K'aybetmek - Aybetmek
Oturduğu dalı kesmiş gibidir insan
Kaybedince
Kopar halatı geminin limandan
Yaprağa tutunan çiğ gibi düşer yere
Bozkırların
kırları kırılır sararmış düşlerinden
Gözünü külleyen ne varsa yeniden yakar
...
Kayıp boşluktur, eksilmedir, kâh acı, kâh
zorluktur.
Kaybetmeyi bırakın ‘’kayıp’’ kelimesi bile
yakar. İnsan iğnesini bile kaybetse, gözü yerde olur. Emekle ördüğünüz bir
örgünün bir ilmeği bile kayıptır, küçük görünse de. İyi pişmemiş bir yemek,
bilgisayardan giden dokümanlar, fotoğraf makinesinde yanan fotoğraflar, suya
düşen telefon, bulamadığımız cüzdan, önemli notların olduğu defter, bazen bir
çorap teki. En acı kayıptır en yakınların ahirete göçmesi de. Bunları çoğaltmak
mümkün.
Kayıp
şifadır da bazen. Güvensiz olduğunu sonradan anladığımız bir arkadaş, yıkılması
zorunlu bir ev, boşanılması elzem eş, ara verilmesi gereken bir okul,
oturulmaması gereken bir sofra, can derdinden artık isyana varacak birinin
ölümü arzu etmesi gibi vs. buna da çok örnek verilebilir.
Kendimize
ve çevremize verdiğimiz değer yüzleşmesi bu kayıplarda ortaya çıkan
davranışlarımızda kendini gösterir.
Bir eşyasını
bulamayınca eşini inciterek konuşan birey ayıp etmeyi, kaybetmeyle değiştirmiştir.
Boşandığı eşini kaybetmenin acısını, onu ölüme göndererek ödeten nice insan
ayıplı kusurlu defolu gönlünü neyle, nasıl örtebilir?
Okulunu bitiremeyen bir genç, bölümünü değiştirmek
uğruna daha iyi yerlere gelebilecekse o kayıp, kayıp olarak görülmemeli,
çevresindeki insanlar onu kınama içinde olmamalıdır.
İyi pişmeyen
ya da yanmış yemeğin faturasını ağır ödüyorsa yine hanım, bu kayıp daha evladır,
ev halkının ona yönelttiği sözlerle ayıp etmesinden. ‘’Ayıp etmiş’’ cümlesini
kurdurmak insani özeliklerle bağdaşmaz…
Nice söze maruz kalan nice insan saygısı
için ağzını açmamışsa bu suskunluk daha evladır, kazançtır.
Onurunu
düşürecek tüm istemeler kaybetmek gibi görünse de aybetmenin, küçük düşmenin
potasında erimekten evladır.
Onuruyla
gelen bir ölüm, şehadet damgalı ise de hele kayıptan öte kazançtır.
Helalinden
olmayan ne varsa sonsuz karmış gibi görünse de ayb etmenin sebebidir. Gelebilecek
güzellikleri düşünmelidir insan, içinde kayıp gibi görünen nice şeye rağmen .
Kuran’ı
kerim ‘de geçen bahçe sahipleri kıssasında kardeşlerin cimrilik sebebiyle bahçe
ve ürünlerini kaybetmeleri gelir aklıma, fakir fukaraya en önemlisi de
rablerine karşı ayıpları…
K’aybetmek
ayb’etmekten iyidir.
Çocuğun,
annen baban, çevren, muhtaçlar için harcanan yüklü meblağlar kaybedilen gibi
görünüp nice birikimin önüne geçecek karlı bir alışveriştir.
Kaybedilmiş
gibi görünen zaman, emek, özveri nice aybetmelere çelme takacaktır çünkü. Kaybetmeyi
karlı bir alışverişe dönüştürmek hangi kayıpların kazanç olduğu bilgisini
gönülce fark etmek, toplumsal olarak birikmiş dertlerden bizi uzaklaştıracaktır
aslında.
Yolu yordamı
bilmeyen gönül mesafelerini kısaltmaya çalışmış insanlar malzemeden çalarlar
kaybetmek korkusuyla da! lakin ayıpları onları; kayıplarından misliyle rahatsız
eder.
Kaybetmenin
kazanç olduğu hallere gönlün razı gelmesi insanın kendine verebileceği en büyük
ikramdır.
Başkası
için harcanan zaman kendisi için kayıp görünse de insana, harcadığı zamanla
uçurumdan kurtulan insanlardır kazancı.
Ben
dilini size çevirir, sahip olmaktan çok ait olma ruhunu katar bazen de
kaybetmek. Sen
duru bir sevgiyle yol al yavrucuğum yüreklere. Koşulsuz beklentisiz...
Sonra mı!
Kaybedenler
üzülmesin, ayb edenler utansın vesselam
...