Karnemiz
Karnemizde hüzün ve ayrılık var. Şehre şehit geldi. Hava soğuk, camiler dolu, cemaat dışarı taşmış. Eller duaya kalkmış vaziyette. Şehit cenazesi için meydan hazırlanıyor, bayraklar, çelenkler… Karne günü, çocuklarda heyecan…
Suriye’de patlayan bomba ciğerimizi yakıyor. Karnemizde bomba patlıyor. Kan sıçrıyor karneye. Sevinç hüzne dönüyor, özlem sonsuz… Binlerce insan duaya hazırlanıyor. Cuma vakti. Duaların en makbul vakti. Makbul vakitlerde umudumuz, geleceğimiz maktul. Gençlerimiz toprağa düşüyor, yüreğimiz kanıyor. Karnemiz diyoruz, bugün karne günü.
Çocuklar okula koşuyor, askerimiz vatan için ölüme… Bir vatan destanı yazılıyor yine. Kırık notlar değil ama kırık gönüller üzüyor bizi.
Camideyiz. Şehre şehit acısı düşüyor, dağlar beyaz örtüyle kapanmışken. Cuma bugün ve hutbede konuşuyor imam. Meydanda şehit cenazesi bekliyor. İmam, teknolojinin kullanımı konusunda konuşuyor. Şehirde şehit var, camide teknolojiden bahsediliyor. İmam, şehitten habersiz mi? Hava soğuk, caminin içindeki kadar dışında da cemaat var. Hutbe uzuyor, dışarıdaki cemaat üşüyor; teknolojinin doğru kullanımı, diyor ve uzattıkça uzatıyor imam.
Bugün karne günü, imama da bir karne verelim. Merkezi hutbe metni bitiyor ama bu sefer de imam ekliyor: “Aziz cemaat, para toplayacağız. Sadaka verelim.” Bunlara itiraz yok ama şehitten de bahsedilse. Şehit unutuluyor mu? Hutbede teknoloji var ama merkezdekiler şehirde şehit olduğunu öğrenememişler. Hutbeler merkezi olmak zorunda mı? Karne günü bugün. Hemen karnesini hazırlıyoruz merkezin: Para toplama becerisi pekiyi, hutbeyi şehrin sorunlarına göre belirleme zayıf. Şehirde şehit varsa hutbe konusu hemen değiştirilmeli veya imam, hutbede şehitten de bahsetmeli. Binlerce insanın acısını dile getirmeyen hutbe olur mu?
Bugün karne günü ama şehit haberiyle sarsılıyoruz. Hepimizin bir karnesi var. Çocuğunun karne sevincini göremeyen şehit babalar… Karnesini, babasına gösteremeyen şehit çocukları var.
Şehidimizi uğurlamaya hazırlanıyoruz. Uzayan hutbeden dolayı cemaatin bir kısmı şehidin cenaze namazına yetişemiyor. Şehrin havası değişiyor, göğe yükselen dualar var. Şehidimiz Teğmen Sinan Bilir, dünya karnesine “şehitlik” yazdırarak gitti. Onun karnesinde “vatan sevgisi” bölümünde “şehitlik” yazıyor. Ruhu şâd olsun.
Haberlerde isimleri alt yazıda geçen şehitlerimiz var. Ekonomiden, siyasetten bahsederken birden son dakika haberiyle yürekleri dağlanan analar, babalar var. Şehir üşüyor, şehir ağlıyor ve karnesi veriliyor yetim çocukların. Yarım kalan sevinçler…
Çocuğunun elinden tutarak karne almaya giden babalar, babasının elinden tutarak karnesini almaya giden çocuklar; bir de babasını al bayrakla uğurlayan şehit çocukları var bu ülkede. Fotoğraflara yansıyan karne sevincimiz buruk.
Karnemiz çocukların değil, hepimizin hâlinin göstergesidir. Rakamlara aldanmadan karnelerimizi okuyalım ve karnelere ekleyelim: vatan sevgisi, şehitlik, gazilik, fedakârlık, yardımseverlik, hoşgörü… Rakamlara bakmayın, çocuğunuzun kalbine bakın, gözüne bakın.