Kaybedince anladım
Hasret, minnet ve nedamet dolu bu
sözü, gençlik yıllarımızda büyüklerimizden çok duyardık. Ancak “kaybedince
anladım” şeklindeki bu tılsımlı sözü, yeterince anlamış olduğumuz söylenemez.
Ne yazık ki, birçok acı gerçekleri, biz de büyüklerimiz gibi yaşayarak
öğrenince anlıyoruz. Özellikle değerini takdir edemediğimiz nice büyük
değerleri kaybettikten sonra anlamak, acıların ve kayıpların en çetini olsa
gerek.
Hele hele telafisi mümkün olmayan
kayıplar, çok daha acı oluyor. Evinizi, arabanızı, fabrikanızı, işyerinizi
kaybederseniz, yerine yenisini tedarik edersiniz. Ev yerine çadırda
yaşayabilirsiniz. Araba yerine dolmuşla, metroyla gideceğiniz yere gidersiniz.
Başka bir işte çalışabilir ve gerekirse hamallık veya işportacılık yapar yine
geçinirsiniz. Yani dünyalık kayıpların hepsinin bir şekilde telafisi mümkündür.
Anne babanızı kaybedince onun yerine yenisi yok. Zira her insanın sülben bir
anne ve babası olabilir, ikincisi olamaz.
Çoğumuz anne babamız hayattayken,
bu gerçeğin farkında olmadığımızdan, onları gereği gibi takdir edemiyoruz.
Bazen çok küçük sebeplerden dolayı, onları incitecek söz veya davranışlarda
bulunabiliyoruz. Ama onları kaybedince her birisinin ne kadar değerli ve önemli
olduklarını anlıyoruz. Ancak kaybettikten sonra değerini anladığımız anne
babamızı artık geri getirmek mümkün değil.
Yaşayarak tecrübe ettiğimiz bu
acının kendimiz açısından telafisi yok. Ancak biz anne babası henüz hayatta
olanlara onların değerini anlatmaya çalışıyoruz. Onların bizim yaşadığımız
hasret ve nedameti yaşamalarını istemiyoruz. Ama ne yazık ki, karşı taraf çoğu
kere bunu gereği gibi anlamıyor veya anlamak istemiyor. Özellikle anlattığımız
kişiler kendi çocuklarımız ise, bu anlatımı tersinden anladıkları da oluyor.
Onlar bizim kıymete binmek için senaryo yaptığımız zannedebiliyorlar. Büyüklerimiz,
zamanında bize bu değerleri anlattılar, biz anlayamadık. Şimdi de biz neslimize,
gençlerimize anlatamıyoruz. Bu da imtihanın bir parçası olsa gerek.
Şimdi bu konuyla ilgili birçok
nasstan, birkaç örnek:
ıÜü"Yüce
Rabbin şöyle emretti; Yalnız Allah'a ibadet edeceksiniz, ana-babalarınıza
iyilik yapacaksınız. Şayet bunlardan biri veya her ikisi senin yanında
ihtiyarlarsa sakın onlara "öf " dahi deme, yüzlerine bağırma, onlara
tatlı söz söyle. Onlara, merhamet belirtisi olarak tevazu kanadını aç da,
"Ya Rab, küçüklüğümde bana şefkat gösterdikleri gibi, sen de onlara
merhamet et" de." (ıÜüİsrâ,
17/23-24)
ıÜü“Biz
insana, 'anne ve babasına' iyilikle davranmasını tavsiye ettik…” (Ahkaf Suresi,15)
Resulullah (sav) şöyle buyurur: “Cennet, annelerin ayakları
altındadır.” (Nesâî, Cihâd, 6; Ahmed, III, 429)
"ıÜüPeygamber
Efendimiz de "kime iyilik yapayım?" diye üç defa soran bir sahabiye,
üç defasında da, "annene" cevabını verdikten sonra dördüncü soruda,
babasına iyilik yapması gerektiğini söylemiştir." (Buhârî, Edeb, 2; Müslim, Birr, 1)
ın rızası, anne-babanın rızasında,
Allah’ın öfkesi
de anne babanın öfkesindedir.” (Tirmizi
birr, 3)
“Büyük günahların en ağırını size haber vereyim mi?
Allah’a şirk koşmak ve ana-babaya âsi olmaktır.” (Buharî şehadet, 10)
Resulullah (sav) ıÜü"Size,
büyük günahların en büyüğünü bildireyim mi?" diye üç defa sordu. Üç
defasında da "evet bildir, Ey Allah'ın Resulü" diyen-ashab-ı kirâma
bunların sırasıyla; "Allah'a ortak koşmak, ana-babaya karşı gelmek, haksız
yere adam öldürmek ve yalan söylemek" olduğunu belirtti. (Buhârî,
Edeb, 6)
“Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun
duası, misafirin duası ve anne - babanın evladına duası.” (İbni Mace dua,
10)
Dostlar! Bundan üç gün önce
sevgili annemi rahmeti rahmana tevdi eyledik. Allah (cc) cümlemizin anne
babalarına, âbâ ecdadına rahmet eylesin. Cenazemize, taziyemize gelen,
gelemeyen tüm dost ve akrabalardan Allah (cc) razı olsun. Cümlemizin geçmişine
rahmetiyle muamele eylesin. Anne babası hayatta olanlarımıza da onların
değerlerini bilip gereği gibi anlayıp takdir etmeyi nasip eylesin.