Karnemiz, kalbimiz…
Sayılı
zaman çabuk geçiyor. Ömür de sayılı ama biz sınırını bilmiyoruz, bir gün
bitecek. Karnelerimizi alacağız. Bugün çocuklarımızın karne günü, biraz buruk,
biraz heyecansız olsa da bir yıl bitti. Hepimizin bir karnesi var, kırık, zayıf,
iyi veya kötü…
Salgın
döneminde en çok konuşulan alanların başında eğitim geliyor. Öğretmenlerin
mesaisi, okulların açılıp açılamayacağı konusu gündemimizi meşgul edip durdu.
Herkesin çok konuştuğu bir çağdayız. Bilenlerin kenarda sırasını beklediği, işi
bilmeyenlerin hiç susmadığı bir ortam… Bilenlerin konuşması bazılarının işine
gelmiyor. Hâl böyle olunca bilenlerin susması, susturulması da birilerinin
işine geliyor. Rastgele gündem belirlemek asıl problemlerin konuşulmasını
gölgeleyebilir ama problemlerin çözümünü sağlayamaz. Eğitimde de asıl
problemler çoğu kez tali işlerin gölgesinde kalabiliyor. Diğer taraftan çok
konuşmak da problemleri çözmüyor. Bazen dilinizde tüy bitiyor ama kimse
duymuyor. Tüm işler için durum böyle aslında. Bazen işi akışına bırakmak da iyi
olabiliyor. Şimdi karne günü, buyurun karnelerimizle yüzleşelim.
Karneleri
çocuklara değil anne babalara verelim. Öğretmenleri anlayabilmek için iyi bir
fırsat oldu. Evlerimiz okul oldu, neymiş, öğretmenlik yatma işi değilmiş!
Neymiş, sadece 15 saat maaş karşılığı iş yapmıyormuş öğretmenler! Ek dersleri
konuşurken şimdi daha iyi anlamalı öğretmenleri. Öğretmenlik sabır işidir, anne
babalar, sabırlı mıyız kendi
çocuklarımıza karşı?
Çocuklar
için daha çok cuma günleri güzeldir çünkü tatil başlar. Yazları da öyle.
Haziran ayını çocuklar çok sever. Bırakın, oynasınlar çocuklar. Belli belirsiz
mesailerle oyalamayalım eğitim camiasını. Temmuz ayında başlayacak bazı
eğitimler var, okullar sosyalleşme alanları olmalı. Soğuk yüzlü yöneticiler, mesaiye
zorla gelmiş öğretmenler, tatil planı bozulmuş aileler ile bir yere gidilmez.
Ancak bir de iş disiplini lazım. Ha, bu arada şunu da söylemek lazım: Böyle
zamanlarda yapılmayan işi yapmış gibi gösterenler de çok oluyor, tamamıyla algı
oluşturmaya dönük işlerle de karşılaşmak mümkün. Okullar oyalanma yerleri
değildir. Kâğıt üzerinde işlerden kaçınmak lazım.
Karne
diyoruz ama karneler de sahteleşti. Gerçekçi karne görmek zor. Her şey
yapmacık, gerçek dışı, şişirilmiş rakamlar, sağlıksız ölçmeler vs. böyle
formalite işlerden de sıkıldık. Herkes mükemmel gösteriliyor. Herkesin mükemmel
gösterildiği yerde bir şey öğretmek çok zor. Kayırmacı anlayış yaygınlaşıyor.
Bedelsiz elde edilen makamlarda oturanların sönük, sinik, iradesiz duruşları;
etkisiz, verimsiz, çürümeye başlamış yapılarını ameliyat etseniz de çare
olmuyor. “Mızrak çuvala sığmaz.” denir
ama mızrağı çuvalda tutmaya çalışırsanız, o mızrak döner kalbinize saplanır,
hem de paslı bir şekilde. Karnelerinden kaçanlar bu acı sona hazır olmalı!
Karne
almak, karneyle yüzleşmek iyidir. Daha iyi karne için yüzleşmek lazım. Eksiğini
görmeyen, eksilir, yok olur. Karne bu bakımdan lazımdır. Eğitimi konuşuyoruz
veya konuşamıyoruz. Eğitimin tüm kurum ve kurullarıyla karnesini konuşalım.
Açık mikrofon koysunlar önümüze. Salgın döneminde yerden yere vurulan
öğretmenleri, okulların mimari olarak yetersizliklerini, iskâna açılan ve
gittikçe daralan okul bahçelerini, üretken öğretmenleri, tembel öğretmenleri,
krizi fırsata dönüştüren yaratıcı fikir sahibi öğretmenleri, koltuğundan korkan
yöneticileri, okulu yönetmelikle yönetmeye çalışan müdürleri, ellerine nöbet
defterini alarak giriş kapılarında öğretmenleri bekleyen müdür yardımcılarını,
haftalık ders programını silah olarak kullanan ve bazı öğretmenleri çileden çıkartan
müdür yardımcılarını, çalışmayan, işten kaçan hademeleri, iş bilmeyen ama
görevde yükselme ile maaşı yükselen ama niteliği yükselmeyen memurları, şefleri
konuşalım. Konuşalım, minnetsiz kalalım.
Gelsin
karnemiz, yüzleşelim. Ben şimdi bir ağacın gölgesindeyim. Bir çiçeğin renginin
soluşunu üzülerek görmek istemiyorum. Bir kalbin ritminin bozuluşunu hissetmek
acı verici. Bir ırmağın gürül gürül akışını izlemek istiyorum. Meyveleri
sabırla bekliyorum. Üzdüğümüz varsa da üzüldüğümüz anların çokluğunu görüyorum.
Karnemiz, kalbimizdir; kalbimizi koruyalım.