Kaybedecekler
Bayramın son günü bayramlaşmaya gelen komşularımız AB Raportörü Kati'nin, "Brüksel'de bu darbe girişiminden dolayı mutlu olan tek bir kişiye dahi rastlamadım, fakat ilk 24 saat içinde hayatını kaybeden insanlardan, Meclis'in bombalanmasından bahsetmeyip hükümetin tepkilerine tepki gösterdik. Sadece on binlerce insanın yargılanmadan görevden alınmasını eleştirdik. Türk halkına karşı hata yaptıku2026 Şahsen benim darbenin arkasında Gülen'e bağlı insanların olduğuna dair hiçbir şüphem yok" açıklamasını konuşuyorlardı. Yaşı ilerlemiş ve aynı zamanda Türkçesi de oldukça sınırlı olan amca, Kati'nin ne dediğini gayet iyi anlamıştı ki yorumlarına ara verip bana, "buyur Ahmet beg, şimdi bu nedir?" diye sordu. Kendisinden ilginç bir cevap alacağımı bildiğim için, siz daha iyi bilirsiniz dedim. Komşum hafifçe gülümsedi ve yediği şekerlemeden ağzını şapırdatıp bıyıklarını iki elinin parmaklarıyla düzelttikten sonra içinden geldiği gibi konuştu, avfınıza sığınarak harfine dokunmadan yazacağım:
"Bu gavurlar, 'eşek kovalayanlar' gibi darbenin arkasında yakalanınca kendilerini nasıl gizleyeceklerini, pisliklerini nasıl örtbas edeceklerini şaşırdılar. Yoksa bir mezramızdaki olayları dakkasında öğrenen Avrupa Fetullah darbesini hay hay bilir" dedi.
Gerçek şu ki, bunlar bütün terör örgütleriyle saldırdılar netice alamadılar. Gezi sürecinde Avrupa aktifti, 17-25 sürecinde aktifti. Dahası 6-7 Ekim Kobani olaylarında da Avrupa aktif idi ki bunu bizzat gördük ve yazdık. Kısacası Avrupa Türkiye'nin kardeşliğine, beraberliğine, geleceğine kasteden bütün saldırılarda aktifti.
Bütün saldırılarda aktif olan Avrupa netice alamayınca delirecek noktaya geldi. Zira saldırdıkça acı çeken, lakin saldırılarda kenetlenen milletin verdiği destekle daha da güçlendi Türkiye. Bu da Avrupalıları son kozlarını oynamaya zorlamıştı. Bu kozlarının ne olacağını 18 Mayıs 2016 tarihli YENİ SALDRIRILAR VE FETÖ başlıklı yazımda şöyle anlatmıştım:
"Genelkurmay ne der, ne yapar bilmiyorum, lakin TSK içinde ciddi sayıda ve yüksek rütbelerde paralelci olduğunu hepimiz biliyoruz. Bundan 20 yıl önce (aslında 30 yıl olacaktı, ama o gün klavye hatasıyla 20 yıl demişiz, A. Ay) Fetullah'çı olarak tanıdığımız çok kişinin TSK'da yer aldığını unutmadık. Bilmediklerimiz ise daha çok.
Önümüzdeki yaz aylarında bu paralel yapının rol alacağı yeni saldırıların planlanmakta olduğunu biliyoruz. Türkiye'de meydana gelen saldırıların artması güvenlik güçleri içindeki yapılanmanın etkili olduğunu gördük. Bunlardan her şey beklenir, ama her şeyu2026"
Evet,
Geriye sadece askeri darbe kalmıştı, 15 Temmuz akşamı buna teşebbüs ettiler. Emir komuta ile yapamadılar, ama FETÖ komuta ile yapmaya kalktılar, başaramadılar. Avrupa darbeyi başaramayınca bizim onların da darbe teşebbüsünün arkasındaki çirkin yüzlerini gördüğümüzü gördü. Son haftalarda Batılıların günah çıkarmaya yönelik riyakarlıkları bundandır. Yoksa Avrupalılar Hollandalı faşist parti liderinin dediğini söylüyor. Yani "darbe Erdoğan'dan daha iyidir" sözü ekseriyetle Batılıların niyetini yansıtan sözdü. Alman merkez basınından Der Spiegel Avrupalıların gönlünden geçenleri yansıtıyor. Geçen günkü baskısında Der Spiegel başlık olarak "Yangın Yeri Türkiye" demiş, üst başlık olarak da "Bir Ülke Özgürlüğünü Yitiriyor" diyerek asıl niyetini açığa vurmuş.
Ancak hesapladıkları gibi olmadı, millet darbeyi küreselcilerin boynuna doladı. Türkiye bunları tek tek "aynel yakin" tanıdı ve millet Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın etrafında daha da kenetlendi.
Peki, bu Avrupa pes edip oturacak mı?
Elbette ki hayır, kıyamete dek sürecek bir mücadele/savaşım ile karşı karşıyayız. Amerika, Almanya ve İngiltere temsilciliklerinin yaptıklarına bakılırsa psikolojik savaş yeni bir boyut kazanmış. Bu hamle psikolojik harbin bir parçası olsa da beklenen saldırılara karşı da ayrıca tedbirleri arttırmalıyız.
Bu durumda biz ne yapacağız?
Elbette onların her adımını yakın takibe alıp müteyakkız durumumuzu muhafaza edeceğiz. Bilmeliyiz ki onlardan ve/ya onlara taşeronluk eden terör/istihbarat örgütlerinden gelecek olan her saldırıya karşı daha da kenetleneceğiz. Yılmayacağız, ye'se düşmeyeceğiz. Bizi bıktırmak istiyorlar, hiçbir saldırı direncimizi kırmasın. Acı da olsa bazı saldırı ve eylemlerden sonra bu kadar da olmaz deyip birbirimize düşmemeliyiz. Onları durdurmak, yaptıklarının kendilerine yaramadığını ve asla yaramayacağını, böyle yapmakla menfaatlerine daha çok zarar verdiklerini onlara göstermekle mümkündür. Elbette devletin önlemleri ve tepkileri olacak, lakin bize düşen kararlı, sabırlı direniştir.
Unutmayalım, bu savaşım ilelebet sürecek. Dün de vardı bu savaşım, bugün de var, yarın da olacak, sonraki asırlarda da.