Kefen Giydim, Kameralar Önünde!..
"Başkan" adaylarından biri, kameraların doldurduğu "löküs" mekanlardan birindeu2026
Gayet fiyakalıu2026
Efendime söyleyeyim; "yaka mendilli, kravatlı", şık mı şık kıyafetinin üstüne "kefen giymek" suretiyle müthiş bir "şova" imza atıyor!..
"Bu dava için ölmeyi göze alıyorum, işte bu da ispatı!" makamında bir gösteri!..
Muhtereme Hanımefendisi ve evlatları da orada; "kefenli gösteri"sine devam ederken, hepsinden "helallik" istiyoru2026
E, tabiiu2026
"Başkanlık" dediğin, bir nevi ateşten gömlek!..
Ya da ölmeden, işte böyleu2026
Gururla "kefen" giymek!..
Görüntüler sosyal medyaya düşer düşmez, -ne alakamız varsa- bize de "yüklenenler" oluyor!..
Kefenin cebi yok ama üzerine geçirildiği "pahalı bir şey olduğunu" belli eden takım elbisedeki "cepler", bu mevzu üzerinden "bize bile" sataşanlar için güzel malzeme!..
Bahse konu Aday'ı hiç tanımıyorum, onun için "niyeti" hakkında bir değerlendirmede, tahminde bulunmam.
Ancaku2026
Yaptığının hiç de "şık" bir iş olmadığı ortada.
Bu gayet "üzücü" manzarayı öne çıkartıp, genel "rahatsızlığa" dikkat çekmezsek, yazımız amacına ulaşmamış; "magazin" sınırlarında kalmış olur.
O görüntüleri izlerken, otuz yıldır vermekte olduğum mücadelenin çeşitli aşamaları geldi gözümün önüne.
Efendim;
'Muhafazakar Camia'ya geldiğimden bu yana, sürekli olarak bir "sevgi ve bağlılığı ispat" çabasına şahitlik ediyorum.
Ait olunan "topluluğun" en etkili ismi kimse, onun karşısında uygun "şekillere" girmek suretiyleu2026
-Ne kadar vefa"kar",
-Ne kadar cefa"kar",
-Ne kadar feda"kar"
olduklarını göstermek isteyenleru2026
Çok, pek çok!..
Ne bileyim; eğilmeler, bükülmeler, bakış ayarlamalar, "aşırı" tonda sarf edilen "yüceltme" klişeleri!..
İlk günlerimde, yani muhafazakar camianın acemisi olduğum zamanlarda, bu gösterileri "normal" karşılardım.
u00c2şık'ın 'Maşuk'a bağlılığını ifade etmek için sergilediği hareketler olarak görürdümu2026
Sonra sonrau2026
Fark ettim ki;
"Kişilere" ve "dava"lara, en çok, "sürekli olarak alkışlayanlar" zarar veriyor!..
Hep derim ya;
"Her yaptığını alkışlayandan ve her yaptığına karşı çıkandan uzak duracaksın!.."
Ah insanoğlu ah;
Birini bir yerlere getirdiğinde çok iyi oluyorsun, "kral" oluyorsun, "aslan" oluyorsun, "örnek insan" oluyorsunu2026
Oradan indirdiğinde ise işler terse dönüyor, bu kez "tavır" geliştirmeler başlıyor!..
Rahmetli İstiklal Şairi de bu duruma tepkisini şöyle dile getiriyor:
-Nankördür insanoğlu kimse bilmez fendini/
Kime iyilik yaptıysan ondan koru kendini!..
Efendim;
Herkes için böyledir demiyorum ama en azından benim gördüğüm misaller umumiyetle bu vaziyetteu2026
Kırk gün sırtında taşı, bir gün indiru2026
Vayyyy!...
"Sevgi", gerçek manada "fedakarlık" ister oysa; "gayret" ister, "ter dökmek" ister!..
Hayır, gözden ırak olan gönülden ırak olmaz!..
Eğer seviyorsan hep seversin ve "O" sanki "hep yanındaymış gibi" hareket edersin.
Onun yanında yapacağını, o uzaktayken de yaparsın.
Onun yanında yapmayacağını, o uzaktayken de yapmazsın.
