Kaybetmenin tiryakisi
Seçime kısa süre kala CHP’nin FETÖ eliyle kaset operasyonu çektiği Muharrem İnce, Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan karşısındaki yenilgilerini şöyle tarif etmişti: “Çıkmışsın yenmiş, çıkmışsın yenmiş, yenmiş de yenmiş.”
Türkiye pazar günü sandığa gitti. ABD ve Avrupa’yla birlikte yedi düvel Türkiye düşmanının büyük umutlar bağladığı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu sandıktan yine istediği sonuçla çıkamadı. Oysa çok umutluydular. Yanlarına almadıkları, etraflarına toplamadıkları çöp çıfıt kalmamıştı. İslam’a, Türklüğe, yolundan gittiklerini iddia ettikleri Atatürk’e ve Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne savaş açmışları da listelerine eklediler. ‘Bu sefer kesin kazanacağız’ diyorlardı. Öyle eminlerdi ki, para verip satın aldıkları anketlere kendileri bile inanıyorlardı. Saldırganlaştırdıkça saldırganlaştılar. AK Parti’ye oy verenleri de başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere AK Partili siyasetçileri de devletin kamu kurumlarında görev yapan yetkilileri de hatta asker ve polislerimizi de açıkça tehdit etmekten çekinmiyor, pervasızlaştıkça çirkefleşiyor ve ‘hepinizi yargılayacağız’ diyorlardı. Başta CHP olmak üzere masada kim varsa hepsi sırtını FETÖ ve PKK’ya yaslamıştı. 7’li masa ekonomik zorlukları iftira rüzgarlarının önüne katarak seçim gününe doğru ilerlemeye devam etti.
Yaşadıkları hayal dünyasına kendini kaptıran CHP’ye sadece avanesi değil, oy verenler de inanmış olacak ki yüzde 60-70’le kazanacaklarını düşünüyor ve zafer oranlarını bu şekilde ifade ediyorlardı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun sıkça Alevi olduğunu tekrarlaması, ülkenin çoğunluğu sünni olan vatandaşta mezhepçilik ayrımı olarak algılandı. Alevilik tartışması çıkmadığı için CHP mağduriyet de elde edemedi.
Sosyal medyada bazı muhalif gazeteciler Pazar gününden beri ‘Bunca ekonomik sıkıntıya rağmen AK Parti’nin oyları neden düşmüyor, halk CHP’ye niye oy vermiyor’ diye soruyor. Bu millet açlıktan ölse CHP’ye oy vermez. Bu millet avuç açıp dilense yine CHP’ye oy vermez. Bu millet her ne şartta olursa olsun CHP’ye Türkiye’yi emanet etmez. Bunun kanıtı da diktatör tek parti döneminden beri (katakullilerle, darbelerle, isim değiştirerek iktidarın ucundan kıyısından tutunmaları hariç) CHP’nin Türk halkının genlerine dahi işleyecek büyüklükte zulümler yapması, direnenlerin kellesini alması, milletin dinine savaş açması, halk açlıktan kırılırken alkollü balolarda, sefahat alemlerinde günlerini gün etmeleridir. Bu öyle büyük bir travmadır ki dededen ana babaya, çocuklara ve dahi torunlara miras kalmıştır. CHP 9 şiddetinde deprem, yakıp kavuran yangın ya da veba, verem, cüzzam, tifo tifüs gibi hastalık mesabesindedir, muhafazakâr halk adından dahi rahatsız olduğu CHP’ye nigah etmez. CHP’nin yüzde 25’lik kemik kitlesi de kendisiyle aynı zihin yapısına sahip bu ülkenin sekülerlerinden ve mezhepçilerden ibarettir, zaten onlar da halkın sosyolojisinden tamamen kopuk, kendi küçük dünyalarında yaşıyor.
Masanın ağır topu CHP, Kılıçdaroğlu’nun basiretsizliği sayesinde toplamda yüz bin oyu dahi bulamayacak olan Deva, Gelecek ve Saadet’e elleriyle milletvekili koltuklarını teslim etti. Ne karşılığında? Hiçbir şey! Kendi akrabalarının dahi oy vermeyeceği çapsız partiler ve bir o kadar çapsız liderleri, CHP’nin anaokulu seviyesindeki yönetim anlayışından faydalanıp Meclis’e girdi. İyi Parti milliyetçiliği bir kenara bıraktı, diğer ufak tefek yancı partiler ise üzerinde konuşmaya, yazmaya değmez. Terör Örgütü PKK’nın sözcüsü HDP/Yeşil Sol Parti ise beklediği oy oranına ulaşamadı. Kısacası hayat pahalılığına ve 11 şehrimizi sarsan depreme rağmen halk 20 yıldır olduğu gibi istikrar diyerek yüzde 49 küsurluk bir oranla yine Erdoğan dedi, lakin 50+1 kuralı gereği seçimler ikinci tura kaldı.
Muhalefet hala derin bir şok yaşıyor, Sinan Oğan aldığı oy oranıyla şaşırttı. Recep Tayyip Erdoğan’ın ise halktaki karşılığı büyük bir sevgi ve destek olarak yine gözler önüne serildi. İkinci tura AK Parti umutlu, 7’li masa hayal kırıklığı yaşayarak giriyor. 28 Mayıs’ta bir kere daha sandığa gidilecek. Fakat bu seçimin kaybedeni şimdiden Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Zira ne yaparlarsa yapsınlar Kılıçdaroğlu’nda lider vasfı yok, halkta karşılığı yok, iktidar yüzü göreceği de yok, boş yere çabalayıp duruyorlar. Bu yüzden CHP’nin bir an önce kendini tasfiye etmesi, vatandaşta büyük bir anksiyeteye neden olan adını da mümkün olduğu en kısa sürede hafızalardan silmesi gerekiyor.
28 Mayıs herkes için bir milat olacak. Belli etmemeye
çalışsalar da muhalefet şu an cadı kazanı gibi kaynıyor. Kaybetmenin tiryakisi
olmuş Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanmasına kesin gözüyle bakıp kendini de buna
inandıran herkese şimdiden geçmiş olsun. Muhalefetin ‘bidon kafalı, cahil’ diye
aşağıladığı halkı AK Parti bağrına basıyor, lideri Erdoğan da ‘biz millete
efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik’ diyerek baş üstünde tutuyor.
Haliyle halk da liderine daima sahip çıkıyor. Bu gerçekleri göremeyen masa
siyasetçilerinin tarihe karışmadan önceki son seçim süreci nelere gebe, inşallah
hep birlikte izleyip göreceğiz.