Kardeşlik Türkülerini seslendiren Bilge Ozan Âşık Veysel
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı “2023, Âşık Veysel Şatıroğlu Yılı” olacağına dair açıklama, kültür sanat dünyasını sevindirdi. Ozan hakkında anma-anlama programları yapılıyor.
Geçen senenin son gününde, 2023 yılının “Âşık Veysel
Yılı” olarak ilan edilişi ile ilgili genelge yayımlaması, ülke çapında büyük
bir sevince vesile olmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Âşık Veysel’in vefatının
50’nci sene-i devriyesi olan 2023 yılı, UNESCO tarafından anma ve kutlama yıl
dönümleri arasında alınmıştır.” diyerek Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Milli
Eğitim Bakanlığı’nın yıl boyunca çeşitli faaliyetler yürüteceğini ifade etmişti.
Buna çok sevinmiştik zira Veysel, toplumumuzun ortak paydalarından biridir.
Sade bir Türkçe ile söylediği türküleri yurdun dört bir yanına yayılmış ve
sevilerek okunmuş, dinlenmiştir. Eserlerinde hüznün yanı sıra yaşama sevinci,
tabiat, insan sevgisi, dostluk, birlik ve beraberlik üzerine gelecek nesillere
kıymetli mısralar armağan eden Veysel’in şüphesiz en çok önem verdiği tema
“kardeşlik”tir. Vefatından yarım asır geçtiği hâlde hâlâ gönüllerde yaşayan Veysel,
bu hatırlayış vesilesiyle çok daha geniş kesimlere ulaşacak ve belki dünyanın
birçok ülkesinde de anılacak, şiirleri tercüme edilip okunacak ve
anlaşılacaktır. Her yıl vefat yıldönümünde rahmetle ve saygıyla hatırlanan Âşık
Veysel, bu senenin sonuna kadar gündemimizde olacak. Şiirlerinde insanî
vasıfları öne çıkaran, birlik ve beraberlik ruhunu eserlerine yansıtan Veysel, Türk
halk edebiyatında güçlü söyleyişe ulaşabilmiş, 20. yüzyıl ozanlarımız arasında
dikkat çekici şiirleriyle ilgi toplamıştır.
Edebiyat tarihçileri onu
çağdaşlarından farklı görür, Yûnus Emre, Niyazi Mısrî, Âşık Şenlik, Sümmani ve
Ruhsati gibi şairlerin ve ozanların iklimine yakın bulurlar. Tahir Kutsi Makal,
Özkan Yalçın, Muzaffer Uyguner ve başka yazarlar onun hakkında müstakil
kitaplar yazdı. Vefat ettiği 21 Mart 1973 tarihinden bu yana her yıl aralıksız
bir şekilde Türkiye’nin birçok yerinde sevgiyle, saygıyla, şükran ve minnet
duygularıyla anılıyorsa bunun üzerinde durup düşünmek gerekiyor. Veysel, ne
yaptı da bu derecede ilgi odağı olabildi? Hangi baht ile milletimizin gönlünde
taht kurdu? Onun gibi güzel şiirler yazmış yüzlerce ozanımız, halk şairimiz
var. Ama Veysel’i farklı ve üstün kılan en önemli vasfı, halk arasında inanç
ayırımı yapmayışı, ‘mezhep ayırımcılığı’na düşmemesi, Türkiye’de yaşayan
Alevi-Sünni bütün Müslümanları, herkesi kardeş bilmesi, sazı, avazı, şiiri ve
yüreğiyle milletini samimiyetle kucaklamasıdır.
Millî-İslami-İnsani
Bakış
Veysel hikmet yüklü
şiirlerinde, Ahmet Kabaklı hocamızın güzel tespitiyle “millî-İslami-insani” bir
bakış açısıyla sanat yapmıştır. Yerli duyarlılığı, İslami hassasiyetle
birleştirmiş, oradan da insani erdemlere doğru hızlı adımlarla yürümüştür.
