Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
24 Ocak 2017

Kazanmanın Muhasebesi!

İNŞA etmek zorunda olduğumuz yeni bir dünya var.

İnsanı ve insanlığa dair her şeyi, sadece kar-zarar gözüyle değerlendiren ve buna karşı çıkanları dişlileri arasında ezip öğüten egemen dünya düzeninden bağımsız bir dünya düzeni.

Üç aşağı beş yukarı herkes bu değişime dair konuşuyor artık. Kimi doğru bildiği değişim argümanlarını destekleyerek değişim yanlısı, kimi değişimden korkarak muhalif, kimi o egemenlerin sözcüsü, kimi yaşama tarzı kaygısında vesaire. Fakat özellikle ülkemiz olmak üzere neredeyse dünyanın her köşesinde esen rüzgar bu yönde.

Biz bu değişimin Mukadder olarak gerçekleşeceği inancıyla çıktık yola ve "seferimiz zaferimizdir" diyerek, yoldan çıkanlardan ve kazanırken kaybedenlerden olmamak derdindeyiz.

Rahmetli Aliya'nın "Savaş ölünce değil düşmana benzeyince kaybedilir!" sözü baş ucumuzda asılı duruyor daima.

Kazanırken kaybetmek de neymiş diyenler mi var?

28 Şubat darbe dönemini en şedit şekilde yaşayan biri olarak, darbeciyle hesaplaşmanın o zihniyetin dayattıklarıyla mücadele ile gerçekleşeceğini söylüyorduk devamlı. 28 Şubat'ın üzerinden geçen bu kadar zaman sonra, politik olarak durum tersine çevrildi, darbeciler tasfiye edildi, yaptıkları uygulamaların büyük bir çoğunluğu kaldırıldı fakat, sonuçları itibariyle doğurduğu ve güçlendirdiği Fetö'nün yaptıkları ve özellikle İslami camia olarak, insanımızda bıraktığı ahlaki sıkıntılarıyla belli yönlerden başarılı oldu. İdealsiz, yaşama tarzıyla düşmanına benzeyen, öfkesi ve sevgisi, sığ ve pazarlıklı bir sürü türedi.

15 Temmuz direnişi, bir yanıyla bu ruh halinden kurtulup silkelenmemizi de sağladığı için önemliydi. Allah nasihat alabileceğimiz bir musibet verdi millet olarak bize. "Nush ile uslanmayanın hakkı kötektir" sözü tekerrür etmemeli bu saatten sonra. Çünkü sen sadece senden ibaret değilsin, düştüğün yerde düşüreceğin milyonlar değil milyarlar varken derdin bir değil bin olmalı elbet diye hatırlatıyoruz kendimize.

Sürecin belki en kritik ama mücadelenin sadece bir yönünü gösteren başkanlık sistemi tartışmaları Meclisten geçen yasayla belirli bir merhaleye ulaştı. Ülkenin geleceğine milletin karar vermesini engellemek isteyenlerin çabaları da şimdilik akim kaldı.

Politik cephede Anayasa değişikliği kavgası, sokakta yaşama tarzı tartışmaları, cephede sıcak savaş, meydanlarda özgürlük naraları ve her dönemin tetikçisi terör örgütlerinin saldırıları derken taşlar ama öyle ama böyle yerinden oynuyor artık.

Değişim gerçekleşecek de, nasıl ve sonucu ne olacak ona dair konuşmak ve istediğimiz sistemin ahlakını kuşanmak gerek. Bu anlayışla da, sığ tartışmalar, kısır hesaplaşmalar, maddi beklentiler, menfaat odaklı kutuplaşmalar ve idealden yoksun hedeflerden uzak duruyoruz. Bütün cehdimiz bir yandan fiilen ve fikri olarak vatanımızı ve milletimizi korumak, diğer yandan da değiştirmek istediğimizin yerine inşa edeceğimiz ne olmalı sorusunu zihinlere kazımak!..

Niçe'nin dediği gibi "Özgür mü diyorsun kendine? Egemen düşünceni işitmek isterdim" ben senin, bir boyunduruktan kurtulduğuna degil. Boyunduruktan kurtulmaya layık biri misin sen? Köleliklerini atarken, niceleri, son değerlerini de attılar."

Biz bize zulmedenlerin ahlakını, yaşama tarzını ve hayata bakışını kuşandıktan sonra bütün bu çabaların ne anlamı var ki!