Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
16 May 2024

​Kariye Cami'nin bilmecesi

“Gerçekleşsin diye en çok dua ettiğim, üstüne en çok titrediğim arzum , tıpkı geçmişte , o sürekli geliştiği zamanlarda olduğu gibi manastırın her zaman ayakta kalması ve zamanın yıkımlarından ya da başka herhangi bir tehditten etkilenmemesidir.”

(Theodore Metochites)

İstanbul’da bulunan Pera Müzesi’ni gezerseniz orada bir sergi vardı..Kariye Camii daha doğrusu Kariye Müzesi ile ilgili fotoğraf sergisi vardı. 11. yüzyıldan kalma mevcut bina, küçük ama içindeki mozaikler ve freskler olağanüstü. 1320’lerde Theodore Metochites isimli Bizanslı üst düzey bir yönetici kiliseyi bu muhteşem eserlerle donatmış, kendi suretini de Hz. İsa’nın bir mozaiğinin yanına iliştirtmiş….Ve duasını da bakın yukarıda ki gibi yapmış…Aradan seneler geçiyor.. Ve sahneye Amerikan Bizans Enstitüsü çıkıyor.

İstanbul sur içinde yıllardır çalışmalar yapan Amerika’daki Bizans Enstitüsü, ‘Byzantine Institute of America’ tarafından 1931 yılında başlatılmış. Bu enstitünün içteki uzantılarının da çabalarıyla 1935 yılında müze ilan edilen Ayasofya’yı ibadete kapatma gerekçelerinin başında, buranın kültürel miras olması ve turizme açılmak istenmesi gösteriliyordu.

Bu enstitünün kuruluş ve yaptığı çalışmalar anlamında

Nihai hedefinin Ayasofya’nın müzeye çevrilmesi olduğu ve bunun planlarının ilk adımı olduğuna dair çeşitli görüşler bulunuyor. Bununla birlikte İstanbul’un işgal yıllarında Lord Gürzon, bası geçen nihai hedefi şu şekilde açıkladığı söyleniyor: ‘’Ayasofya, ki 900 yıl önce bir Hıristiyan kilisesiydi, elbette ki eski durumuna getirilecektir.’’1935’te ilk büyük adım atılmıştı. İkinci hamle için uygun bir zaaf dönemi beklenecekti. Nitekim, bu adım Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde atıldı. Türkiye, 2 Şubat 2002’de üçlü koalisyon hükümeti döneminde büyük ekonomik krizle boğuşurken, AKPM’nin Romen üyesi C. Vadim Tudor’un öncülüğünde 27 milletvekilinin imzaladığı önerge, ‘’Ayasofya’nın Hıristiyan dünyasına iadesi’’başlığını taşıyordu.

Bu önergede, 500 yılı aşkın süredir bu mabedi muhafaza etmiş olması nedeniyle, Türkiye’ye teşekkür edilip, ‘Roma İmparatorluğu’nun sembolik olarak yeniden inşasının bir göstergesi olarak bu mabedin iadesi isteniyordu. Türkiye’den gelen sert tepkiler üzerine önerge geri çekildi. Tabii yine bir zaaf anında tekrar canlandırılmak üzere. İkinci adım ise yazımıza da konu olan Kariye Edirnekapı’daki önemli Bizans kiliselerinden biri olan Khora, fetihten sonra boş kalmış, II. Bayezid’in sadrazamı Atik Ali Paşa tarafından 1500’de camiye çevrilmişti. 1648, 1766 ve 1894 depremlerinde hasar gören cami, her seferinde hemen onarılmıştır. Bu caminin kaderi de, yine Amerikan Bizans Enstitüsü’nün devreye girmesiyle değişti.

SIRA KARİYE CAMİNE GELİYOR

Ayasofya’dan sonra ikinci hamleyi Kariye’de yapan enstitü, 1945’te buranın müzeye çevrilmesini sağladı, üzeri örtülü mozaik ve freskler temizlendi, daha sonraki yıllarda içindeki ikonaların önemlileri yurt dışına çıkarıldığınını bilmekteyiz. TURİNG’in eski başkanı merhum Çelik Gülersoy tarafından çevre düzenlemesi yapılarak bugünkü duruma getirildi.

Her iki caminin müzeye çevrilmesinde dikkat çeken ilk adım restorasyon oluyor. Bu süre içinde camiler önce kısmen ibadete kapatılıyor, ardından zaten cemaati yok denilerek müzeye çevriliyor.