Dolayısıyla şiirlerinde diğer güzel duygular gibi, insanlık, kardeşlik,
dostluk, yardımseverlik, vefa, birlik ve beraberlik duyguları ağır basar. Zaten
milletimizin ona olan tutkunluğu da buradan doğmuştur. Başka bazı sözde ozanlar
mezhep tahrikçiliği yaparak ayrılık tohumları atarken, Veysel “kardaş”lığa
vurguda bulunmuştur. Bu yönüyle Mevlâna, Hacı Bektaş ve Yûnus Emre
düşüncelerinin yirminci yüzyıldaki temsilcilerinden ve izdüşümlerinden biri
olduğunu herkese göstermiştir. Şüphesiz bu derinlemesine yüksek bakış,
okuyamamış ve dünyayı görmeyen ama gönül nazarı açık bir sanatkârın ince ve
zarif portresini ve sağlam duruşunu önümüze çıkarıyor. Bu bakımdan Veysel
Şatıroğlu, iyi bir ozan olmanın yanı sıra âdeta bir toplum düşünürü, bir halk
filozofu olarak da herkese faydalı mesajlar vermiştir.
Birlik
ve Kardeşlik Mesajı
Veysel’in birçok şiirinde,
vahdet mesajı içeren hikmetli mısraları, sıklıkla görürüz. Onun “Allah Birdir Peygamber Hak” şiiri, topluma dayanışma
duygusu aşılayan en güzel metinlerdendir denilebilir. Şiir şu mısralarla
başlar: “Allah birdir Peygamber Hak/Rabbül âlemindir mutlak/Senlik benlik nedir
bırak/Söyleyim geldi sırası” Veysel, bugün de kasıtlı olarak gündemden
düşürülmeyen “mensubiyet” meselesini, o aydınlık iç gözüyle nasıl görüyor ve
bize de gösteriyor: “Kürt’ü Türk’ü ve Çerkez’i/Hep Âdem’in oğlu kızı/Beraberce
şehit gazi/Yanlış var mı ve neresi?”
O, güzel,
birleştirici ve yapıcı hususiyetleriyle her zaman rahmet ve saygıyla anılmayı,
sevgiyle hatırlanmayı hak ediyor. Veysel sevgi hissine, birlik ve beraberlik
ruhuna çok önem verir. Neredeyse her şiirinde,
her mısraında dayanışma çağrısı yapacaktır. Bir yerde şöyle der: “İtimat
edersen benim sözüme/Gel birlik kavline girelim kardaş/Birlik, çok tatlıdır
benzer üzüme/İçip şerbetini duralım kardaş/Son verelim iftiraya
bühtana/Kardeşane sevişelim can cana/El birlikle çalışalım vatana/Çok okul
fabrika kuralım kardaş” Veysel’in şiirlerinde yer bulan ‘birlik’
mesajları, topluma dayanışma duygusunu aşılar.
Hepimizin aynı ulu ağacın dalları olduğumuzu hatırlatır.
Veysel’in şiirlerinde verdiği mesajlar esasen sadece
Müslüman Türk toplumuna değil, bütün insanlığa da hitap edecek güçtedir. Bu
bakımdan onu sadece Türk ve İslam coğrafyasında değil her yerde, Batı ve Doğu
ülkelerinde de anmak, anlatmak gerekir.
Âşık Veysel Şatıroğlu, Türk halk edebiyatında güçlü
bir söyleyişe ulaşabilmiş, 20. yüzyıl ozanlarımız arasında dikkat çekici
şiirleriyle ilgi çekmiş büyük bir ozandır. Çok farklı, acıklı, dertli, serüven
dolu ama aynı zamanda hareketli bir hayata sahip olan Veysel Şatıroğlu, 25 Ekim
1894 tarihinde Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı olan Sivrialan köyünde dünyaya
geldi. Bir şiirinde “İşittim, dünyaya gelin diyorlar/Ben kocadım dahi dünya
gelin mi” der.
