Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
19 Kasım 2013

Kardeş türküler

Benim doğduğum topraklarda türküler kardeşti, sesleri birbirine eşti. Hüzün, neşe, keder ve muhabbet taşırdı sözleri. Melodileri özlem yüklü, iştiyak doluydu. Delikanlılık çağımızdaki türkülerde gurbet yol olur, hasret ırmağa dönüşür, akardı. Gençler türkülerle yüreklerini dağlardı. Askere gidenler türkülerle uğurlanır, türkülerle karşılanırdı. Diller farklı olsa da sevgide buluşurdu sözleri. Aşktı, muhabbetti, sevdaydı, gurbetti, hasretti.
Şehirde farklı lisanları konuşan insanlar vardı. Ama bu özge canlar, düğünlerde buluşur, camilerde omuz omuza verirdi. Aynı ilahileri terennüm ederlerdi. Çarşıda alışverişe koyulur, ölümlerde ise birbirlerini teselli ederlerdi. Köylüler Kürtçe konuşur, köylerinden envai çeşit sebze, meyve ve yemiş getirirdi. Arapça konuşan yerli halk esnaftı, tüccardı. Terziydi, kasaptı, kunduracıydı, bakkaldı. Ve Türkçe konuşanlar: Memurlar, öğretmenler, polisler, subaylar şehre dışarıdan gelip yerleşenler. Kimse kimsenin diline, kültürüne, geleneklerine, örfüne, inancına karışmaz, müdahale etmezdi.
Beyaz kent'in sakinleri arasında hiçbir zaman düşmanlık olmazdı. Herkes dostluk, kardeşlik ve muhabbet hisleriyle birbirine bağlıydı. Acılar bölüşülür, neşeler paylaşılırdı. Sabahları herkes birbirini selamlardı. Selam vermeyene asla adam denmezdi. Tanıdık tanımadık, sokaktan kim geçerse karşılaştığıyla kişiye Allah'ın selamını verir ve cevabını alırdı. Ramazanlarda, bayramlarda ikramlar yapılırdı cömertçe. Kimse kimsenin ırkını sorgulamaz, herkes 'mümin kardeş' kabul edilirdi. Namusa asla yan gözle bakılmazdı. Kem gözler, bedduaya uğrar kör olurdu. Koca şehirde asayiş her zaman berkemaldi. Çocukluğumda şehir eşkiyaları türemişti bir ara. Sonra onlar da ıslah-ı nefs edip dağdan düze inmiş, halkın arasına karışmıştı. Bekçiye, polise iş çıkmaz, nadir hallerde üzücü olaylar duyardık.
Bir huzur iklimindeydi herkes. Yüzlerde nur, çarşı pazarda bereket. Alışverişler yapılır, helalleşilir ve herkes işine bakardı. Köylü, şehirde ihtiyaçlarını temin ederdi. 'Beyaz kent'in sakinleri ise, köylü vatandaşların katır sırtında getirdikleri odunları satın alır, saç sobalarda yakar ısınırdı. Henüz kömür sobaları, kaloriferler bu kadar yayılmamıştı o zaman. Fakirlikle birlikte insanlarda şükür vardı. Kimse halinden şikayet etmiyor, herkes çoluk çocuğunun nafakasını helalinden temin etmenin tatlı telaşı içinde yaşıyordu.
Gün geldi, o kardeş türkülerin sesi kısıldı bir zaman. Sözler de sustu melodiler de. Sazlar gurbete çıktı. Şehirde kaşlar çatılmaya, husumet tohumları ekilmeye başlandı. Yüzyıllardır kardeş kardeş geçinen farklı ırklara mensup insanlar birbirlerine düşman edilmeye çalışıldı. Ne yazık ki, kısmen bunda başarılı olundu da. Artık hiç kimse kendi güvenliğinden emin değildi. Adımlar temkinli, insanlar tedbirliydi. Daha önce gece geç saatlere kadar kahvelerde dama-satranç oynayanlar, dostlarıyla sohbet edenler erkence evlerinin yollarını tutmaya başladı. El ayak çekilir oldu. Herkes kendisini inzivaya çekti. 'Beyaz kent' giderek kararıyordu. Hele türküler, türkülerin sesi çıkmıyordu. Yerlerini televizyonlar almıştı. Gece boyu devam eden sohbetlerin yerini ekranlardan yayılan acı haberler doldurmuştu.
Göçler hızlanmıştı. İmkan bulanlar, başka şehirlerde yaşayabileceğine inananlar göç yoluna koyulmuştu. Şehirde nüfus azalıyor, caddeler ve sokaklar giderek ıssızlaşıyor, 'beyaz kent' bir ilden ziyade bir kasabaya dönüşüyordu. Çaresiz gençler, büyük şehirlere doğru yola çıkıyordu. Otobüsler, trenler yıllar yılı gurbete gidenlerin bavullarını taşıdı durdu. Kalanlar sadece yaşlılar, kadınlar ve çocuklardı. Ellerini Rablerine açmış, dudakları kıpır kıpır dua eden masum ve mübarek ihtiyarların niyazları, her akşam göklere yükseliyordu: "Allah'ım, memleketimizi bu fitne ve fesattan kurtar."
Yürekten edilen dualar karşılık buldu ve kabul edildi. Yıllar yılı çekilen acılar dindi, üzüntüler sona erdi. Barış rüzgarı esmeye başladı. Şehir canlanıyordu yeniden. İnsanların yüzleri yine ışıklanmış, dükkanlara bet-bereket gelmişti. Gençler dönmeye başlamıştı memlekete, ellerinde azıkları, sırtlarında sazları, dillerinde türküleriyle. Şehir artık kıpır kıpırdı. Dükkanlar dolmaya, çarşı pazar kalabalıklaşmaya başlamıştı. Çehrelerdeki çatık kaşların yerini yine tebessümler almaya başlamıştı. Eski huzur geri dönmüş, türkülerin kardeşliği hatırlanmıştı. Ağıtlar da bizimdi, ninniler de. Acılar, sevinçler hepimizindi. Ülkede yeni bir huzur ve barış dönemi başlamıştı. Şükürler olsun bugün o saadet devrini yaşıyoruz, milletçe, hep birlikte. Yeni Türkiye'min imanlı ve ümitli insanları, gözünüz aydın olsun. Allah vatanımızı ve milletimizi korusun!