Kelimenin peşine takılmak
Konuşurken, okurken veya birisini dinlerken; duyduğumuz bir kelimenin sihrine kapılıp, ardından gideriz. Anlamı etrafında oluşan bir dünyaya ayak basar, orada gezinir, gâh hatıralar arasında, gâh hayaller arkasında sürüklenip dururuz. Belki o an, bizi böylesine ilginç bir seyahate çıkaranın, değişik düşünce dünyalarında gezdirenin ve hayallerin ardından sevk edenin bir kelime olduğunu hatırlamayız bile. Sonraları birden, bu işi başaranın sadece bir kelime olduğunu fark ederiz. Bazıları, kendilerini bu tür zihni faaliyete sevk edenin ne olduğunu hatırlamaz bile... Kelimelerin, o koskoca, o çekici ve renkli dünyası hakkında kafa yorup düşünenlerin, bu gerçeğin farkına daha erken varacakları bir gerçektir.
Doğrusu; her bir
kelimenin başlı başına bir dünya olduğunu bilenler için, ihmal edilemez ve
kayıtsız kalınamaz bir durumdur bu... Zira kelimelerin cazibesine kapılmanın ve
aralarında dolaşmanın güzelliği erbabınca malumdur. Her kelime hakkında ayrı
ayrı düşünüp, her kelimeye zaman ayırmanın kişiye kazandırdığı çok şey vardır.
Bazen de, duyduğumuz
bir kelime bizi derinden yaralar, kalbimizi dilhûn eder, kedere boğar. Neşeli
yüzleri, az önce işitilen kelimeden ötürü, çizgi çizgi bir efkâr bürür.
Gerçekle yüz yüze getirerek, ayağını yerden keser. Ve sarsılan bedende, biraz
önceki sevinçten eser kalmaz.
Şen kahkahalar atarak
ortalığı velveleye verirken, bulunulan yere ansızın bir bomba gibi düşen "ölüm" kelimesi, herhalde yukarıda
bahsettiğimiz dönüşümü gerçekleştirecek bir kelimedir. Sahip olunan mal, mülk,
devlet, servet, mevki ve makam gibi maddi varlıklar sebebiyle kendini adeta
ölümsüz sanmak gibi bir gaflete düşen insanoğluna, fani olduğunu, gelip geçici
olduğunu bu kelimeden daha iyi ne anlatabilir?
Ne var ki; Koca
Yunus'un, "Ölümden ne korkarsın
korkma ebedi varsın" hakikatine tevekkülle boyun eğmiş, inanmış ve bu
konunun gereğini yapmaya çalışmış kişi, hiçbir zaman, ölüm kelimesinin ifade
ettiklerine kafasını takarak, bunu bunalım noktasına taşımaz. Ayrıca; daha
yumuşak, kulağa daha hoş gelen bir karşılık da bulmuştur bu kelimeye: Vefat... Herhalde, "öldü" demek yerine, vefat etti
demek, "daha insanî"dir.
Öyle ki; modern dünyanın bunalımlarından menkul hal, tavır, hareket ve sözlerle
kirletmemek lâzımdır bu ayrılışı...
Kelimelerin, her
insanda çağrıştırdığı, her insanda kurduğu dünya değişiktir. "Bu yüzden, gün olur, sıradan bir kelime,
anlamı ve yaptığı çağrışımlarla bütün bir medeniyetin simgesi olur. Kurumuş
koca bir çınarın filiz verdiğini yahut çıplak dağların birden yeşeriverdiğini
görmüş gibi olursunuz. Anlarsınız ki, o kelimeye, o anlamı, kültürün yüzyıllar
süren görkemli macerası kazandırmıştır; insan, o kelimeyi, o anlam ve üslupta
kullanıyorsa, o insanı yetiştiren kültürün, topluma hâkimiyetindeki derinliği
hissedersiniz. Ve o insanla aynı dilden konuşmanın, aynı iklimde yaşamanın,
aynı Kitab'a inanmanın mutluluğunu yaşarsınız."
İnsanın, diğerlerinden
ayrı olarak sevdiği, kurduğu cümlelerde ayrı bir itinayla kullandığı kelimeler
de vardır. Kişinin yazdıklarını ele aldığınızda bu durumu rahatlıkla görebilir,
kolayca fark edebilirsiniz. Yazar, o kelimeye atfettiği önemi, ona karşı
beslediği sevgiyi, yazılarında sıklıkla kullanmak yoluyla gösterir. Çünkü yazan
için, bu kelimenin çağrışımları daha güçlü, daha derin ve daha önemlidir. Yazar
Hikmet Dizdardoğlu’nun dediği gibi:
“Edebiyat, son tahlilde,
kelimelerin sanatıdır.(...) İnsan bu idrak seviyesine ulaşınca, alelâdelikten
kurtulur ve sürükleyici bir kuvvetin peşine takılarak, güzel’i elde etmenin
yollarını arar.
Genç sanatkâr,
kelimelere hâkim olması ölçüsünde çilesini erken doldurur. Zıt kuvvetler
arasında kalıp bocalamak istemiyorsa, ilkin, kelimeler ülkesini fethetmelidir. İmkânların
kapısı, ancak o zaman kendisine açılabilir. Yunus’un, Karacaoğlan’ın, Yahya
Kemal’in ve bütün cins şairlerin başarı sırları buradadır. Bu sırra erişmenin
yolu ise çalışmaktır. Her hâl ve şartta çalışmayı, üretmeyi elden bırakmamak ve
böylelikle dilin engin dünyasına hâkim olmanınverdiği kararlılıkla, sözün üzerine gitmektir. Elde edilecek
sonucun her geçen zamanda büyüyeceğini gösterecek ve kalıcı olanı sağlayacak da
budur zaten.