Dolar (USD)
35.20
Euro (EUR)
36.74
Gram Altın
2962.63
BIST 100
10025.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 May 2023

​Kayıp Çağ: Araçların Dirilişi

Yaşadığımız çağ, geleceğe dair esaslı bir fikir öne süremediğimiz ilginç bir zaman dilimi. Araçların amaçlara dönüştüğü çağı artık sadece dikiz aynamızdan görebiliyoruz. Artık araçların, bilim ve popüler kültür üzerinden insana hükmettiği, görüntünün gerçeğin yerine geçtiği, sloganlarla günün kurtarılmaya çalışıldığı, kendinde mündemiç olanın farkına varamayanların elektronik tasmalarını kendini yok edecek olanlara altın tepside sunduğu bir zamanı yaşıyoruz.

Karşımıza konulan görüntülerin hiç olmadığı kadar sahte olmasına, neye ve kime hizmet ettiğine ve kim tarafından yerleştirildiğine aldırış etmiyoruz. Ahlaklı ve onurlu Medeniyet tecrübelerimiz arşivde beklerken, güncel kitap ve dergilerde şimdiki durumumuza ait herhangi bir eleştirinin yer almadığını görüyoruz. Batı’nın farklı alanlarda ele geçirdiği üstünlüğün şeksiz şüphesiz kabul edilmesiyle artık o yönden gelen hemen her şeyi tarihte hiç olmadığı kadar hayatımıza özenle tatbik ediyor, hem hayatımızda ve hem de ruhumuzda kolayca sindirebiliyoruz.

Bu bağlamda çağı anlamak, yalnızca birkaç ana meseleyi tespit ve idrak etmek, elde edilen bulguları orada burada sıralamakla mümkün olmuyor. Bu konuşmalar kahvehane sohbetlerinin futbol ve siyasetten arka kalan boşluklarını doldurmak için iyi bir dolgu malzemesi olmaktan başka bir işe yaramıyor. Çünkü çağı anlamak; doğrudan yapılan fiili ve fikri saldırılara misli ile cevap verebilecek imkâna ve imana sahip olabilmeyi gerektiriyor. Demek istediğim; Batı’nın medeniyetleri yok eden, tabiatı tahakkümü altına alan, rasyonelleştiren, bilimi yaratılıştan öte bir yere konumlayan, insanı eşrefi mahlûkat anlayışından, sıratı müstakim yolculuğundan uzaklaştıran, hayatın içinden dini çıkartıp tamamen sekülerleştiren araçlar icat etmesi, yalnızca işlerini iyi yaptıkları şeklinde basit bir açıklamayla geçiştirilemez.

Onların başarısındaki, bizim ise iki yüzyılı bulan ve henüz nihayete ermeyen duraklamamızdaki esas mesele, karşı tarafın üstünlüğünün kabul edilmesi, hiçbir şart öne sürmeden teslim bayrağı çekilmesi ve kendi medeniyetimizin dünyaya nefes aldıracak ilahi sırrı barındırdığının farkında olmamamızdır. Aynı meseleye tersten baktığımızda ise bu görece üstünlüğün Batı’nın Doğu’dan aldıklarını kendi fabrikasında işleyerek etki gücünü artırmasından kaynaklandığını açıkça görebilir ve araçların amaçlar için nasıl içselleştirildiğini görebiliriz.

Elbette lügatimizde yenilgiye yer yoktur ve soru(nu)muz nerden besleneceğimiz noktasında değil, nereden başlanması gerektiği noktasında yoğunlaşmaktadır. Bu tespit, onlara başarı sağlayan fakat esasen bize ait olan araçları, İslam mayasıyla ve Müslüman zihni ile dönüştürerek önce savunma hattı oluşturma, ardından taarruza yetecek mühimmatla harekete geçmenin önemini gösteriyor.

Denildiği gibi; ‘çağı anlamak, geçmişi, bugünü ve geleceği anlamanın pratik bir yoludur’. Ve yoldayken hangi konumda olduğunuzu bilmek oldukça önemlidir: Çünkü hangi aşamada, kaçıncı kilometrede; suya, yiyeceğe, yakıta ne kadar mesafede olduğunuzu bilmeden ne menzile ulaşacak heyecana ne de motivasyona sahip olunabilir.

Bu nedenle nerede olduğumuz iyi anlamalı, çağın araçlarını anlamak ve dönüştürmek gibi tarihi bir sorumluk altında olduğumuz gerçeğini unutmamalıyız. Bunu başarabilen Sultan Fatih, kalyonları dağlardan yürütmüş, yeni ve farklı toplar döktürüp yeni bir çağın kapısını aralamıştır.

Hülasa şikâyet etmeyi bırakıp çağın araçlarını bir an önce Müslüman zihninin süzgecinden geçirmek, anlamak ve anlamlandırmak akabinde onları yalnızca kendini değil, tüm insanlığı yeniden diriltecek şekilde dönüştürmek zorundayız.