Dünyaya
Vedaı ve Son Şiiri
Âşık Veysel, vefatından önce yanında olan büyük oğlu
Ahmet’e, yazıp tamamlayamadığı için adını koymadığı şiirini verir. O şiirindeki
dörtlüklerden birinde şöyle diyor: “Selam saygı hepinize/Gelmez yola
gidiyorum/Ne karaya ne denize/Gelmez yola gidiyorum” Şüphesiz geri dönüşü
olmayan bir yola doğru çıkacağını hissetmişti Şatıroğlu. Bu yol, ebedî âleme
doğru giden mecburi bir caddeydi. Ben o yola ümit ile inanç ile mütebessim bir
yüzle gittiğine inanıyorum.
Hayatın sonlarına yaklaştığını hissediyordu şairimiz.
Hastanede iken yakınlarına, köyünde ölmek istediğini söyledi. Bunun üzerine
Sivrialan’a götürüldü. 21 Mart 1973 Çarşamba günü sabaha karşı saat 3.30
civarında vefat etti. Vefat haberini gazeteci Yücel Yönal, her yere ve herkese
duyurdu. Yönal, ozanla son röportajı yapan kişiydi aynı zamanda. Ayrıca
Şatıroğlu hakkında bir eser de kaleme aldı. Uzun
İnce Bir Yolda Fotoğraflarla Âşık Veysel. Burada ozanımızın hayatı,
fotoğrafları ve kendisiyle yapılmış olan son röportaj da yer alıyor.
Birlik
Beraberlik Ruhu
Âşık Veysel’in en çok istediği hususlardan biri de,
ülkemizde birlik ve beraberlik ruhunun diri olarak ayakta durmasıdır. Bunun
için şiirlerinin çoğunda bu fikre hizmet eder. Vatan toprağının kıymetini
anlatır, memleket çocuklarının kardeşliğini hatırlatır. Bozgunculuğa meyilli
olanlara, “Gel birlik kavline girelim kardaş” diye seslenir.
Birlik ruhu güzel ama bu milleti parçalayıp bölmeye
çalışanlar da vardır. Basiretli ve ferasetli olan âşığımız, bu vahim tehlikenin
farkındadır. Bunun için herkese ikazda bulunur. Kardeşliğin artması, düşmanlık
duygusunun yerleşmemesi, memleket evladı arasında kin ve nifak tohumlarının
saçılmaması için çırpınır durur. Mesela şu satırlarda o ümit ve hasretini dile
getiriyor: “Bu nasıl kavgalar çirkin döğüşler/Hepimiz bu yurdun
evlatlarıyız/Yolumuza engel olur bu işler/Hepimiz bu yurdun
evlatlarıyız/Birleşiriz bir bayrağın altında/Biz Türklerin ikilik yok
aslında/Yapan tutuşuruz vatan aşkında/Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız/Hedef alıp
dövüştüğün kardeşin/Seni yaralıyor attığın taşın/Topluma zararlı yersiz
savaşın/Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız”
Bir
Halk Adamı
Âşık Veysel her zaman, içinden çıktığı halkın sesi
olmayı sevmiş, başka aykırı yollara sapmamıştır. Milletimizin onu çok
sevmesinin temelinde bu bağlılığı yatıyor. Zira Veysel yanındaki yöresindeki
insanlarla aynı ruhu taşır, aynı hissi duyar. Sevinçte tasada onlarla
beraberdir. Yapay ideolojilere asla yüz vermemiştir; bazı sözde aydınların onu
insanından çekip ayırmasını kabullenememiştir. Kimseye teslim olmamış, duygu ve
düşüncelerini pervasızca ve kimseden çekinmeden seslendirmiştir. Halk edebiyatı
vadisinde emin adımlarla ilerlerken onun bu gerçek toplumcu tutumu, sanat