Bir İstanbul Bilmecesi

Yanlış duymadınız. Bu yazımızda bir İstanbul bilmecesini çözeceğiz. Edirnekapı’nın Haliç’e bakan yamacında yani İstanbul’un neredeyse göbeğinde ama gözlerden uzakta kalmış bir camiyi gezeceğiz; Kariye Camii’ni… Bizans döneminde Khora manastırının kilisesi olarak Îsâ’ya adanmış bir ibadethanedir Kariye camii… Hem kilise hem de cami mi? Hayır. Kiliseden camiye çevrilmiş sonradan da müze statüsünde olan ve günümüzde yeniden camii olarak hizmete açılmış bir İstanbul mirasından bahsediyoruz…İşte detaylar :
NE DEMEK KARİYE?
Evet… Khora ile kariye’nin birbirine benzediğini söylediğinizi duyar gibiyim. Yanılmadınız. Khora kelime olarak bir yerleşim yerinin dışını, taşrayı ifade etmektedir. Türkçe’de “köy” anlamındaki ‘’karyeden’’ gelen kariye de bir bakıma bunun tercümesidir.

NEDEN KARİYE İSMİ?

Peki neden böyle bir kelime kullanılıyor? Koskoca İstanbul burası? Köy değil, neden ‘’şehir dışında kalan yer’’ anlamındaki bir kelime ile isimlendiriliyor bu cami? Konstantinos tarafından yaptırılan surların dışında kaldığından manastıra bu adın verildiği ileri sürülüyor. Tek sebep bu mu? Elbette hayır. Kilisenin içinde Îsâ ve Meryem’i tasvir eden mozaiklerde her ikisinin de adları ile birlikte Khora kelimesinin yazılmış olması bunun mistik bir anlamı olduğunu ve kiliseye de bu ismin verildiğini gösteriyor. Khora isminin anlamı bunula da sınırlı değil… Khora sıfatı ‘’her türlü çerçeveyi aşan bir âlemi’’ belirtmektedir.

KARİYE’NİN BAŞINA GELENLER !

Neler Gelmiş Kilisenin Başına?
Öteden beri Khora Manastırı ve Kilisesi’ni İmparator Justinianos’un VI. yüzyıl içinde kurduğu ileri sürülürse de bu doğru değildir. I. Aleksios Komnenos’un kayınvâlidesi Maria Dukaina tarafından, o tarihlerde harabeye dönmüş olan yapıların restorasyonu ile kilisenin eskisine nazaran daha değişik bir mimaride yeniden inşa edilmiştir. Bugünkü binanın esasını da bu restorasyon teşkil etmektedir. Restorasyonda Soteros’a yani Kurtarıcı Îsâ’ya adanmıştır.
Fakat ardından yine tamir gerektiren binayı Aleksios’un küçük oğlu Isaakios Komnenos yeniden ihya etmiş. Kilisenin iç holünde kendisi için bir mezar yeri hazırlatmış ve buranın duvarında mozaik Îsâ tasvirinin bir köşesinde kendi portresini yaptırmıştır.

4.HAÇLI SEFERİNDE HARAP EDİLDİ

IV. Haçlı Seferi sırasında (1204-1261) tekrar harap olan mabet, Bizans İmparatorluğu ihya edildiğinde Theodoros Metokhites tarafından çok büyük ölçüde tamir ettirilip genişletilmiştir. Palailogos sülâlesinden ve ileri gelenlerden birçok kişinin gömüldüğü manastır İstanbul’un fethine kadar kullanılmıştır. Ayrıca burada çok önemli bir eser daha vardır. Kuşatma sırasında şehrin koruyucusu olduğu kabul edilen ve öteden beri Sarayburnu’nda bir manastırda muhafaza edilen Meryem ikonası surlara yakın olduğu için yani surları koruması için buraya getirilmiştir. Fetihte ilk ele geçirilen yapılardan olan Khora Manastırı bir süre boş kalmış, Sadrazam Atik Ali Paşa tarafından camiye çevrilmiştir. Sonraları ise Paşanın Çemberlitaş’taki evkafına bağlanmıştır.
SAHABE KABRİ İLE YAN YANA
İstanbul’daki sahâbe mezarlarından Ebû Saîd el-Hudrî’nin makam-kabrinin de burada olduğu kabul edilmektedir. İstanbul’da tarihî binalara büyük zarar veren şiddetli depremlerden bahseden ve 1059 (1648) yılına ait olduğu kabul edilen bir belgeye göre Kariye Camii XVII. yüzyıl ortasında oldukça hasar görmüştür. Öncekinden daha şiddetli olan ve camide önemli izler bırakan 1180 (1766) yılı depreminin hemen arkasından cami Mimar İsmâil Halîfe tarafından onarılmıştır. Evliya Çelebi, XVII. yüzyılda Kariye Camii’nden onun “evvelce bir sanatlı kilise” diye bahsederek içindeki mozaik süslemelere dikkat çekmiştir.
Cami de değil Kilise de… Peki ya ne?

