Kâşif değil zalim bir sömürgeci
“Kristof Kolomb, 1492 tarihinde Atlantik Okyanusu'nu aşarak Kuzey Amerika Kıtasına ayak basan ilk kâşif olduğu söylenmektedir. Bu yolculuğunu İspanyol bayrağı altında yapmıştır. Modern Batı dünyasının tarihsel gelişiminde büyük bir etkisi oldu.”
Bilgiyi Sabah Gazetesi’nden aldım. Konu, MEB’in ders kitaplarında da aşağı yukarı böyle işlenmektedir.
Bugün coğrafi keşifler denildiğinde hemen herkes genel kabul görmüş bu kâşifin adını zikreder. Oysa Rahmetli Fuat Sezgin bu yaygın kanaatle aynı fikirde değildir.
Hayattayken direktörü olduğu Frankfurt Johann Wolfgang Üniversitesi Arap-İslami Bilimler Tarihi Enstitüsü’nün sitesinden belgeli paylaştığı bir bilgide de bunu açıkça ifade etmişti.
Hatta şöyle hazin bir cümle kurmuştu. “Kitapta yazılan her şey doğru ama ülkemden, milletimden bana ses gelmedi. Bunun teessürü içindeyim. Yıllardır harekete geçilmesini ve ders kitaplarındaki Amerika kıtasını Kristof Kolomb’un keşfettiği yönündeki yanlış bilginin değiştirilmesini bekliyorum. Şayet böyle olursa çok sevinirim.”
Fuat Sezgin yılı ilan edeceğimize onun bu vasiyetini bile yerine getirseydik eminim rahmetli daha huzurlu olurdu.
“1492” Kolomb’un Amerika kıtasını keşfettiği tarihin adı değildir. Bu tarih bir soykırımın tarihidir. Çünkü o tarihten itibaren 1886 yılına kadar süren katliamda, 70 milyon Kızılderili ortadan kaldırıldı.
Kristof Kolomb'un yakın arkadaşlarından birinin oğlu olan Domiken tarikatı papazlarından Bartolome de Las Casas,"Brevisima historia de la destruccion de las Indias (Yerlilerin imhasının çok kısa Tarihi)" adlı kitabında bu katliamı detaylı olarak anlatır.
Öyle ki beyaz adam çocuklarla annelerini ve önlerine çıkan herkesi kılıçtan geçiriyorlardı. İsa peygamberimizi ve 12 havariyi kutsamak ve saygılarını iletmek için uzun darağaçları kuruyorlardı.
“Ayakları yere neredeyse değecek şekilde, 13 kişilik gruplar halinde onları bağlıyor, ateşe veriyor ve diri diri yakıyorlardı. Bazıları ise, bütün vücutlarına kuru saman yapıştırıyor ve bu şekilde ateşe veriyorlardı.
Beyleri ve soyluları öldürme şekilleri de aynıydı. Önce direkler üzerine tahta çubuklardan bir ızgara yapıyorlardı. Sonra, onları ızgaraya bağlıyor, altlarına da hafif bir ateş yakıyorlardı. Yerliler bu korkunç işkenceler altında, çığlıklar atarak can veriyorlardı.”
Ne keşif ama değil mi?
Asıl adı Juan Colon olan, Tapınakçların üstadı, Osmanlı düşmanı bu adamın tek emeli Süleyman mabedini yıkıp yeniden inşa etmekti. 12 Ekim 1492 tarihinde Haiti’ye ulaştığında tepeden tırnağa zırhlı, ellerinde uzun kılıçlar olan ve ayrıca top, tüfek gibi ateşli silahlara sahip psikopatlarla Kızılderilileri katliamdan geçirdi.
O zamanlar üç yüz bin kişinin yaşadığından bahsedilen Haiti adasında günümüzde yerli soyundan gelen hiç kimse yoktur.
Geçenlerde de heykelini yıkıverdiler. Bizim çocuklar ise onu kâşif olarak bilirler.
Oysa Fuat Sezgin’in de ifade ettiği gibi; modern dünyanın oluşumunda İslam âlimlerinin büyük emeği olmuştur.
Birçok yazımda ifade etmeye çalıştığım gibi; Bilimin, düşüncenin, sanatın sadece Batı merkezli üretildiğine dair sarsılmaz bir kanaat oluşturuldu bu ülkede. Bir türlü aşamıyoruz bunu.
Ders kitaplarında “coğrafi keşifler” olarak verilen bilgilerin yalan olduğunu Fuat Sezgin ispatlıyor. “Modern denizcilik İslam dünyasının bir malı, bir başarısıdır” diyor.
Müslümanlar 15. yüzyılda denizcilik ilminin temelini kurdular. Afrika ile Sumatra arasındaki mesafeyi 20 ila 30 kilometrelik bir hata ile ölçebilmişlerdi.
Bunun da ötesinde çok mühim olan bu ölçüler sayesinde Müslümanlar enlem boylam derecelerini gösteren ve bunlara dayanan dünyanın ilk haritalarını çizdiler.
Portekizliler hiçbir şeyi keşfetmediler. İslam haritaları 15. asrın başlarında onlara ulaşmıştı.
Dolayısıyla Afrika, Asya ve Avrupa'ya ilişkin tüm dünya haritaları, Müslümanlar tarafından yapıldı. Kristof Kolomb'un elinde Müslümanların yaptığı harita vardı. Vasco da Gama da Müslümanlara ait haritalarla Hindistan'a ulaşabildi.
İyi de neden bu gerçekler okullarda okutulmuyor? Bunun mantıklı tek bir açıklaması var mı? Batının önümüze koydu her bilgiyi ezberlemek zorunda mıyız?