Kardeşlerini unutma...
İmtihandayız. Yakınlarımızın, eş ve dostların ölümüyle çokça sınanıyoruz. Yükümüz o kadar ağır ki, her gün acılar katlanmaya devam ediyor. Toplum olarak şu son bir yılda neredeyse gülmeyi unuttuk...
Aramızdan o kadar çok eksilen oldu ki, rehberden silmeye elim varmıyor, gönlüm de razı değil doğrusu. Rehberde de olsa yaşatmak, onlardan bana bir hatıra kalsın istiyorum. Her şey geçer, her şey unutulur ama lezzetine vardıklarımız unutulmuyor. Dostlarımız geçmeyen lezzetidir geçici dünyanın. Ahmet Sazkaya, Beytullah Yazar, Zikri Torlak ve Ömer Döngel hoca bu lezzetlerdendi. Dostlarımın tatları bende hiç eksilmeyecek biliyorum.
Mü’minler olarak, ta başından beri ölmek için dünyaya geldiğimize iman ediyoruz. Bu anlamda her doğumla birlikle ölüme hazırlık başlıyor. Her ölüm, yeni ve büyük bir doğumun başlangıcı oluyor. Az çok bir oyalanmadan, bir oyun ve eğlenceden sonra kalkıp gidiyoruz.
Dünyanın geçici ve basit bir uğrak yeri olduğuna, bir nefeslik yer olduğuna müdriktik ancak son bir yılda daha çok müdrik olduk. Ölümün bir göz kırpması kadar yakın olduğunu yakınlarınız öldüğünde anlıyorsunuz. Bir varmışsın bir yokmuşsun gibi bir duygu. Hüküm Allah’ındır.
Büyük sınamadır. Aynı aileden anne baba, kardeş toplu ölümlerinin yaşandığına şahid oluyoruz. Büyük imtihan, çok büyük bir acı bu! İyi ki mü’min için teslimiyet var. Ölüm acısı öyle hemen bugünden yarına dinmiyor çünkü. Ancak teslim olmuş bir kalp büyük acıları katlanabiliyor. Taşımayı öğrenebiliyor. Rabbim kalbimizdeki yükümüzü hafifletsin.
Ayrıca teslimiyet zulme karşı her an hazır ve diri tutuyor. İman, nerde iman eden kim varsa ve hangi coğrafyada olursa olsun sorgulamadan kardeşlerimizin yanında olmayı emrediyor. Kişinin kardeşine sahip çıkması, onun acısı veya sevinciyle hemhal olması iman gereğidir. Kardeşlik imandandır.
Katil terör devleti İsrail her Ramazan’da olduğu gibi bu ramazanda da yine Filistinli kardeşlerimize saldırdı, birçok kardeşimiz şehit oldu. İsrail, Filistinli kardeşlerimize saldırmakla İslam alemine, tüm Müslümanlara saldırdığını biliyor ve adeta ümmete meydan okuyor. Sen bunun farkında değilsen, sende bu bilinç yoksa, ümmet için ölüm asıl budur. Asıl bizi öldüren budur.
Cahit Zarifoğlu, “kardeşim dedim, acılarıma da kardeş olur musun” diyor.
Bu şu demek; mü’min iyi günün dostu değildir. Kötü günün dostudur. Düştüğünde ilk yanında o olur. Acıyı, sıkıntını birlikte göğüslemek kardeşliktir. Acı paylaşılınca azalıyor, sevinçler paylaştıkça çoğalıyor. Kardeşlik çoğaldıkça yükümüz de hafifliyor.
Ramazan fırsattır. Bir toparlanma fırsatı, kendimizi muhasebeye çekme fırsatıdır. Kardeşlik fırsatı. Tartıda sevaplarımızla mı, günahlarımızla mı ağır basacağız? Kendin adına bunun cevabı sen biliyorsun.
Ne demek istiyorum?
“Mü’minler ancak kardeştir.” Kardeşlik, sadece sevinçlerde ortak olmak değildir. İhtiyaçlara da, acılara da ortak olmaktır. Kardeşlik yaparsanız kardeşleriniz çok olur. Acılarınız hafifler. Kardeşlik büyük nimettir. Biz birbirimizin nimetleri olmalıyız. Nimet ne kadar büyük ise imtihan da o kadar büyük oluyor. Mükafatı da. Ayrıca kardeşlik, Hz. Peygamberin bize emanetidir. Bu emaneti unutma.
Resûlullah (s.a.v) buyurdular:
“Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız.”
Etrafımızda çokça ihtiyaç sahibi var, işsiz ve muhtaç var. Ramazan ayı yardım için bir fırsattır. Fırsat ayağına geldi. Azdan az, çoktan çok demeden yardımda bulunabilirsiniz. Sadaka, beladan ve kazadan korur. Bu yüzden her yardım, kendimize yaptığımız yardımdır aslında. Karşılığını bizzat Allah veriyor.
Kardeşlikle ilgili Necip Fazıl’dan anlamlı bir hikaye var. Dedesi ona harçlık olarak bir lira verir. O sırada küçük kız kardeşi Selma, elinde hafifçe ısırdığı elma karşılığında Necip Fazıl’dan elindeki lirayı ister.
Ne yazık ki, kardeşi Selma’nın elinden elmayı alıp lirayı verir. Sonra böyle yaptığına pişman olur ve pişmanlığı da şöyle anlatır: “Ah, niçin lirayı verdim de, hafifçe ısırılmış elmayı kardeşime bırakmadım? Niçin, o da senin olsun kardeşim, diyemedim. Hayatımın ilk büyük vicdan azabı budur.” (Necip Fazıl Kısakürek, O ve Ben, sayfa 34)
İyiliğin karşılıksız olanı makbuldür. İyilikte bulunurken pişmanlığımız, vicdan azabımız olmasın...