Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.66
Gram Altın
2953.80
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
11 Ekim 2018

Kayan değerler, yitirilen özgürlükler

1990’lardan sonra hızla devam eden internet kullanımı, yeni iletişim teknolojileri insanlara, düşüncelerini ve eserlerini paylaşacakları olanaklar sağlıyor. Kitleleri ve insanları bir araya getiriyor, beyin jimnastiğine olanak sağlıyor, etkileşimi artırıyor, bilgiye hızlı erişimi sağlıyor. Ancak bu erişim ve etkileşim son günlerde hayli ilginç bir hal aldı. Beğenilmek, takdir görmek, alkışlanmak, dikkate alınmak ya da sözlük anlamıyla “izlenmek” adına yapılan paylaşımlar temel ahlaki değerlerimizi hedef almaya, teşhir ve gözetlemeyi alışkanlık haline getirmeye başladı.

Yetmedi; “Düşen Yıldızlar” akımı gibi yeni trendler can sıkıcı bir hal aldı. Kayan yıldızlar, düşmeye; düşerken değerlerimizi süründürmeye başladılar. Hele ki başörtülü kızlarımız yok mu? Söyleyecek söz bulamıyorum!

28 Şubat’ta bizler, başörtülerinden tutulup yerlerde süründürülürken, onlar kazandığımız değerlerimizi yerler de süründürmeye başladı. Lüks araçlardan, para saçarak düşmeler. Marka çantalarıyla yerlere atlamalar. Utanç verici. Söylenecek çok söz var da, insan derin bir “ya sabır” çekiyor. Ama sabır da bazen isyan ediyor!

“Biz ne zaman bu hale geldik” diyeceğim, “biz” değiliz. Bu sözlerimizle; bu kez “ayrımcılık” yapıyoruz sanılacağız, ama artık kalmadı birliktelik.

Nasıl birlikte olalım: “saygı” yok , “duyarlılık” kalmamış , “etik değerler” ayaklar altında…

Tamam düzeltmeye çalışalım.

Onları da anlayalım.

Ötekileştirmeyelim.

Ama olmuyor! Bu kez sahte bir fikir akımı ile karşımıza çıkıyorlar; “Sınırsız özgürlük.” Hayatın çizgilerinden bi haberler. Nasıl anlatacağız onlara özgürlüğü. Özgürlük kavramının içini boşaltanlara doğruyu nasıl göstereceğiz. Hangi program ile onları resetleyeceğiz. Tebliğ, davet.. Tamam, tebliğ ve davet. Ve bu hepimizin sorumluluğu. Bilmeyene, doğru bilgiyi ulaştırmaktan elbette geri duramayız. Anlatırız.. Ama anlaşılıyor muyuz? Sorunun temeline iniyor muyuz?

İnsanın kalbindeki iman cevherinin kaybetmesi en büyük kayıptır. Kayıpları yaşıyorlar, anlamak istemiyorlar. İnkârcı akımların peşine düşmüş çırpınıyorlar. Ateizm, deizm ve nihilizm. Kimisi inkâr ediyor, kimisi dini inkâr ederek sadece akıl ile idrak edilen bir Yaratıcıyı kabul ediyor, kimi de köle ve efendi ahlakına sığınıyor.

Nedir bunları doğuran sebepler? Artık konuşmalıyız. Çekinmeden masaya yatırmalıyız. Bir nesil zehirlenirken, durup bekleyemeyiz. Akla fıtrata uygun din ve değerler sisteminden mahrum kalan Batı’nın hali ortada. Kâr, sermaye ve mal için her yol mubah sayılan sistemin kölesi haline gelenlerin halini de görüyoruz. Helal-haram diye bir sınırı olmayanların yaşadıkları depremlere şahitlik ediyoruz. Şimdi artçıları bizi sallıyor.

Yıkılmadan, uyanalım! Uluslararası ateist, deist ve nihilist oluşumlar kurdukları tuzaklarla sahte yeni bir dünya dini oluşturmak isterken, beklemek hepimizi tüketir. Yeterli bilgi ve donanıma sahip olmadığı hâlde din âlimi olarak bilinen kişilerin Kur’an’a ve sahih sünnete, aklıselime ve bilimsel gerçeklere aykırı beyan ve uygulamaları da kurulan tuzaklara zemin hazırlıyor. Dünyevileşme arzusu ise ayrı bir kapı aralıyor. İlim, amel ve ihlas sahibi salih Alimleri hedef alan; mal ve mevki sahibi olmak için ilim öğrenen ve ilmi ile amel etmeyenler ap ayrı sorunlara neden oluyor. Ve sosyal medya, bütün kollarıyla yozlaştırma cephesinde iyi bir araç görevi görürken, sorunlarımızın temeline inmezsek geç kalacağız. Habire servet biriktirmek ve biriktirdiği serveti sayıp dökmekle meşgul olanları doğru yola yönlendirmeyi başaramazsak kaybedeceğiz. Ahlaklı, adaletli, onurlu ve huzurlu yaşama kılavuzu, helal ve kolay bir hayat nizamı olan İslam’ı anlatamazsak tükeneceğiz. Sınırsız özgürlük tuzağına düşenleri tutup yerden kaldıramazsak, hepimiz düşeceğiz!