Bunların görülmesi, bilinmesi için özel çaba sarf etmezsin!..
Ve dahi, "güçlü" iken sevdiğin, günün birinde "zayıf", duruma düşecek olsa, asla terk etmezsin!..
Sen, zaten "emanete sahip çıkan", emaneti "canından aziz bilen" bir dünyanın insanısındır.
"Faniden" bir şey beklemezsin; seni her an gören vardır zaten, O "u00c2dil-i Mutlak"tır; buna inanırsın ve bu bilinçle hareket edersin.
Allah için sever, Allah için buğzedersin!..
Allah için destekler, Allah için ikaz edersin!..
Camialar, bu ruhla yükseliru2026
Yoksau2026
Yoksau2026
İşler başka, bambaşka şekillere bürünüru2026
O vakit ne olur bilir misin?..
"Bir Kişi Varsa 'Dava' da Var, O Kişi Yoksa 'Dava' da Yok!"
durumuna düşer mensubu bulunduğun camia!..
Merhum Necip Fazıl Kısakürek'in işaret ettiği,
"Zaman bendedir ve mekan bana emanettir!" şuurundaki gençlik çıkar mı bu tablodan?!..
"İslam alemine ve bütün insanlığa model teşkil edecek bir gençlik" çıkar mı?!..
"Kim var?" diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert "ben varım!" cevabını verecek bir gençlik çıkar mı?!..
Hiçbirimiz hatasız değiliz ve hiçbirimiz ikazdan müstağni değiliz.
Allah için sevmek ve Allah için buğzetmek!..
Allah için desteklemek ve Allah için ikaz etmek!..
Emrolunduğumuz bu!..
Şüphesiz;
Bulunduğumuz makam, mevkilerin büyüklüğü; emanetçisi olduğumuz diğer dünyevu00ee imkanların çokluğu nispetinde etrafımızdaki insanların sayısı artacaktır.
Bu nispette de "övgüler" almamız ve "fedakarlık gösterilerine" muhatap olmamız kaçınılmazdır.
Yiğidin hakkı elbette verilmelidir, lakin iş, "goygoyculuk" boyutuna varırsa olmaz!..
Medeniyetimiz, "Marifet iltifata tabidir, müşterisiz meta zayidir." Özdeyişiyle bir "marifet iklimi"nin meydana gelmesini teşvik etmiştir.
Emirle yasaklanan "övgüde aşırıya kaçmak"tır.
Bir "kişi"yi ya da bir "yapı"yı çok seviyorsan, yapman gereken "övgüler yağdırmak" veya alkışlamak için "vesile" aramak değildiru2026
Hayırlı işlerdeki "katkını" arttırmak için gayret göstermektir!..
Kameralar önünde "bayrak gösteren" değil, sahada terinin son damlasına kadar akıtandır "Milli Oyuncu"nun makbul olanı!..
Bir ortamda, "liyakat"i tarif eden unsurlar "kıymet" bulmuyorsa, insanlar "yan yollara" başvurmayı düşünürler!..
Bir yerlere gelebilmek ve bir yerlerde kalabilmek için "iyice görünür" olmaya, "abartılı gösterilerle" mesaj yollamaya gayret ederler meselau2026
Abartılar, birbirini tetikleru2026
Goygoylar ayyuka çıkar!..
Hal böyle oluncau2026
Allah için destek verip, Allah için uyarmanın gayretinde olanlar iseu2026
Yavaş yavaş çekilirler!..
Yiğidin harman olduğu dönemde ortaya çıkıp "kılıç-kalkan oynayanlar", yiğidin az bulunduğu dönemde bilinmez ki ne yaparlar!..
Bu galiba hep böyle oluru2026
Böyle gelmiş ve galiba hep böyle gideru2026
Diyor ya Merhum İstiklal Şairimiz:
"Geçmişten adam hisse kaparmış...
Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
'Tarih'i 'tekerrür' diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?
***
Allah için seven, Allah için buğz eden "dost" olabilmekte meseleu2026
Allah için destekleyen ve Allah için ikaz eden olabilmekteu2026
Merhum Necip Fazıl Üstad'ın "uyarısı"yla bitirelim mi bu "kefenli" yazıyı:
"Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakışta o mana:
Öleceğiz ne çare?.."