dünyasının da dikkatini çeker. Kendisini yakından tanıyan, ziyaret edip
muhabbet eden gazeteci yazar Tahir Kutsi Makal, bu konuda düşüncelerini şöyle
beyan ediyor: “Âşık Veysel halk şiirini sevdiren adamdır. Kendine has deyişi ve
karakteristik sesi ile kendisine ve daha önceki halk şairlerine ait şiirleri,
radyolarda okuya okuya, bıkkınlık veren şehirli edebiyatını yenmiştir. Şimdi
Âşık Veysel’in tezenesini vuruşunu tanımayan, sesine kulak vermeyen yok
gibidir.” (*)
Âşık Veysel inançlı bir Müslümandır. Bunu her vesile
ile ifade eder ama asla istismar etmez. Zaten onun inancının yalınlığı,
sadeliği ve samimiyeti, eserlerine bakılınca derhâl anlaşılır. Bir yerde şöyle
der: “Allah birdir inanmışız Allah’a/İki diyen o dergâhtan kovulur” Ardından
düşüncelerini, dünya görüşünü şöyle özetler: “Aslım Türk’tür Elhamdülillah
Müslüman/Şükür Amentü’ye etmişiz iman/Kalbime yaraşmaz şirk ile güman/Kalbimiz
nur ile dolu sayılır”
Sevgi
Ummanı
Âşık Veysel insanları, hayvanları, bitkileri ve
bütünüyle kâinatı çok sever. Tabiata adamakıllı sevdalıdır, ağaçlara yürekten
tutkuludur. Elbette öncelikle ailesini ve bilhassa eşini sever. Ona adadığı
mısralar, deyişler söyler. Şüphesiz o, bu sevgi hamurunu insana bahşedenin
Cenabı Allah olduğunun bilincindedir. Bunun için “Beş günlük dünyada ey
Âdemoğlu/Kâmili kâmili, hâli gözle gel/Cümlemizin başı bir Hakk’a bağlı/Hakikat
söyleyen dili gözle gel” der.
Veysel’de beşeri aşk ile ilahi aşkın mezcolup bir ebru
güzeli gibi kaynaştığını görürüz. Öyle mısraları var ki, orada eşine mi yoksa
bütün kâinatı Yaradan Cenab-ı Hakk’a mı hitap ettiği bilinmez. Divan
edebiyatında ve bilhassa tasavvuf edebiyatımızda yaygın olan ‘mecazi aşk’ ile
‘hakiki aşk’ kavramları ozanımızın da
zihin dünyasını kaplamıştır. Mesela şu ifadeler ne kadar bizden, ne kadar
derindir: “Saklarım gözümde güzelliğini/Her neye bakarsam sen varsın
orda/Kalbimde gizlerim muhabbetini/Koymam yabancıyı sen varsın orda”
Veysel yüreğindeki coşkun hisleri saklamaz, açığa
çıkarır. O zaten içi dışı bir olan, özge ozandır. Bu dörtlüğün ardından
‘aşkının temeli’ni gösterir meraklı olanlara: “Aşkımın temeli sen bir
âlemsin/Sevgi muhabbetsin dilde kelamsın/Merhabasın dosttan gelen
selamsın/Duyarak alırım sen varsın orda”
Galiba çiçeklerden, ağaçlardan, tabiattan en çok
bahseden şairimiz Âşık Veysel’dir. Bu renkli ve donanımlı evren kuşatmıştır iç
dünyasını. Sözü dönüp dolaşıp yeşilliklere getirir ve bizi de özge temaşalar
için, elimizden tutup bir ormanın derinliklerine doğru yürütür: “Çeşitli
çiçekler yeşil yapraklar/Renklerin içinde nakşını saklar/Karanlık geceler aydın
şafaklar/Uyanır cüml’âlem sen varsın orda”
Veysel kâinattaki ahenkli oluşumu ve düzenli değişimi
bilir, her gün devam eden bu yenilikleri düzenli olarak takip eder, sonra da
