Kaşıkçı travması ve yeni Ortadoğu düzeni
Kırk dört gün önce gazeteci Cemal Kaşıkçı, evlilik işlemleri için gerekli olan formalite bir belgeyi almak için gittiği Suudi Arabistan İstanbul Konsolosluğunda vahşice öldürüldü. Kaşıkçı cinayetiyle ilgili her gün yeni bir detay ortaya çıkmaktadır. Ortaya çıkan detaylar, sergilenen vahşetin ve barbarlığın boyutlarını göstermektedir. Kaşıkçı cinayeti, insanın kanını donduran ve şok edici tarzda işlenen bir vahşet örneği olarak tarihe geçmiştir. Suudi Arabistan, ortaya koyduğu sınırsız vahşet pratiğiyle dünyada bir Kaşıkçı travmasının yaşanmasına neden olmuştur. Suudi düzeni, Kaşıkçı cinayetinin dünya tarafından unutulmasını, önemsizleşmesini ve kendilerinin temize çıkmasını her şeyden çok istemektedir. İşlenen cinayetin kişisel bir acının ötesinde uluslararası bir travmaya neden olması, bu barbarlığın hiçbir zaman unutulmayacağını göstermektedir.
Kaşıkçı cinayeti, Suudi Arabistan devleti tarafından planlı, sistematik ve profesyonel bir şekilde uzmanlardan oluşan bir ekip eliyle işlenmiştir. Suudi Arabistan, 100 yıl önce Ortadoğu’da kurulan Sykes-Picot düzeninin merkez ülkesi olarak bilinmektedir. Kaşıkçı cinayeti, Suudi Arabistan’ın ve onun arkasındaki güçlerin karanlık, kirli, vahşi ve kanlı haydutlar çetesinden başka bir şey olmadıklarını dünyanın önüne koymuştur. Dünya kamuoyu, Kaşıkçı cinayetinden sonra Suudi Arabistan ve onun gibi diktatörlüklere barbarlık merkezleri olarak bakmaya başlamıştır.
Kaşıkçı cinayeti sonrasında Suudi Arabistan, dünya kamuoyunun kendisine petrodolar bedevizmin barbarlığını üreten, organize eden ve uygulayan karanlık merkez olarak bakmasından çok rahatsız olmaktadır. Suudiler, dünyanın kendilerine yönelen dikkatini dağıtmak için bir başka vahşete imza atmışlardır. Suudiler, İsrail’i Gazze’ye saldırtarak kendi vahşetlerinin unutulacağı şeklinde boş bir beklenti içine girmişlerdir. İsrail’in Gazze’ye yönelik düzenlediği vahşi saldırıların arkasında Suudi Arabistan vardır. Suudi Veliaht Prensi Bin Salman, uzun zamandır İsrail Başbakanı Netanyahu’yu Gazze’ye saldırması için ikna etmeye çalışmakta ve ona her türlü yardımda bulunmaktadır. İsrail’in Gazze’ye düzenlediği vahşi saldırılar bile, Kaşıkçı cinayetinin dünya kamuoyunun gündeminden düşmesini sağlamamıştır.
Kaşıkçı cinayeti, Ortadoğu’da kan, savaş ve baskı üzerine kurulmuş bir düzenin varlığını dünyanın gözünün içine sokmuştur. Kadınlara araba sürme hakkını tanıma vaatleriyle büyük reformcu diye dünyaya pazarlanan veliaht prenslerin, karanlık katillerden başka bir şey olmadıkları gerçeğiyle dünya şok olmuştur. Sadece görüşlerini ifade eden, düşünce ve ifade özgürlüğünün ülkesinin en büyük ihtiyacı olduğunu söyleyen bir gazetecinin hayatına en vahşi metotlarla son verilmesi, Ortadoğu halklarının maruz kaldığı tehlikenin büyüklüğünü ortaya koymaktadır.
Suudiler, işledikleri Kaşıkçı vahşetini örtmek için her türlü dini değeri araçsallaştırmaktadırlar. Kral’ın Hadim’ul Haremeyn olduğunu, Veliaht Prens Bin Salman’ın İslam’a hizmet eden bir kurtarıcı olduğunu söyleyen kraliyet Belamları, Kaşıkçı cinayetinin İslam’a kurulan bir tuzak olduğunu vehmederek bütün Müslümanları Suud diktatörlüğüne itaat etmeye çağırmaktadırlar. Suud vahşetiyle hiçbir şekilde bir araya gelmeyecek İslam, insanlığın hidayet ve şifa kaynağıdır. Suudi devleti, İslam’dan, Mekke’den ve Medine’den o kirli ve kanlı ellerini çekmelidir. Bütün Müslüman ümmeti, bir araya gelip Mekke ve Medine’yi bütün insanlığın hidayet mekanı yapacak yeni bir yol bulmalıdır. Suud düzeninin, Mekke ve Medine üzerinden kendisini meşrulaştırması ve manevileştirmesinin hiçbir temeli bulunmamaktadır. Kaşıkçı vahşetini işlemek suretiyle Suudi Arabistan düzeni, hiçbir ahlaki, insani ve İslami meşruiyete sahip olmadığını dünyaya ilan etmiştir.
Amerika ve İsrail, Ortadoğu’da kurmak istedikleri yeni düzen için kullanışlı bir araç gördükleri Veliaht Prens’ten yararlanmaya devam etmek için onun Kaşıkçı cinayetinde rol almadığını, her şeyin ondan habersiz yapıldığını söylemektedirler. İsrail, bugün Veliaht Prens Muhammed Bin Salman’ın en büyük destekçisi ve koruyucusu durumundadır. Kaşıkçı cinayetinin neden olduğu uluslararası travma, İsrail ve Suudi Arabistan ikilisinin kurmak istediği sözde yeni Ortadoğu düzeninin önünde büyük bir set oluşturmaktadır.