Dolar (USD)
32.49
Euro (EUR)
34.80
Gram Altın
2433.31
BIST 100
9716.95
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

08 Temmuz 2022

Kaypak kimlikler

Kur’an’ı Kerim’in baştan sona anlamı üzerinde yoğunlaştığımız zaman şunu rahatça fark edebiliriz…Yüce Kitab’ın en çok iki zümre üzerinde ısrarla durduğunu görürüz…Kimdir bu iki grup?

Bir; İsrailoğulları yani Yahudiler

İki; Münafıklar

Peki niçin?

Aşağı yukarı Kur’an’ın birçok yerinde karşımıza çıkan bu iki taifenin özelliği nedir? Yüce Kitab’a bu boyutlarda konu olmalarının önemi nedir?

Dikkatle tefekkür edildiğinde bu iki kesimin ortak karakterinde, net profilinde şunu görürüz…Kaypaklık…

Bu yoğun tema ile bize verilen mesaj ise şudur: Tüm zamanların ve kulluğun en tehlikeli hastalığı; kaypaklıktır…Özellikle sahih bir kulluğu sürdürebilmenin imkânı öncelikle bu illetten korunmayı gerektirir…

Bir defa kaypaklık marazı bulaşmaya görsün önce kalpler kayar, sonrasında ayaklar da kaymaya başlar…

Geçmişten günümüze Yahudilerin, münafıkların değişmez karakteri, kaypaklık dedik…Olay onlarla sınırlı kalmıyor yaygın bir salgın olarak toplumsal zeminimizi tehdit ediyor…

Kaypak bir çamur olan beşeri mayamız bu virüse oldukça yatkındır…

Allah kendi nefhasından üflemesine rağmen özüne yabancılaşabilmekte ve yaratılış amacından uzaklaşabilmektedir…

İlahi otorite ile kavilleşen insan, bununla kavileşmesi beklenirken kaypaklaşmaya yöneldiği görülüyor…

Dibi olmayan bir yalakalığa, köpekleşmeye, alçalmaya, esfele gönüllü müşteri olabilmektedir…

Müslümanca duruşun asaletini, heybetini, onurunu kaybederek kaygan zeminlerde tükenişini hızlandırıyor.

Evet, kaypakların zemini kaygandır… Yozlaşma, yobazlaşma, yabanileşme onlar için kaçınılmazdır… Her türlü kalleşlik, kahpelik, kaypaklık, korkaklık beklenir… Tavizci, takiyyeci, tedbirci, temkinci, tercihlerle tanınmaz hale gelirler…

Kararlı, tutarlı, vakarlı, onurlu duruşlar dumura uğramıştır… Oturmamış kimlikler, ikircikli tavırlar, kaypak değerler, belirsiz söylemler hayatı bulanık hale getirmiştir…

Netliğini, niteliğini, niyetini bozan nadanlar için kaypaklık normal hale geliveriyor.

Amaçlar muğlaklaşınca, ilkeler flulaşınca, değerler grileşince, çıkardan gayrı hiçbir şey görmez oluyor insanoğlu…

İnandığı gibi yaşamayanlar doğal olarak yaşadığı gibi inanmaya başlayacaklardır… Sonrasında mevzisini kaybetmeye başlayacaktır… Bu süreçte şahsiyet örselenir, aidiyet bilinci hırpalanır, mücadele azmi körelmeye başlar…

‘’Öyle de olur böyle de olur.’’cu bir kıvamsızlık, kifayetsizlik, kalitesizlik zuhur eder…

Güdülen kadrolar, sürüleşen kitleler, sömürüye müsait ruh halleri yaygınlık kazanır…

Kıblesizlik ve kimliksizlik bir defa kabul görmeye görsün, tüm kutsallar, kriterler, kurallar, kaideler ters yüz oluverir…

Kaypaklık sadece insanı değil fikirleri, kavramları, kültürleri de etkiliyor…

Kavramların bulanıklaştırıldığı, kafaların karmaşıklaştırıldığı ortamlarda kimlikler de kaypaklaşacaktır…

Kendini Müslüman olarak gerçekleştirme zemini de zorlaşacaktır. Biz bilincinin önündeki bu büyük engeli gidermek zorundayız…

Kaypaklardan kimseye hayır gelmeyeceği kesin bir gerçeklik...

Gönüllü köleliğe, köpekliğe kadar uzanabilecek bu marazi hallere karşı duyarlı olmak durumundayız…

Nesillerin kariyerinden önce karakterini önemsemek mecburiyetindeyiz… Kaypak eksenlerde kayıp gidenler sonuçta bizim kayıplarımız…

Kaypaklığı besleyen kaynak liberalizmdir…Her türlü laubalilik, laçkalık, laytlık bu bataklıktan doğuyor…Manipülasyon, dezenformasyon, liberal limanlardan gelen rüzgârlardan oluşuyor…

Şimdi şu soruyu soğukkanlılıkla kendimize sormamız gerekmiyor mu?

Ortada bir mecburiyet, ciddi bir zaruret yokken kimlere yaranmaya çalışıyoruz? Bu şirinlikler kimin için? Göz kırpmalar ne anlama geliyor? Nerelere zeytin dalı uzatıyoruz?

Değerlerimizden ödün vermeye değer mi?

Hiçbir şey yapamasak bile onurumuzla olmamız gereken yerde dursak bize yetmez mi?

Temsiliyetimizi lekeleyecek,sabitelerimizi sulandıracak tüm tercihlere kendimizi kapatmak zorundayız… Çünkü biz MÜSLÜMANIZ…