sözün özünü söyler. Ona göre her şeyde bir mükemmeliyet vardır. İşte o
mısralar: “Mevcudatta olan kudreti kuvvet/Senden hâsıl oldu sen verdin
hayat/Yoktur senden başka ilanihayet/İnanıp kanmışım sen varsın orda”
Allah’ı her şeyde ve her yerde gören bir inanç
adamıdır Veysel. Bütün yaratılmışların Yaradan’ı, mütemadiyen kendi dillerince
zikrettiğini fikretmiştir. Her gün semada ve yeryüzünde görülen değişimin
tesadüfi olmadığını bilir. Ozanımız tefekkür nazarıyla baktığı oluşumları
ibretle ve hikmetle takip eder durur. Şimdi o anlamlı mısraları okuma
zamanıdır: “Hu çeker iniler çalınan sazlar/Kükremiş dalgalar coşar
denizler/Güneş doğar perdelenir yıldızlar/Saçar kıvılcımlar sen varsın
orda/Veysel’i söyleten sen oldun mutlak/Gezer daldan dala yorulur ahmak/Sen
ağaç misali biz dalda yaprak/Meyva çekirdeksin sen varsın orda”
Âşık Veysel vatanseverdir. Vatanını canından aziz
bilir. “Vatan bizim, ülke bizim, el bizim” diyerek meydan okur ve şu duada bulunur:
“Tanrım var eylesin milletimizi.” Bu hislerini “Bir Küçük Dünyam Var İçimde
Benim” şiirinde de öne çıkarır: “İçimde beslerim bir büyük ordu/Çiğnesin
düşmanı yükseltsin yurdu/Azmi zihniyeti Veysel’in derdi/İşte bu niyetim bana
kâfidir”
Bir insanın vatanı olmazsa hayatı da olmaz. Ailesi de,
kurulu düzeni de… Peygamber Efendimizin, “Vatan sevgisi imandandır.” Hadis-i
şerifini bilen ve hayatında buna uygun hareket eden Veysel, her zaman vatan
sevgisine dikkat çekmiş, bu muhabbetin yeni nesillere de aktarılması
gerektiğinin altını çizmiştir. Bu duyguyu şiirlerinde, mısra aralarında büyük
bir istekle verdiğini fark edebiliyoruz. Âşık Veysel’i rahmetle anarken, onun
adının verildiği bu seneyi kardeşlik duygusu ağır basan şiirlerini okumamız
gerekiyor.
Ona
Dair Yazılanlardan
AHMET
KUTSİ TECER: “Âşık Veysel yenidir. Yeni şiirimizin
vatandaşıdır. Yeni edebiyatımız her koldan araştırıcı, deneyici olduğu gibi
Şatıroğlu da kendi yolunda bir araştırıcı; bu suretle de gelenekten gelenlere
bir yol gösterici, kapı açıcıdır.”
MEHMET
KAPLAN: “Toprak, Veysel için sadece maddi değil, manevi
bakımdan da değerlidir. Toprak köylüyü Tanrı’ya, insanlığa, çalışma ve ahlâka
da götürür. ‘Toprağa bakarsam dua alırım’ mısraı Veysel’in toprağı ne kadar kutsallaştırdığını çok güzel gösterir.”
TARIK
BUĞRA: “Sana, senden başka hiçbir insanın yazamayacağı,
söyleyemeyeceği o gönül, ses ve sözlerinin şerefi yeter.”
AHMET
KABAKLI: “Çektiği birçok sıkıntılara rağmen, şen, imanlı
Veysel, fıkralar anlatır, şakalar yapar, binlerce yılın yaptığı Anadolu halk
adamı şahsiyetini her konuştuğuna kabul ettirirdi. İçi dertli dışı şakrak;
susmak bilir, söz bilir, kendine has üslubu ile nükteler söyler tam bir köylü
arifi idi. İç âlemindeki aydınlık, gözlerinin karanlığı dünyasına bizce meçhul bir
ışık serpiştirir, göremediğimiz güzelliklerin hazzını bize sezdirirdi.”
