Kazâ ve kadere imân-4
Kazâ ve kader inancı, Allahü Teâlânın ‘ilim’, ‘irade’ ve ‘kudret’ sıfatlarına imanın zorunlu bir neticesidir. Kazâ ve kaderi inkâr etmek de, Allahü Teâlânın bu üç sıfatını inkâr etmektir. Bunun için kazâ ve kadere inanmak, imanın altıncı rüknü sayılmış ve ‘Âmentü’ye girmiştir. Kazâ ve kader konusu hadis-i şeriflerde iman esasları arasında açıkça zikredilmiştir, şöyle ki:
“Peygamber
Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, “iman nedir”, diye
soran Cebraîl aleyhisselama: “İman; Allah’a,
meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, hayır ve şerriyle
kadere inanmandır,” cevabını vermiştir. (Müslim)
“Allahü
Teâlâ, “Bana inanıp da kadere, hayır ve şerrin Benim takdirimle olduğuna
inanmayan, Benden başka Rab arasın” buyurdu.” (Şirazî)
“Bir kişi,
kaderin; hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmadıkça, mümin sayılmaz.” (Tirmizî)
İşte bu ve benzeri hadis-i şeriflerin delâlet ettiği mana yani kazâ ve kadere
iman, kesinlik ifade eden âyet-i kerimelerle de teyid edilmiştir.
Kazâ ve
kader konusu; herşeyin Allahü Teâlâ’nın takdirine bağlı bulunduğunu, İlâhî
ilmin herşeyi kuşattığını, Allahü Teâlâ’nın her şeyin yaratıcısı olduğunu,
saadet ve şakavetin O’nun elinde olduğunu ve insanlar arasında ölümü O’nun takdir
ettiğini bildiren âyet-i kerimelerde vurgulanmıştır, şöyle ki:
“O’nun katında her
şey bir ölçü iledir.” (Ra’d
8)
“Her şeyi yaratıp
ona bir nizam veren ve mukadderatını tayin eden Allah, yüceler yücesidir.” (Furkan 2)
“De ki: Allah’ın
bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez.” (Tevbe 51)
“Allah,
her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekildir.” (Zümer
62)
“Sizi de, işlerinizi de yaratan Allah’tır.” (Saffat
96)
“Her şeyin
yaratıcısı Allah’tır.” (Zümer 62)
“Allah, kimi doğru yola iletirse, odur doğru
yolu bulan. Kimleri de saptırırsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.” (A’râf
178)
“Aranızda
ölümü takdir eden Biziz. Ve Biz, önüne geçilebileceklerden değiliz.” (Vâkıa
60)
“Kendilerine bir iyilik dokununca, “bu
Allah’tan” derler; başlarına bir kötülük gelince de, “bu senin yüzünden” derler.
Hepsi Allah’tandır, de! Bunlara ne oluyor ki bir türlü laf
anlamıyorlar.” (Nisa 78)
“Başınıza
gelen bir belâ, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla
beraber) Allah çoğunu affeder.” (Şura 30)
“Sana
gelen her iyilik, Allah’tan (bir ihsan olarak) gelmekte, her kötülük
de (günahlarına karşılık olarak) kendinden gelmektedir.” (Nisa 79)
“Güzel
akıbet takdir ettiklerimiz (kaderi güzel olanlar) Cehennemden uzak
tutulur.” (Enbiya 101)
“Yeryüzünde
ve sizin başınıza gelen herhangi bir olay yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce o,
kitapta bulunmasın. Doğrusu bunu bilmek Allah’a kolaydır.” (Hadid
22)
İşte bu
âyet-i kerime ve hadis-i şerifler, netice olarak kâinattaki herşeyin Allahü Teâlâ’nın
tayin ettiği bir kadere bağlı bulunduğunu açıkça göstermektedir.
Bununla
birlikte Peygamber Efendimiz, kazâ ve kader konusunda fazla konuşulmamasını,
münakaşa edilmemesini ve bu mevzuya fazla girilmemesini tavsiye buyurmuştur.
Kazâ ve
kader konusunu kesin olarak çözmek, insanı aşar. Çünkü kazâ ve kader, İlâhî bir
sırdır. Efendimiz aleyhisselam, bir gün kader konusunu tartışan Eshabını şu
şekilde uyarmıştır: “Siz bununla mı
emrolundunuz? Veya Ben bunun için mi peygamber olarak gönderildim? Şunu biliniz
ki sizden önceki ümmetler bu tür tartışmalara başladıkları zaman helâk
olmuşlar. Böyle tartışmalara girmemelisiniz.” (Tirmizî)
Zaman
ve mekâna bağımlı olan insanın sınırlı aklının; zaman ve mekândan münezzeh olan
Allahü Teâlâ’nın mutlak ‘ilim’, ‘irade’ ve ‘kudret’inin neticesi
olan kazâ ve kaderi tam olarak kavraması beklenemez. Biz, kazâ ve kaderin
sadece dinimizin bize bildirdiği ve öğrettiği kadarını bilebiriz. Zaten bize
lazım olan da bu kadardır. İslam dininin akl-ı selime uygun olmayan hiçbir
prensibi yoktur, ancak insanın zayıf aklının kavrayamayacağı bazı şeyler
olabilir ki, bunlardan bir tanesi de kazâ ve kader konusudur. Eğer insanın
zayıf aklı her şeyi anlasaydı peygamberlere, kitaplara ve âlimlere gerek kalmazdı…