Kazananların ve kaybedenlerin belli olduğu bir savaş
Ukrayna jeopolitik ve stratejik bağlamda Rusya
açısından ciddi bir kırılma hattının üzerinde bulunuyor; Rusya için Avrupa’nın
doğusuna ve Balkanlara açılan bir kapı durumunda.
Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra oluşan
yeni dünya düzeninde, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) içinde Rusya
Federasyonu’nun 2000’li yıllardan itibaren Putin liderliğinde Çarlık
dönemindeki ihtişamlı hayatına geri dönme gayretleri ve Neo Avrasyacı siyaset
bugün yaşanan olayların Jeopolitik
sebeplerini aslında çok net ortaya koyuyor.
Rusya’nın bu savaşı başlatmadan önce
öngörmediği birçok askeri, diplomatik, ekonomik ve siyasi sorunla karşı karşıya
kalması göstermektedir ki, Moskova Ukrayna’yı işgal ederek umduğunu bulamadığı
gibi, Kızıl ordu’nun Afganistan’da karşılaştığına benzeyen ancak Moskova’nın
çok hazırlıklı olmadığı birçok önemli sorunu içeren uzun dönemli bir yıpratma
savaşı ortamıyla yüz yüze gelmeye başlamıştır.
Psikolojik savaş, bir kritik durum ve kriz
esnasında iletişim vasıtaları ile diğer psikolojik araçlar kullanarak hedef
kitle üzerinde baskı yaratmak veya tutum ve davranışlar üzerinde istendik yönde
etki oluşturmak olarak tanımlanabilir. Bu tekniğin Ukrayna Krizinde de taraflar
tarafından yoğun olarak kullanıldığı ve bu durumun doğru kararlara ulaşmada bir
engel oluşturduğu görülmektedir.
Savaşın kaybedenleri sadece Rusya ve Ukrayna mı?
Şüphesiz böyle bir savaşı önleyemeyen BM ve dünya devletleri savaşın asıl
kaybedenleridir.
Rusya’nın
Ukrayna’ya saldırısı ABD için Baltık, Karadeniz ve Akdeniz de kendi kontrolünde
bir hat oluşturmak için bulunmaz bir fırsat oldu. ABD bazı hususları kendi
istediği gibi düzenlemek için tabir yerindeyse Ukrayna’yı yem olarak kullandı.
Hatırlarsınız;
2021 Aralık ayından itibaren ABD üst düzey yöneticilerinin neredeyse tamamının,
Ukrayna’ya saldırması halinde Rusya’ya karşı askeri güç kullanılmayacağından
ısrarla bahsetmesi adeta Rusya’yı saldırı konusunda resmen teşvik etmişti.
Hatta Rus saldırısından saatler önce Beyaz Saray Sözcüsü JenPsaki, “Daha kaç
defa söyleyeceğim bilmiyorum. Hiçbir durumda Biden Amerikan askerlerini Rusya
ile savaşması için Ukrayna’ya göndermeyecek” diyerek savaş için start vermiş
olmuyormuydu?.
Zira Ukrayna
saldırısı ile öncelikle ABD hiçbir askeri güç kullanma gereği hissetmeden esas
olarak;Dünya’ya yeni dönemde uğraşacakları bir düşman göstererek AB ülkelerinin
savunma harcamalarını artırmasını sağladı. böylelikle Avrupa ülkelerini yeniden
kontrolü altına alarak bir yanda ciddi anlamda Silah ve Petrol satışını
artıracak diğer yanda siyasi, jeopolitik ve ekonomi olarak Çin ve Rusya'yı
kuşatmış olacaktı.
Durumu geçte
olsa fark eden AB en kritik anda Ukrayna’yı yalnız bıraktı ve ABD'nin Rusya karşısında
hedef haline getirdiği bu ülkeyi bir bakıma terk etti.
Savaşın
sosyolojik boyutuna gelince; Avrupa Dünyanın diğer taraflarından gelen
göçmenleri çocuk ve kadın demeden denizlere atarken ve savaştan yanıp kavrulan
Ukraynalılar ülkelerinden olurken, medyatik görüntüler eşliğinde Ukraynalılara
sözde sahip çıkıyor Fakat aynı savaşın acılarını yaşayan Afrika kökenli
insanları, hayvanları bile kabul ettiği ulaşım araçlarına almayarak,
değerlerindeki yozlaşmayı bir kez daha tüm dünyaya göstermiş oldu.
Dünya yeniden şekilleniyor ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Kazananın kaybedebileceği, kaybetti gibi görünenin de ayakta kalabileceği bir
düzlemi ve güç değişimlerini yaşıyoruz.
Belki şu an
Savaşın Ortadoğu’ya ve dünyanın geri kalanına yayılması olasılığını düşünürken,
ABD’nin Ortadoğu operasyonlarını yöneten Merkez komutanı Korgeneral Erik
Kurilla'nın Senato Silahlı Hizmetler Komitesi’ne, Rusya-Ukrayna çatışmasının
Suriye’ye sıçrayabileceğini söylemesinin ne anlama geldiğini anlamak çok zor
olmasa gerek.
Beşar Esad
ile Rusya Savunma Bakanı SergeyŞoygu arasında yapılan bir görüşmeden sadece
birkaç saat sonra İsrail'in Şam civarına füze saldırıları düzenlemesi Ukrayna
savaşının olası yansımalarını Orta doğuyu nasıl etkileyeceğinin işaretlerini
veriyor.
Evet Dünya,
Ukrayna savaşı ile kayb edenlerin ve kazananların aslında belli olduğu bir
tarihe tanıklık ediyor aslında.