ŞİİRLERİNDEN
SEÇMELER:
ALDANMA
CAHİLİN KURU LAFINA
Aldanma cahilin kuru lafına
Kültürsüz insanın külü yalandır
Hükmetse dünyanın her tarafına
Arzusu hedefi yolu yalandır
Kar suyundan süzen çeşme göl olmaz
Gül dikende biter diken gül olmaz
Diz diz eden her sineğin bal’olmaz
Peteksiz arının balı yalandır
İnsan bir deryadır ilimde mahur
İşle(di)ği ameli hâli yamandır
Cahil okur amma âlim olamaz
Kâmillik ilmini herkes bilemez
Veysel bu sözlerin halka yaramaz
Sonra sana derler deli yalandır
***
ALLAH
BİRDİR PEYGAMBER HAK
Allah birdir Peygamber Hak
Rabbü’l âlemindir mutlak
Senlik benlik nedir bırak
Söyleyim geldi sırası
Kürt’ü, Türk’ü ve Çerkez’i
Hep Âdem’in oğlu kızı
Beraberce şehit gazi
Yanlış var mı ve neresi
Bin bir ismin birinden tut
Senlik benlik nedir sil at
Tuttuğun yola doğru git
Yoldan çıkıp olma asi
Yezit nedir, ne Kızılbaş
Değil miyiz hep bir kardeş
Bizi yakar bizim ateş
Söndürmektir tek çaresi
Kur’an’a bak İncil’e bak
Dört kitabın dördü de Hak
Hakir görüp ırk ayırmak
Hakikatte yüz karası
Kimi ne çeker dilinden
Hem belinden hem elinden
Hayır ve şer emelinden
Hakikat bunun burası
Şu âlemi yaratan bir
Odur külli şeye Kadir
Alevi Sünnilik nedir
Menfaattir varvarası
Cümle canlı hep topraktan
Var olmuşuz emir Hakk’tan
Rahmet dile sen Allah’tan
Tükenmez rahmet deryası
Veysel sapma sağa sola
Sen Allah’tan birlik dile
İkilikten gelir bela
Dava insanlık davası
***
ASLIMA
KAVUŞUP TOPRAK OLUNCA
Aslına kavuşup toprak olunca
Çiçek olur mezarımı süslerim
Dağlar yeşil giyer bulutlar ağlar
Gökyüzünde dalgalanır seslerim
Ne zaman toprakla birleşir cismim
Cümle mahlûk ile bir olur ismim
Ne hasudum kalır ne de bir hasmım
Eski düşmanlarım olur dostlarım
Evvel de topraktır sonra da adım
Geldim gittim bu sahnede oynadım
Türlü türlü tebdilata uğradım
Gâhî viran şen olurdu postlarım
Benden ayrılınca kin ve buğuzum
Herkese güzellik gösterir yüzüm
Topraktır cesedim güneştir özüm
Hava yağmur uyandırır hislerim
Âlimler âlemi ölçer biçerler
Hamını hasını eler seçerler
Bu dünya fanidir konar göçerler
Veysel der ki gel barışak küslerim
***
AYRILIK
GÜNLERİ GELDİ DAYANDI
Ayrılık günleri geldi dayandı
Eğlenip burada kalan elveda
Eridi cesedim yüreğim yandı
Sinem delik delik delen elveda
Gelin birer birer helallaşayım
Yol verin ki şu dağları aşayım
İstemezdim senden uzaklaşayım
Hasreti kalbime dolan elveda
Kalbimde kadimdir gurbet korkusu
Gitmiyor burnumdan sıla kokusu
Bir güzelin meftunuyum doğrusu
Beni bu sevdaya salan elveda
Karlar erir akar gider lodostan
Coşar gönlüm selam gelse o dosttan
Sen eyledin beni dillere destan
Çırpınıp saçların yolan elveda
