde sadece siyasilerin değil halkın da nefretini topluyor.
Çorum’da Kemal Kılıçdaroğlu’nun başına gelen olay, bir
siyasetçinin yaşayabileceği en acı hadisedir. Demokraside siyasetçi halkı ile
seçmeniyle var olan kişidir. Eğer halk sizden nefret ediyorsa, sizi milli
değerlerimize ihanet içinde görüyorsa makamı mevkiyi bırakıp gitmeniz, yahut
başınızı iki elinizin arasına alıp düşünmeniz gerekir.
Vatandaş parti başkanlarını, siyasi liderleri merak eder.
Onunla konuşmayı, yakın olmayı, çocuğunu sevmesini, hatıra kalacak bir fotoğraf
çektirmeyi arzu eder. Diyeceksiniz ki, “Pandemi var, Çorum’da torununu
sevdirmek istemeyen anneanne, tehlikeden kaçmak istemiştir.” Hayır, Kılıçdaroğlu’na
tepki veren M.A.’nın açıklamalarından anlıyoruz ki, “Çocuğuma dokunma” demesi,
Kılıçdaroğlu’nun milli reflekslerimizle ters düşmesinden kaynaklanıyor.
Şöyle diyor kadıncağız: “Kemal Kılıçdaroğlu’na tepki göstermemin nedeni HDP ile
ittifak yapmasıdır. Kılıçdaroğlu, Selahattin Demirtaş’ın tahliye edilmesini
istiyordu. Bir anda onu karşımda görünce Demirtaş ile el sıkıştığı an gözümün
önüne geldi ve ‘Çocuğuma dokunma, hadi yürü yürü’ diyerek tepki gösterdim.”
Bu davranış vatandaş açısından normaldir. Anormal olan ise
bu tepkiyi anlamayan, anlamak istemeyen, kadını aforoz eden, tehdit eden
partililer, yalan ve iftirayı siyasetlerinin temeli haline getiren Kılıçdaroğlu
taraftarlarıdır.
***
Gün geçmiyor ki CHP’de skandal bir konuşma veya olay
yaşanmasın. Nerede gayri milli bir olay varsa CHP’lileri orada görüyoruz. Son
olarak ağız dolusu küfürler yağdırdıkları Barzani’nin yanında ortaya çıktılar.
Ondan önce Suriye konusunda Esed’in yanında, Libya konusunda Hafter’in
tarafında, Karabağ konusunda Ermenistan’ın safında yer aldılar.
Kemal Kılıçdaroğlu, iktidara gelirlerse Kanun Hükmünde
Kararname ile devlet kurumlarından uzaklaştırılanları göreve iade edeceklerini
açıkladı. Görevden alınanlar FETÖ’cülerdi. Ancak bu FETÖ’cülerin yarısı yani 50
bini mahkeme kararı ile mahkûmiyet almıştı. Yani Kılıçdaroğlu hapishane
kapılarını açıp bunları dışarı mı salacak?
İçeride olmayanların da soruşturma ve kovuşturma devam
ediyor. Kılıçdaroğlu’nun, FETÖ kumpası ile ayağı kaydırılan Deniz Baykal’ın
yerine geldiği dikkate alınırsa FETÖ’cüleri koruması normal kabul edilebilir.
Ama Kılıçdaroğlu da artık kabul etmelidir ki, karşımızda millete savaş açmış,
devlete ihanet etmiş bir terör örgütü var. Önceleri kendini gizleyip, sonra
silahlı kalkışmayla darbeye kalkışan, dünyanın gelmiş geçmiş en sinsi örgütü.
***
Kemal Kılıçdaroğlu’nun FETÖ konusunda karne notu çok düşük.
Göreve gelir gelmez öncelikle FETÖ’cü danışmanlarla çalışmaya başladı. 17 – 25
Aralık 2013 hukuk darbesinden sonra FETÖ’cülerin safındaki yerini aldı.
FETÖ’nün yaptığı kara propaganda malzemelerinin tamamını kullandı. Meclis’te 15
Temmuz için FETÖ’cülerin iftirası olan “kontrollü darbe, senaryo, tiyatro” gibi
tezviratları ballandırarak anlattı. Darbeyi yöneten Adil Öksüz’ü MİT elemanı
diye suçladı. Sonra gösterdiği belgeyi FETÖ’cülerin düzenlediği ortaya çıktı.
Kürsüye çıkıp “4 bakan, 120 milletvekili Bylock kullanıyor”
diye yalan söyledi. Bunu ispat et denildiğinde de gevelemeye başladı. Şimdi de
devlet memurluğundan atılan FETÖ’cülerin görevlerine iade edilecekleri sözünü
veriyor. Bu sözün nereye varacağını fark eden İYİ Partili Cihan Paçacı,
Kılıçdaroğlu’nun verdiği sözlerin ilerde nasıl tehlikeler ortaya çıkaracağını
fark ettiği için “Kemal Bey tekil konuşuyor” diyerek uyarıda bulundu.
Şimdi Kılıçdaroğlu’na sormak lazım. Ergenekon ve Balyoz
kumpaslarını kuran FETÖ’cü savcı ve hâkimleri de kodesten çıkaracak mı?
Verdikleri raporlarla binlerce başarılı subayın ayağını kaydıran FETÖ’cü doktorları
da serbest bırakacak mı? Sen nereye doğru koştuğunun farkında mısın Kemal?