Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
35.97
Gram Altın
3011.12
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Şubat 2022

Karşılıksız 'hür' kulluk: İhlas

Sözlü ve fiili bütün amellerde katışıksızlık anlamına gelen ‘ihlas’ kavramı dini düşüncede çok önemli yere sahiptir. İhlasın zıddı işraktır, yani şirk koşma.

İslam dini yeryüzünde ahlaklı, dürüst, temiz, huzur ve esenlikten yana birey ve bu bireylerden meydana gelen bir ümmet/toplum oluşsun ister. Bunun için din öncelikle insanın ‘çıkar’ ile ilişkisini terbiye etmeyi esas alır. Birey ve toplumun ahlakî değerleri en üst seviyeye ulaşması halinde örnek bir toplumun kaçınılmaz olduğu izahtan varestedir. Bu yüzden ihlas bu ahlakın oluşmasının olmazsa olmazı kabul edilmiştir.

Sadece tasavvuf değil, kelamî ve fıkhî ekoller de ihlasa büyük önem vermişlerdir. Bu ekollerin kahir ekseriyeti niyet ve samimiyeti ihlaslı olmanın öncelikli gereklerinden sayarken, ihlası gizlilikle özdeşleştirmişlerdir. Öyle ki kişinin ihlaslı olması için kendisine karşı da ihlası gözetmesi istenmiştir.

İhlas, inanan insanın bütün eylemlerinde niyetini Allah’a has kılmasıdır. Bu niyetiyle kul başka hiçbir amaç gözetmemeli, sadece ve yalnızca Allah’a (cc) layıkıyla kullukta bulunmanın şükür ve hamdini yerine getirmelidir.

Keza kulun kendisini ve amelini özgürleştirmesidir ihlas. Ne amelinin övülmesi ya da yerilmesini ve ne de kendisinin övülmesini yahut yerilmesini düşünür ihlaslı yani beklentisiz ve “hür” mü’min insan. Hayatında ve amellerinde kendisinin samimiyetine değer vermeksizin ve amelleriyle kurtuluşa ereceğini düşünmeksizin sirat-ı müstakimde yürümektir “hür” olmak.

Müslümanın bütün hayatı ‘dinî’dir. Dinin Müslümanın hayatının hiçbir karesinden dışarıda kalması düşünülemez. Yapıp etmelerimizin tümü dinidir: bir çöpü yerden kaldırmamız, bir nesneye bakarken tefekkürümüz, duyduğumuz bir sesin asıl sebebini düşünmemiz, akan suyu temaşamız, karıncanın yuvasına koşuşmasına tanıklığımız bizim için ibadet (kulluk) gibi bir şeref taşımaktadır. Bize düşen ibadetimizi yani bütün düşünce ve eylemlerimizi muhlis kulluk gereği Allah Tebarek ve Teala’ya özgülemektir.

Alemlerin Rabbi pek çok ayet-i kerimede, “Dini Allah’a has kılın!” ve “Rabbine kullukta kimseyi ortak koşma!” diye bizi uyarmakta ve ihlaslı kulluğun olmazsa olmaz şartını buyurmaktadır. Dolayısıyla inananlar için bütün amellerinin hedefi de amacı da Allah Teala’dır.

İhlas, insanın ahlaklanmasının kemâlidir. Allah’ın ahlakı ile ahlaklanma ancak ihlas ile mümkündür. Bunun için insanın bütün uzuvları ile her türlü kirden temizlenmesi gerekir. Kulun bütün azalarının “temizlenmesi” ancak katışıksız bir imanın sevk ve idare ettiği mü’minin ihlaslı amelleri ile mümkündür. Öyle ki artık kulun kalbi ile amelleri arasında kalbin güzelliği yani temizliği lehine artışın haddi hesabı olmaz.

Bir Hadis-i Şerif’te Resul-i Ekrem as:

Allah Teala buyuruyor ki, … Kim bir amel yapar, buna benden başkasını da ortak kılarsa, onu ortağıyla baş başa bırakırım…demiştir.

İslam inancında ihlasın bu kadar önemli olmasının sebebi kulluğun essahlığı ile alakalıdır. Kulun, kainatı yaratan ve yaratmaya devam eden, bütün varlığı yerli yerine koyan, kusursuz ve noksansız yaradılışın sahibi ile ilişkisi ne kadar kavi olursa kul o kadar “temiz” olur. İnançta temizlik, amelde temizlik değerdir, değer üretir.

İhlas tasavvufta bambaşka bir değere sahiptir. Kimi tasavvuf ehli ihlası;

Avamın ihlası,

Seçkinlerin ihlası,

Seçkinlerin seçkinlerinin ihlası olarak üçe ayırırlar.

Avamın ihlası, amellerinden dolayı her türlü dünyevi beklentiye sırtını dönmek, demektir.

Havasın, yani Seçkinlerin İhlası, kulun amelinden amel görmemesidir. Yani kul, amelinden dolayı bir gurura kapılmaz, bir karşılık beklemez hatta ameliyle Allah Teala’ya yaraşır bir kulluk sergilemediğine inanır ve Allah’tan (cc) gelecek lütuf ve ikramları Allah’ın sonsuz kerem ve ihsanına bağlar.

Seçkinlerin seçkini olanların ihlası, ihlası görmekten azade olmaktır. İhlası unutmaktır. İhlasın kendisinden değil, Allah’ın inayet ve keremiyle olabileceğine şeksiz-şüphesiz inanmaktır.

Kimileri de ihlasın sıdk ile karıştırıldığını söyler çünkü ihlasın görülemezliği, bilinemezliği kuldaki güzel hali “sıdk” diye adlandırmayı gerektiriyor.