Veysel’in derdinin yoktur ilacı
Gurbetin dertleri acıdır acı
Biz gidelim sizler olun duacı
Döküp gözyaşları silen elveda
***
DAĞLAR
Türlü türlü irenklere belenmiş
Yeşil yaprağile döşeli dağlar
Giyinmiş kuşanmış gelin misali
Gülüyor yüzüne neşeli dağlar
Çeşit çeşit çiçek takmış döşüne
Çekilir göçleri peşi peşine
Çıkabilsem şu yaylanın başına
Kuzulu kurbanlı şişeli dağlar
Erimiş karları çekilmiş duman
Açılmış çiçekler yürümüş çimen
Hayali kafamda yaşar her zaman
Başı oylum oylum neşeli dağlar
Yüce dağlar birbirine göz eder
Rüzgâr ile mektuplaşır naz eder
Gâhi duman bürür gâhi yaz eder
Dereli tepeli döşeli dağlar
Kış gelince beyaz çarşaf bürünür
Bahar gelir dağlar yunur arınır
Hangisine baksan cennet görünür
Sizi benimseyip coşalı dağlar
Ovalar bizimdir dağ bizim dağlar
Ağlatma Veysel’i gel gözüm ağlar
Dağlarsa sinemi gurbetlik dağlar
Sevgilimden ayrı düşeli dağlar
***
DOSTLAR
BENİ HATIRLASIN
Ben giderim adım kalır
Dostlar beni hatırlasın
Düğün olur bayram gelir
Dostlar beni hatırlasın
Can kafeste durmaz uçar
Dünya bir han konan göçer
Ay dolanır yıllar geçer
Dostlar beni hatırlasın
Can bedenden ayrılacak
Tütmez baca yanmaz ocak
Selam olsun kucak kucak
Dostlar beni hatırlasın
Ne gelsemdi ne giderdim
Günden güne arttı derdim
Garip kalır yerim yurdum
Dostlar beni hatırlasın
Açar solar türlü çiçek
Kimler gülmüş kim gülecek
Murat yalan ölüm gerçek
Dostlar beni hatırlasın
Gün ikindi akşam olur
Gör ki başa neler gelir
Veysel gider adı kalır
Dostlar beni hatırlasın
***
GELMEZ
YOLA GİDİYORUM
Selam saygı hepinize
Gelmez yola gidiyorum
Ne karaya ne denize
Gelmez yola gidiyorum
Ne şehire ne de köye
Ne yıldıza ne de aya
Uçsuz bucaksız bir deryaya
Gelmez yola gidiyorum
Konularım komşularım
Torunlarım yavrularım
İşte benim son baharım
Gelmez yola gidiyorum
Gemi bekliyor limanda
Gideceğim bir ummanda
Gözüm kalmadı cihanda
Gelmez yola gidiyorum
Eşim dostum yavrularım
İşte benim sonbaharım
Veysel karanlık yollarım
Gelmez yola gidiyorum
***
GÜZELLİĞİN
ON PAR’ETMEZ
Güzelliğin on par’etmez
Bu bendeki aşk olmasa
Eğlenecek yer bulamam
Gönlümdeki köşk olmasa
Tabirin sığmaz kaleme
Derdim dermandır yâreme
İsmin yayılmaz âleme
Âşıklarda meşk olmasa
Kim okurdu kim yazardı
Bu düğümü kim çözerdi
Koyun kurt ile gezerdi
Fikir başka başk’olmasa
Güzel yüzün görülmezdi
Bu aşk bende dirilmezdi
Güle kıymet verilmezdi
Aşk ile maşuk olmasa
Senden aldım bu feryadı
Bu imiş dünyanın tadı
Anılmazdı Veysel adı
O sana âşık olmasa
***
KARA
TOPRAK
Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sadık yârim kara topraktır
Beyhude dolandım boşa yoruldum
Benim sadık yârim kara topraktır.
