Katliamın şifreleri
Yeni Zelanda’da iki camiye saldırı yapıldı. Katil eylemini kayda alıp bütün dünyaya seyrettirdi. Belli ki verilmek istenen bir mesaj vardı. Şehit sayısı ne kadar çok olursa, eylemin içerdiği mesajın da o denli etkili olacağı hesaplanmıştı. Kısacası katilin amacı dikkatleri bir gün önce yazdığı manifestoya çekmekti
Manifesto üç kavramı öne çıkarıyordu: İslam, Türk ve Osmanlı. Ayrıca zikredilen bir isim vardı: Recep Tayyip Erdoğan. Bence mekân da önemliydi rastgele seçilmemişti, Yeni Zelanda.
Bu üç kavramı ne zaman duysam aklıma iki şey gelir: İlki Cumhuriyet elitlerinin kavramlarla olan sorunu. İkincisi ise bu kavramlar arasındaki tarihi sosyolojik bağı kuran merhum Baykan Sezer.
Kemalist zihniyet bu üç kavramla problemlidir. Öncelikle “Osmanlı” kavramına karşı amansız bir hasımdır. Bu kavram için planı, mümkün olduğu kadar kötülemek hatta zihinlerden dönmemecesine silebilmektir.
Diğer iki kavram için niyeti silmek değil, genetiği ile oynamak, tarihi soy kütüğünü bozmaktır. “İslam” yapısı itibariyle siyasal bir hedefe haizdir. Bunun için zihinlere “ümmet” kavramını yerleştirir. Bu doğrultu da Müslümanlar “hilafet” müessesini ihdas etmişlerdir. Kemalizm asla dini inkâr etmez. İslam ile olan problemin temelinde onun kavimler/uluslar üstü olan yanı yatar. Bu meyanda “İslam” Müslüman toplumlar arasında bir birlikteliğin sembolü olmamalıdır.
“Türklük” ise tarihi bağlarından soyutlanarak yeniden inşaya uğrar. Selçuklu ve Osmanlı deneyimleri atlanarak İslam öncesi zamanlara bel bağlanır. Hoş o dönemlerde yanlış yorumlanarak, amaca elverişli kurgulama beraberinde sunulur. “Türk” ileri (!)görüşlü, Batıdan yana, Doğu ile alakasını kesmiş, göğsünde tunç siperi ile yeni amaçlara doğru koşan, bir o kadar da tarihi gelişme çizgisinin tersine hareket eden yeni bir amacın neferi olarak resmedilmeye çalışılır.
Baykan Sezer sosyolojisini tarih üzerine kurar; tarihi de Batı-Doğu çatışması ile izah eder. Batının sömürüsü ve saldırıları karşısında İslam’ın Doğulu toplumları bir araya getiren bir faktör olduğunun altını çizer. Ben bunu ümmetin siyasal varoluşu olarak algılıyorum. Baykan Sezer, Doğunun önderlik ve sözcülüğünü üstlenen Arap toplumunun işlevini yürütemez hale gelince bayrağı Türklerin devraldığını, Batının talan ve sömürüsüne karşı Osmanlı’nın Doğu’yu koruyan bir kalkan olduğunu söyler. Türklerin tarihi gelişme çizgisinin ve milli kimliğinin Doğu cenahında halklara önderlik etmesi olduğuna dikkat çeker.
Lakin Cumhuriyet döneminin siyasal tercihi nedeniyle cephe değiştirip Batının yanında yer alındığına ve bu değişikliğin Batı tarafından mazlum Doğulu halklar için iyi(!) örnek olarak tanıtıldığına değinir.
Gelelim katliama, katil asla yalnız başına hareket eden bir psikopat değil. Gayet ince örülmüş subliminal mesajlar Müslümanların şuuraltına boca ediliyor.
Denilmek istenen belli: Dünyanın yeniden paylaşım savaşında sakın Müslümanlar olarak itirazda bulunmayın. Asla Batılı güçlerin yeni paylaşımına ses çıkarmayın. Siz Türkler, tarihi rolünüze tekrar soyunmaya kalkmayın. Bizim medeniyetimizi tüketmek yoluyla medeni/asri olmanıza devam edin. Ulus olun. Osmanlı olmayı aklınızdan bile geçirmeyin.
Aksi halde ne olur? Türk-yiyicileri tekrar sahneye süreriz. Hani 1915 de Anzak birliklerini nasıl Yeni Zelanda’dan getirmişsek yine dünyanın dört bir yanından asker toplar ve başınıza musallat ederiz.
O zaman, Ayasofya’nın müzeye çevrilmesi ile de iktifa etmez, minarelerini tepenize yıkar, İstanbul’u Konstantinopolis haline getiririz.
“Dünya beşten büyüktür” gibi Batı çıkarlarına aykırı sözler sarf eden Recep Tayyip Erdoğan’ın Müslümanları dünya düzeninin aleyhine kışkırttığının da farkındayız. O bir diktatör; ey Türkler onu indirmezseniz biz yapacaklarımızı biliriz.
Batıcılar, Batılılardan gelen bu mesaja zaten dünden teşne.
Beka sorununu dillendiren Sayın Devlet Bahçeli ve Cumhurbaşkanı boşuna konuşmuyor.
Batının, Turan ellerden Arap çöllerine kadar enerji kaynaklarını Müslümanlara bırakmayacağını kestirebilecek kadar tecrübe sahibi olduk.
ABD’nin YPG teröristlerine verdiği binlerce tır silah Kürtlerin kara gözü ve karakaşı için değil. Amaç Türkiye’yi bölmek. İki Müslüman toplum, Türkler ve Kürtler arasına ebedi düşmanlık sokmak!
“İslam”, “Osmanlı” ve “Türk”; üzerinde yeniden düşünmemiz gereken üç önemli kavram.