Katar krizinde kim nerede?
Katar katar televizyon kanallarına çıkan Katar uzmanlarından özür dileyerek, sahada yaptığım araştırmalara dayanarak bu krizle ilgili görebildiğim resmi çizmeye çalışacağım. Diyarbakır'dan Basra Körfezinin tamamını kara ve deniz yolu ile adım adım, köşe bucak gazeteci olarak gezen, gözlemleyen bir yurttaş olarak Katar uzmanlarının gösterdiği resmi bir türlü göremediğimi belirteyim.
Öncelikle, herkes Katar'a ekonomik olarak bakıyor. Ne var ki Katar'ın Türk ekonomisindeki etkisi, varlığı ve gücü hepi topu yüzde 1 civarındadır.
2003-2016 döneminde Türkiye'ye doğrudan sermaye girişi 200 milyar dolar civarında olduğunu görüyoruz. Katar'ın yatırımlar içindeki payı yaklaşık 1.5 milyar Dolar; yani yüzde 1 civarında. Zaten Katar'ın Gayri Safi Milli Hasılası 150 milyar dolar civarında.
Türkiye'nin yıllık ihracatı 150 milyar dolar, ithalatı 190 milyar dolar. Türkiye'nin ana finansörü imiş gibi gösterilmesi doğru değil.
Katar Uzmanlarından bir kez daha özür dileyerek bu krizin el altından yürütülen bir başka kanadına dikkat çekmek istiyorum:
Katar krizi ile beraber PKK yayın organlarında, Rakka operasyonları bölgesinde MKE menşeli silah görseli sürekli paylaşılıyor. Sanki Türkiye, Rakka'da DAEŞ'i silah olarak donatmış gibi bir izlenim veriyor PKK yayın organları. Bu çok sinsi bir kampanya. ABD, YPG'yi kullanarak Rakka ihalesini, yani DAEŞ'e Türkiye'nin silah yardımı yaptığı imajı oluşturmaya çalışıyor. Bu karalama kampanyası için de dünyada yayılmış ve sosyal medyada sesleri hayli gür çıkan Fetullahçı teröristleri kullanacağı gün gibi aşikardır.
Dikkat edilirse, üç yıl önce FETÖ teröristlerinin Türkiye'ye uluslararası arenada yaptığı suçlamaların aynısı Katar'a da yapılıyor. Katar krizinde "hedef Türkiye" demek aslında büyük resmi görmemizi engelliyor. Önce soluklanıp soğuk kanlılıkla resmin parçalarını birleştirmek gerektiği kanısındayım.
Katar krizinde tüm gözler Suudi Arabistan'a yönelirken, Birleşik Arap Emirlikleri'nin (Amarat) gözden kaçırılması, kurgulanan senaryonun ne kadar güçlü olduğunun da göstergesidir.
Birleşik Arap Emirlikleri, İngiltere tarafından kurulan "Müslüman İsrail"dir. Körfezde, Batı'nın, emperyalizmin aleyhine olabilecek her türlü siyasi ve düşünce hareketleri, Amarat'ın desteklediği illegal bir yapı tarafından genellikle şiddet/terör yöntemi ile boğdurulur. Filistin Bağımsızlık hareketinden tutun, Mısır halkının İhvan öncülüğünde özgürleşme çabalarına kadar, yaşanan tüm devrimci hareketler, Amarat'ın finanse ve ev sahipliği yaptığı terörist faaliyetlerle al aşağı edilir.
Örneğin, Muhammed Dahlan adlı Filistin menşeli MOSSAD ajanı son çeyrek yüzyılda bu terörist faaliyetlerin birinci sevk ve idarecisidir. Dahlan'ı finanse eden, ona kol kanat geren Amarat Krallığı.
Dahlan, Başta Filistin olmak üzere, Arap Baharı'na kadar bütün Arap-İslam dünyasında bütün uyanışları kanla bastıran yüzyılımızın en tehlikeli teröristidir. Bu terörist Amarat Kralı Muhammed Bin Raşid Al Maktum tarafından bizzat korunmaktadır. İngiltere'nin yanı sıra ABD de Körfez'de hegemonyasını El Makdum üzerinden yürütmektedir.
ABD, Körfezde İngiliz etkisini kırıp kendi hegemonyasını kurmaya çalışıyor olabilir. Çünkü bugün Trump'ın uygulamaya çalıştığı plan, Obama dönemi plan ve programının aynısı. Ama sadece oyuncu farklı.
Obama 2014'teki Kongre'de Amerikan halkına yaptığı konuşmada "en geç beş sene sonra ABD 21. Yüzyılın lideri olacak" demişti. Bundan sonra lafı uzatmaya gerek var mı bilmiyorum. Şimdi ise sadece snop, bi perva eşkıya edalı Trump bunu uygulamaya koyuyor.
Bu krizin Türkiye'den çok Almanya'yı etkileyecektir. Çünkü, Katar'ın yatırımlarının büyük çoğunluğu Almanya'da bulunuyor.
"Trump'ın sıcak paraya ihtiyacı var. Ve Katar yatırım fonlarını da ABD'ye çekmeyi amaçladığı kesindir. Katar hanedanlığı, ABD'nin baskısından kurtulmak için bu fonlarını okyanus ötesine kaydırmaları büyük bir ihtimaldir.
Böylesi kritik bir durumda Alman Başbakan Merkel, Bavyera ormanlarına has bir üslupla özellikle Türkiye ve Ortadoğu politikasını yürütmesi ne kadar akılcı?
Merkel, Hitler döneminden daha saçma bir dış politika izliyor. Almanların kadim dostu olan Türkiye ile "düşman" hale getirdi ülkesini. İncirlik'teki askerlerini geri çekip Ürdün'e yerleştireceğini söylüyor.
Krizin bir değer etkilenen tarafı da Çin'dir. Bu operasyon Çin'in Yeni İpekyolu Projesi'nin denizyolu ayağına yönelik olarak da görülebilir. Körfezdeki kriz, Çin İpekyolu Projesi'ni alt üst edecektir. Ve Çin'in 200 milyar Dolara mal ettiği bu projenin berhava edilmesine göz yumacağı düşünülemez. Dikkat ettiyseniz Katar krizinde en önemli iki aktör olan Çin ve Rusya susuyor hala. Kanaatimce Çin, gayet soğukkanlı bir şekilde krizi gözlemliyor. Bu krizde Çin'in ne dedikleri en önemlisi olacaktır.
Çin, ABD'nin körfezdeki oyununu bozmaya yönelik politik ve diplomatik argüman geliştireceği kuşkusuzdur.
Katar krizinde gelinen nokta:
Şimdi Trump benzin döktüğü sorunu kendisi söndürmeye çalışıyor.
Bu kriz bence Suud liderinin kafasını götürecek gibi. Ambargo tutmayacak ve Kral Selman'ın koltuğu ateş dolu mangala dönecek.