Karnataka'da saatli bomba!
Hindistan’da Müslümanlara yönelik şiddetin tarihi çok eski. Son 30 yıl ölçü alınırsa 6 Aralık 1992 yılında Babri Camii’nin Hindu kitlelerce kazma ve küreklerle yıkılmasıyla başlayan saldırılarda 2.000 Müslümanın katledilmesi kritik bir dönemeç olarak anılabilir. Bu vahşetten 10 yıl sonra 7 Şubat 2002’de Gucerât’ta başlayan olaylar büyüyerek başka eyaletlere yayılmış ve özellikle Bombay’da çoğu yakılarak 900 Müslüman öldürülmüştü. Polisin fanatiklere bilerek engel olmadığı iddia edildiği vakitlerde Gucerât eyaletini, şimdilerde Hindistan’ın mevcut başbakanı olan Narendra Modi yönetiyordu.
Hindistan’da kabul edilen “Yeni Vatandaşlık Yasası” ile 31 Aralık 2014’ten önce ülkeye giren göçmenlere vatandaşlık imkânı verilmiş, bu fırsattan Müslümanlar bile isteye mahrum bırakılmıştı. Bu kararın Müslümanlarca 2019 yılı sonundan beri protesto edilmesine Hindu çeteler sert karşılık verdi. Delhi’de 4 gün içinde Müslümanlara ait 800 ev yakıldı, 20 bin aile bölgeden kaçtı ve halk arasında yüzlerce olsa da resmi rakamlara göre en az 35 Müslüman katledildi. Sokaklarda yakılan, linç edilen Müslümanların görüntüleri sosyal medyada dalga dalga evlerimize kadar ulaştı.
19 Aralık 2021’de Uttarakhand eyaletinden iktidar milletvekillerinin de katıldığı etkinlikte “Hindistan’ı Hindu bir ulus yapmak uğruna ölmek ve öldürmek” için yemin edip soykırım çağrıları yapılmış ve kayıtlar sosyal medyaya sızmıştı. Hindistan, çılgınlığı, barbarlığı ve tedhişi son sınırına kadar uygulamaya hevesli kitleleri bünyesinde barındıran bir ülke.
Tüm bu katliamların arkasında Hindutva Hareketi ve onun paramiliter örgütü olan Rashtriya Svayamseak Sank/Hindistan Gönüllü Organizasyonu (RSS) yer alıyor. 1948’de Mohandas Karamchand Gandhi’yi öldüren Nathuram Godse’nin RSS üyesi olduğunu ve mevcut Başbakan Narendra Modi’nin RSS’ye bağlı olduğunu not düşersek Hindistan’ın kimlerin elinde olduğu daha net anlaşılır. Bu örgütün temel amacı Hindistan’da tek bir Müslüman kalmayıp tamamının Pakistan’a gönderilerek ülkenin yalnızca Hindu’lara kalması şeklinde izah edilebilir.
Bölgenin şiddete ne kadar meyilli olduğunu ifade eden bu bilgiler bugünlerde Hindistan’da yaşanan olayların ne derece tehlikeli olduğunu anlamamıza vesile olacaktır. Bu bağlamda 7 Şubat günü Karnataka eyaletinde okullarda başörtüsünün yasaklanmasına ilişkin başlayan olaylar ve Müslümanlara dönük kuşatma girişimleri daha net anlaşılacaktır. Bibi Muskan Han isimli öğrencinin okula alınmayıp, safran renkli atkılar takan RSS üyelerine tekbirlerle meydan okumasıyla büyüyen olaylar farklı eyaletlere de sıçramış durumda.
Hindistan Halk Partisi (BJP) milletvekili Hema Malini, “Okullar eğitim içindir ve oraya dini konular alınmamalıdır. Her okulun saygı duyulması gereken bir üniforması vardır.” derken bile kadının alnındaki dini bir sembol olan “tripundra” dikkat çekiyordu. Hindistan’da Hindu iseniz, Sih iseniz yahut Budist iseniz taşıdığınız semboller bir sorun teşkil etmiyor ama Müslüman iseniz durum değişiyor. Hindistan’da 150 milyonu aşan Müslüman sayısı bir azınlık olarak görüldüğü ve bastırılmaya çalışıldığı sürece daha fazla gerilim ve şiddet ortaya çıkacaktır. Hatta bu gerginlik yeni Hindistan-Pakistan savaşlarına dahi yol açabilir.
Ülkemizde 28 Şubat sürecinde başörtüsünün kamuda ve okullarda yasaklanmasıyla başlayan sürecin bir benzeri bugün Hindistan’da yaşanıyor. Müslümanları tahrik etmeye yönelik yapılan bu girişimler toplumsal fay hatlarını derinleştiriyor. Hindistan’ı yöneten ve RSS’ye bağlı kalan fanatik akıl ülkeye yeni kaos ortamları oluşturuyor. Başbakan Mondi’nin ideolojisinin kurup ortaya attığı saatli bomba, akl-ı selim insanlarca etkisiz hale getirilmeyi bekliyor.