Kariye Camii, 1875’te İstanbullu Rumlar’dan P. Kuppas tarafından bir onarım geçirmiştir. İstanbul’da büyük zararlar veren 1894 depreminde Kariye Camii’nin bazı kısımları yine harap olmuş, hatta minaresi de yıkılmıştır. Ancak kısa bir zaman sonra yeniden tamir edilen mâbedi, II. Abdülhamid döneminde İstanbul’a gelen Alman İmparatoru Kaiser II. Wilhelm ziyaret etmiştir.

BİRÇOK EŞYA KAYBOLDU

Ayasofya’da 1932’den beri mozaik araştırmaları yapan Thomas Whittemore başkanlığındaki Amerikan Bizans Enstitüsü 1948’de Kariye Camii’nde de çalışmalara girişti. O yıla kadar namaza açık olan cami vakıflardan alınarak müzeler dairesine bağlandı. Bundan sonra Kariye tekrar cami haline dönüştürülmemiştir. Bu tarihî eserin 450 yıldan beri cami olarak kullanıldığı düşünülmeksizin içindeki bütün teberrükât eşyası kaldırılmış, ahşap minber Zeyrek Kilise Camii’ne taşınıp buranın orta bölümüne konulmuştur. Bizans Enstitüsü, binayı restore ettikten ve mimari bakımdan etraflı bir incelemesini yaptıktan sonra Kariye Camii Ayasofya Müzesi Müdürlüğü’ne bağlı olarak ziyarete açılmıştır.

Kariye Camii’ne Türk devrinde önemli bir mimari ekleme yapılmamıştır ve bir harim avlusu olmadığı gibi bir şadırvanı da yoktur. Binanın bir vakitler cami olduğuna işaret eden tek unsur mihrap da geç bir döneme ait bir yapıdır.

KARİYE CAMİİNDE FOSİL KALINTILARI

Göz alıcı fresk, mozaik ve duvar resimlerinin yanı sıra müzede milyonlarca yıl öncesine ait bir fosil kalıntısı ve hala gizemi çözülemeyen ilginç detaylar da bulunuyor.

Kariye’deki mozaik ve freskolar sadece geç Bizans sanatının en önemli eserleri değil, özenle korunması gereken dünya kültür mirasının da en değerli hazinelerindendir.

Kariye’deki resimler Bizans sanatının kendi içindeki değişimini ve başarısını gösterir. Doğan Kuban (2017, s. 208) haklı olarak Kariye’deki mozaik ve freskoların “Bizans sanatının bir uzantısı olmanın yanı sıra, olası gelecek gelişmelere de yeni açılımlar içerdiklerini” yazmıştır. Bu eserler, kendinde değer olarak ele alınmalı, bakılmalı ve incelenmelidir.

Kariye’nin arkasındaki şahsiyet Theodoros Metokhites, Robert G. Ousterhout’un (2011, s. 74) ifade ettiği gibi, sahip olduğu yüksek kültürel sermaye ve maddi zenginlik sayesinde, Kariye’de çalışan sanatçıya/ sanatçılara “yeni ifade biçimleri geliştirmelerine olanak tanıyan bir ortam sağlamıştı.”

Kariye’deki resim programının bânisi Theodoros Metokhites, sadece Bizans kültürüne yaptığı katkı bağlamında değerlendirilmemeli, belki de daha önemlisi, evrensel bir değer olarak kültürün donup katılaşmasına izin vermeden kültürel sürekliliği sağlayan bir anlayışı ve onu mümkün kılan iradeyi temsil ettiği hatırda tutulmalıdır.

Amerika Bizans Enstitüsü, 1930’da Thomas Whittemore tarafından Boston’da kuruldu. Harvard’dan Prof. Robert Blake otobiyografisinde şöyle yazıyordu: “Bizans sanatı, tarihi ve arkeolojisi incelemelerini teşvik etmek konusunda bir Amerikan, İngiliz ve Fransız girişimi olan Bizans Enstitüsü’nün kuruluşunda onunla (Whittemore) birlikte çalıştım. Bizans Enstitüsü’nün büyük başarılarından biri, 1931’de TC’nin Cumhurbaşkanı Kemal Atatürk’ü, Ayasofya Bazilikası’nın içindeki mozaiklerin ortaya çıkarılması sorumluluğunu Bizans Enstitüsü’ne teslim etmeye ikna etmesiydi.” (Kariye, Pera Müzesi Yay., 2007, s. 34.)