Dolar (USD)
34.55
Euro (EUR)
36.01
Gram Altın
2987.26
BIST 100
9504.33
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
05 Eylül 2023

Kelam faaliyetinin sefaleti

İslam, felsefeden ve teolojiden yoksun olan eski Arap kültürü içinde doğmuş, gelişmiş ve yayılmış bir dindir. Araplar, dine hiçbir zaman felsefik ve teolojik çerçevede yaklaşmadılar, yorumlamadılar ve geliştirmediler. İslam’ın akaid esaslarını, Yunan felsefesi başta olmak üzere karşılaşılan diğer kültürlere karşı savunmak için Kelam dediğimiz bir faaliyet oluşturulmuştur. Kelam faaliyetinin ana özelliği doğmatik ve savunmacı (apolojetik) olmasıdır. Doğru olduğuna inanılan inanç ve davramnışları savunmayı amaç edinen Kelam, aklın da bu inançların ve amellerin doğruluğunu onayladığını göstermeyi istemektedir.

Kelam, hiçbir zaman teoloji olma anlamında kapsamlı bir bilim olmamıştır. Kelam, daha çok Mutezile ile ilişkilendirilen, sınırlı tarihsel bir sürreç içinde olmuş bitmiş bir faaliyet olarak kalmıştır. Kelam, tarihsel süreklilik içinde tarihsel ve insani değişimi ve gelişimi rasyonel, felsefi, antropolojik ve teolojik olarak incelemiş ve yorumlamış bir disiplin değildir. İslam kültüründe teoloji yoktur, fıkıh vardır. Kelam, daha çok Mutezile ile ilişkilendirilendirilmiştir. Her şeyiyle mükemmel olduğu düşünülen İslam’ın mükemmel doğmatik mezhebi olarak Eşarilik kabul edilmektedir. Eşarilik, bir akaid mezhebi olmaktan ziyade akidenin kendisini formüle eden ve yorumlayan akaidin kendisi olarak muamele görmektedir. Maturidiliğin, Kelam faaliyeti içindeki yeri ve etkisi yok denecek kadar azdır. İslam kelamı ve akaidi denilen şey, özü itibariyle Eşari kelamı ve akaididir.

Kelamın amacı İslam doğmalarını aklı kullanarak savunmak değildir. Kelamda asıl kaynak, akıl değil, vahiy olarak kabul edilen Kur’an ve Hz. Muhammed’inuygulaması olan sünnettir. Kelam, akla, farklılığa ve felsefeye karşı vahyi savunma faaliyetidir. Kelam faaliyeti açısından asıl olan akıl değil, Kur’an’dır. Kelam, hiçbir zaman özgür aklın ve düşüncenin işbaşında olduğu bir faaliyet olmamıştır. Kelam, teoloji olmadığı gibi felsefe de değildir. Mutezile dahil Eşarilik, Maturidlik ve Selef-i Salihin denilen akaid mezheplerinin temsilcilerinin hiçbiri, aklın savunucusu ve rasyonalist teolojinin öncüsü olarak nitelenemezler. İslam tarihinde rasyonalist ve felsefi teoloji olarak niteleyebileceğimiz sistematik ve sürekli bir gelenek mevcut değildir. Kelam faaliyetinde merkez insan değildir. Kelam faaliyeti Tanrı’nın zatı etrafında farklı tarihsel koşullarda oluşturulmuş Mutezili, Maturidi, Eşari, Selefi ve diğer başka yaklaşımları içeren bir çalışmadır. Kelam faaliyetinin ana özelliği, insanı değil, Tanrı’yı esas almasıdır.

Kelam, yaratıcı, dinamik ve rasyonel bir faaliyet değildir. Kelam, İslam inanç esaslarının doğru olduğunu Kur’an‘ı esas alarak ve aklıda kısmen araçsal olarak kullanarak savunan statik bir faaliyettir. Kelam’da asli kaynak Kitap’tır. Kitab’ın dışında ve ötesinde düşünmek ve söz söylemek mümkün değildir. Kelam, Kitab’ın sınırları içinde yürütülen sınırlı ve statik bir faaliyet olarak Kelam, İslam kültürü içinde dar bir alana hapsolmuştur.

Kelam faaliyetini şekillendiren ana dinamik, din değil, siyasettir. Hz. Muhammed’in ölümünden sonra Müslümanlar arasında gerçekleşen iktidar kavgalarını ve iç savaşları dini açıdan meşrulaştırmak ve yorumlamak ihtiyacı, Kelam faaliyetinin arkasındaki ana dinamiktir. Kelam faaliyetinde merkezi bir yer tutan kader inancı, Tanrı’nın bilgisi, büyük günah ve insan iradesi gibi konular, yaşanan siyasal çatışmaların sonucu yorumlanmış ve akaid konusu haline getirilmiştir. Kelam ve siyaset, birbirinden ayrılmaz iki faaliyettir. Tarihsel olayların sosyal ve siyasal arkaplanı anlaşılmadan kelam faaliyetini salt bir akaid çalışması olarak anlamak büyük yanlışlıktır. Kelamın konuştuğu ve tartıştığı her şey, politiktir.

Müslüman geleneği, kelam faaliyetine karşı hep mesafeli olmuştur. Kelam faaliyetine ne ölçüde izin verileceği, teşvik edilip edilmeyeceği, gerekli olup olmadığı veya halkın kelami tartışmalardan nasıl korunacağı, Müslüman düşüncesinde önemli tartışma konusudur. Müslüman geleneği, kelama sınırlı olarak izin vermekte, din konusunda yeterli bilgisi olan azınlık bir grubun kelam faaliyeti yapmasını yeterli görmekte ve yapılan kelam tartışmalarının halkın dini inançlarını sarsmaması ve insanları şüpheye düşürmemesini şart koşmaktadır.

İslam Kelamı, dini veya usul-i dini savunmak amacıyla yapılan katı, statik, durağan ve fosilleşmiş bir tarihi faaliyettir. Tarihsel Kelam faaliyetinin, modern dünyayla ve insani durumla hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır. Kelam’ın geçmişte akideyi Yunan ve diğer yabancı düşüncelere karşı savunduğu gibi, günümüzde de İslam’ı materyalizme, pozitivizme, sekülerizme, hümanizme, deizme, agnostisizme, bilime ve diğer bütün modern anlayışlara karşı savunması gerektiğini savunan bazı kişiler bulunmaktadır. Başka bir ifade ile Kelam, her karşılaşılan yeniyi, İslam’ın ötekisi ve düşmanı olarak konumlandırmaktadır. Kelam, Yunan felsefesiyle tarihte yaptığı gibi, günümüzdede modern dünyanın değerleriyle bir düello yapmak şeklinde bir misyonla kendini diriltmeye ve aktive etmeye çalışmaktadır. Felsefi, teolojik ve rasyonel derinlikten yoksun Kelam faaliyeti, günümüz dünyasına ve insanına yeni, yapıcı ve yaratıcı olarak nitelenebilecek hiçbir şey söylememiştir.