Nice güzellere bağlandım kaldım
Ne bir vefa gördüm ne bir fayda buldum
Her türlü isteğim topraktan aldım
Benim sadık yârim kara topraktır
Koyun verdi kuzu verdi süt verdi
Yemek verdi ekmek verdi et verdi
Kazma ile döğmeyince kıt verdi
Benim sadık yârim kara topraktır
Âdem’den bu deme neslim getirdi
Bana türlü türlü meyve yetirdi
Her gün beni tepesinde götürdü
Benim sadık yârim kara topraktır
Karnın yardım kazmayınan belinen
Yüzün yırttım tırnağınan elinen
Yine beni karşıladı gülünen
Benim sadık yârim kara topraktır
İşkence yaptıkça bana gülerdi
Bunda yalan yoktur herkes de gördü
Bir çekirdek verdim dört bostan verdi
Benim sadık yârim kara topraktır
Havaya bakarsam hava alırım
Toprağa bakarsam dua alırım
Topraktan ayrılsam nerde kalırım
Benim sadık yârim kara topraktır
Dileğin varise iste Allah’tan
Almak için uzak gitme topraktan
Cömertlik toprağa verilmiş Hak’tan
Benim sadık yârim kara topraktır
Hakikat ararsan açık bir nokta
Allah kula yakın kul da Allah’a
Hakk’ın gizli hazinesi toprakta
Benim sadık yârim kara topraktır
Bütün kusurumuz toprak gizliyor
Merhem çalıp yaralarım düzlüyor
Kolun açmış yollarımı gözlüyor
Benim sadık yârim kara topraktır
Her kim ki olursa bu sırra mazhar
Dünyaya bırakır ölmez bir eser
Gün gelir Veysel’i bağrına basar
Benim sadık yârim kara topraktır
***
MİMAR
Bu dünyayı kuran mimar
Ne hoş sağlam temel atmış
İnsanlığa ibret için
Kısım kısım kul yaratmış
Kimi yaya kimi atlı
Kimi uçar çift kanatlı
Dünya şirin baldan tatlı
Eyvah balı tuza katmış
Kazması yok küreği yok
Ustası var çırağı yok
Gök kubbenin direği yok
Muallakta bina çatmış
Bu çark böyle döner durmaz
Ehli aşklar yanar durmaz
Aşk meylinden kanar durmaz
Sevgi muhabbet yaratmış
Hep biliriz dünya fani
Oyalıyor seni beni
Âdem atadan bu yana
Nice insan gelmiş gitmiş
Bu dünyaya gelen gülmez
Bir yol var ki giden gelmez
Bu hikmeti kimse bilmez
Ona sır demiş kapatmış
Bu nizamı böyle kurmuş
Kendi çekilmiş oturmuş
Veysel’e türlü dertler vermiş
Durmadan derman aratmış
***
OLSAYDIM
CEPHEDE KAHRAMAN ASKER
Olsaydım cephede kahraman asker
Çalışırdım memleketin işine
İçimde duygular uyanan hisler
Taşırdı beni hudut dışına
Bizi bugün için beslemiş vatan
Ne mutlu bu yolda olaydım kurban
Çekilip karşıma çıkınca düşman
Süngü vursam idi düşman döşüne
İftihar ettiğim büyük muradım
Türkoğlu’yum temiz Türk’tür ecdadım
Şehit ismi yazılsaydı soyadım
Kanım ile mezarımın taşına
Ne yazık ki bana olmadı kısmet
Düşmanı denize dökerken millet
Felek kırdı kolum vermedi nöbet
Kılıç vurmak için düşman başına
Bugünler müyesser olsaydı bana
Minnet etmez idim bir kaşık kana
Mukadder harici gelmez meydana
Neler geldi bu Veysel’in başına
***
YOL
Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne hâldeyim
Gidiyorum gündüz gece
Dünyaya geldiğim anda
Yürüdüm aynı zamanda
İki kapılı bir handa
Gidiyorum gündüz gece
Uykuda dahi yürüyom
Kalmaya sebep arıyom
Gidenleri hep görüyorum
Gidiyorum gündüz gece
Kırkdokuz yıl bu yollarda
Ovada dağda çöllerde
Düşmüşüm gurbet ellerde
Gidiyorum gündüz gece
Düşünülürse derince
Irak görünür görünce
Yol bir dakka mikdarınca
Gidiyorum gündüz gece
Şaşar Veysel işbu hâle
Gâh ağlaya, gâhi güle
Yetişmek için menzile
Gidiyorum gündüz gece.