Dolar (USD)
35.14
Euro (EUR)
36.75
Gram Altın
2965.76
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Haziran 2022

Kazâ ve kadere imân-4

Kazâ ve kader inancı, Allahü Teâlânın ‘ilim’, ‘irade’ ve ‘kudret’ sıfatlarına imanın zorunlu bir neticesidir. Kazâ ve kaderi inkâr etmek de, Allahü Teâlânın bu üç sıfatını inkâr etmektir. Bunun için kazâ ve kadere inanmak, imanın altıncı rüknü sayılmış ve ‘Âmentü’ye girmiştir. Kazâ ve kader konusu hadis-i şeriflerde iman esasları arasında açıkça zikredilmiştir, şöyle ki:

“Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem, “iman nedir”, diye soran Cebraîl aleyhisselama: “İman; Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, hayır ve şerriyle kadere inanmandır,” cevabını vermiştir. (Müslim)

“Allahü Teâlâ, “Bana inanıp da kadere, hayır ve şerrin Benim takdirimle olduğuna inanmayan, Benden başka Rab arasın” buyurdu.” (Şirazî)

“Bir kişi, kaderin; hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna inanmadıkça, mümin sayılmaz.” (Tirmizî) İşte bu ve benzeri hadis-i şeriflerin delâlet ettiği mana yani kazâ ve kadere iman, kesinlik ifade eden âyet-i kerimelerle de teyid edilmiştir.

Kazâ ve kader konusu; herşeyin Allahü Teâlâ’nın takdirine bağlı bulunduğunu, İlâhî ilmin herşeyi kuşattığını, Allahü Teâlâ’nın her şeyin yaratıcısı olduğunu, saadet ve şakavetin O’nun elinde olduğunu ve insanlar arasında ölümü O’nun takdir ettiğini bildiren âyet-i kerimelerde vurgulanmıştır, şöyle ki:

“O’nun katında her şey bir ölçü iledir.” (Ra’d 8)

“Her şeyi yaratıp ona bir nizam veren ve mukadderatını tayin eden Al­lah, yüceler yücesidir.” (Furkan 2)

“De ki: Allah’ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez.” (Tevbe 51)

“Allah, her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekildir.” (Zümer 62)

“Sizi de, işlerinizi de yaratan Allah’tır.” (Saffat 96)

“Her şeyin yaratıcısı Allah’tır.” (Zümer 62)

“Allah, kimi doğru yola iletirse, odur doğru yolu bulan. Kimleri de saptırırsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.” (A’râf 178)

“Aranızda ölümü takdir eden Biziz. Ve Biz, önüne geçilebileceklerden değiliz.” (Vâkıa 60)

“Kendilerine bir iyilik dokununca, “bu Allah’tan” derler; başlarına bir kötülük gelince de, “bu senin yüzünden” derler. Hepsi Allah’tandır, de! Bunlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar.” (Nisa 78)

“Başınıza gelen bir belâ, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.” (Şura 30)

“Sana gelen her iyilik, Allah’tan (bir ihsan olarak) gelmekte, her kötülük de (günahlarına karşılık olarak) kendinden gelmektedir.” (Nisa 79)

“Güzel akıbet takdir ettiklerimiz (kaderi güzel olanlar) Cehennemden uzak tutulur.” (Enbiya 101)

“Yeryüzünde ve sizin başınıza gelen herhangi bir olay yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce o, kitapta bulunmasın. Doğrusu bunu bilmek Allah’a kolaydır.” (Hadid 22)

İşte bu âyet-i kerime ve hadis-i şerifler, netice olarak kâinattaki herşeyin Allahü Teâlâ’nın tayin ettiği bir kadere bağlı bulunduğunu açıkça göstermektedir.

Bununla birlikte Peygamber Efendimiz, kazâ ve kader konusunda fazla konuşulmamasını, münakaşa edilmemesini ve bu mevzuya fazla girilmemesini tavsiye buyurmuştur.

Kazâ ve kader konusunu kesin olarak çözmek, insanı aşar. Çünkü kazâ ve kader, İlâhî bir sırdır. Efendimiz aleyhisselam, bir gün kader konu­sunu tartışan Eshabını şu şekilde uyarmıştır: “Siz bununla mı emrolundunuz? Veya Ben bunun için mi peygamber olarak gönderildim? Şunu biliniz ki sizden önceki ümmetler bu tür tartışmalara başladıkları zaman helâk olmuşlar. Böyle tartışmalara girmemelisiniz.” (Tirmizî)

Zaman ve mekâna bağımlı olan insanın sınırlı aklının; zaman ve mekândan münezzeh olan Allahü Teâlâ’nın mutlak ‘ilim’, ‘irade’ ve ‘kudret’inin neticesi olan kazâ ve kaderi tam olarak kavraması beklenemez. Biz, kazâ ve kaderin sadece dinimizin bize bildirdiği ve öğrettiği kadarını bilebiriz. Zaten bize lazım olan da bu kadardır. İslam dininin akl-ı selime uygun olmayan hiçbir prensibi yoktur, ancak insanın zayıf aklının kavrayamayacağı bazı şeyler olabilir ki, bunlardan bir tanesi de kazâ ve kader konusudur. Eğer insanın zayıf aklı her şeyi anlasaydı peygamberlere, kitaplara ve âlimlere gerek kalmazdı