Kedi, insan ve özgürlük
İnsanla en çok iç içe olan hayvanın kedi olduğunu söyleyebiliriz. İnsanlığın evcilleştirdiği ilk hayvan, kedidir. İnsan ve kedilerin hayatlarının birlikteliğine dair birçok masal, hikaye, eser ve söz vardır. Şehirlerimiz, sokaklarımız ve evlerimiz kedilerle doludur. Bugün dünyada 500 milyon ev kedisi olduğu tahmin edilmektedir. Sokaklarımızda yaşayan kedilerin sayısı, ev kedisi sayısının çok üstündedir. Kedi ve insanın oluşturduğu ortak tecrübe ışığında kediyi anlamadan ve sevmeden, insanı sevmek ve anlamak mümkün değildir dersek mübalağa etmiş olmayız. Kedileri sevmek, korumak ve onlar konusunda farkındalığı arttırmak için her yılın 17 Şubatı Dünya Kediler Günü olarak kutlanmaktadır.
17 Şubatın Dünya Kediler Günü olarak kabul edilmesinin çok ilginç bir astrolojik gerekçesi bulunmaktadır. Astrolojide Şubat ayı, kurallara ve şekilciliğe sığmayan özgür ruhlu Kova burcunun ayı olarak kabul edilmektedir. Sınırlanmayı ve kontrol edilmeyi sevmeyen kediler ve Kova burcu kişileri arasındaki ortak noktanın özgür ruhlu olmak olduğu söylenmektedir. Körü körüne itaati sevmeyen kediler, boyunduruk altına alınma girişimlerine her an isyan edebilecek potansiyele sahip asi ve özgür varlıklardır. “Hangimiz bir kedi kadar bağımsız, barışığız dünyayla” diyen Tomris Uyar, kediye ve insana dair en önemli gerçekliği ifade etmektedir. “Bir kedi kadar gizemli yazabilmeyi isterdim” diyen Edgar Allan Poe, kedilerin gizemli dünyasından öğrenebileceğimiz birçok şey olduğuna dair güçlü bir mesaj vermektedir. Şekilciliğe ve kuralcılığa kendimizi mahkum etmeden, özgürce ve barışçıl bir hayatı yaşama konusunda kedilerden öğreneceğimiz ilginç şeyler olabilir.
Bugün hepimizin en çok ihtiyaç duyduğu şey, huzurlu ve sakin bir hayattır. Kediler, dingin ve sakin olarak yaşayan hayvanlardır. Kedilerin en istemediği şey, kışkırtmalarla huzurlarının bozulmasıdır. Birbirimizi kışkırtmak yerine insanlarla ve kedilerle huzur veren ilişkiler kurmaya çalışmalıyız. Kedileri sevdikçe, kedilerin sevgisini kazanacağımızı unutmamalıyız. Kediler, sevgi konusunda büyük öğretmendirler. Kediler, yalnızlık duygusunu yaşamamıza izin vermezler. Sıcak sevgileriyle hayatımızdan yalnızlığı kovan kediler, tarihin en eski çağlarından beri insanlara hayat yolunda arkadaşlık etmektedirler. Kediler gibi enerjimizi sevgiye, güzele ve huzuru elde etmeye yöneltmeliyiz. Behçet Necatigil, evlerimizdeki kedilerle olan ilişkimizi çok güzel anlatmaktadır: “Evlerde hapis kediler/ Yalnız nedir söyledikleri/ Okşarsınız/ Bir kenara çekilirler/ Kıvrıldıkları köşede/ Gene sizde gözleri/ Yerinizden kalksanız/ Peşinizden gelirler/ Sizken tek sahipleri/ Kalabalık isterler/ Belki hepsi sizin gibi/ Yalnız kediler.”
Kediler hakkında ileri sürülen hurafelerden kendimizi arındırmalıyız. Kedilerin uğursuzluk getirdiğine dair inançlar, akılla, inançla, ahlakla ve vicdanla bağdaşmayan hurafelerden başka bir şey değildir. Kediler hakkındaki hurafelerin bedelini insanlar ve kediler çok ağır bir şekilde ödemişlerdir. Kedilerin içinde şeytan gizlendiği gibi sapkın ve batıl inançlardan dolayı Ortaçağda büyük bir kedi soykırımı gerçekleşmiştir. Kedilerin kırımdan geçirilmesi sonucu Avrupa’da fareler her tarafı istila etmiş ve fare nüfusunun artışı veba salgınının kontrol edilemez boyutlara ulaşmasına neden olmuştur. Kara Ölüm olarak bilinen veba salgını sırasında Avrupa, büyük bir insani bedel ödemiştir. Kediler, yaşadığımız ortamı daha sağlıklı, canlı ve güzel hale getiren özel varlıklardır.
Kediler anlaşılmak isterler. İnsanların en yanlış anladığı hayvanların başında kediler gelmektedir. Birçok insan, kediler hakkında nankör, kibirli ve yaramaz şeklinde önyargılara sahiptir. Güven içinde yaşamayı isteyen kediler, bu konuda insanlara güvenmeyi istemektedirler. Kedilerin güvenini kazanmak için kedileri korumak, beslemek ve yaşatmak şeklinde bir sorumluluğumuz vardır. Charles Dickens’ın “Bir kedinin sevgisinden daha büyük bir armağan olabilir mi?” sözü, kedilerin hayatımızdaki özel yerlerine vurgu yapması açısından önem taşımaktadır. Modern dönemde kedilerin yaşam şartları çok ağırlaşmıştır. Kediler, hasta, aç ve susuz şekilde sokağa terk edilmektedir. Kedilerin sağlıklı bir şekilde yemesini, içmesini ve yaşamasını sağlamak şeklinde hepimizin bir insani ve ahlaki sorumluluğumuzun farkında olmalıyız.
Kedileri temizliğin ve iyiliğin sembolü olarak gören Rahmet Peygamberi, Müezza isimli kedisini yanından ayırmazdı. Rahmet Peygamberi, kedi sevgisinin imandan olduğunu söylemiştir. Kedileri koruyan ve besleyen Abdurrahman Bin Sahr isimli sahabeyi öven Rahmet Peygamberi, bu kişiye Kedilerin Babası anlamına gelen Ebu Hureyre unvanını vermiştir. Kedilerin ticari amaçlarla alım-satımını yasaklayan Peygamberimiz, kediler konusunda manevi bir bilincin oluşması için özel bir çaba sarf etmiştir. Kedilerle, köpeklerle, ağaçlarla, kuşlarla kısacası doğa ve canlılar dünyasıyla manevi ve ahlaki ilişki kurmak, insani ve İslami sorumluluğumuzdur.