Kardelen
Sahip olduğumuz nimetlerin farkına varanlardan olmak
ne iyi. Zamanın ruhuna nüfuz edebilmek ve ömrü verimli kılmak ne güzel! Geçmişi
bilmek ve okumak bu bakımdan çok önemli. Neler yaşanmış geçmişte ve bugün biz
hangi değerlere sahibiz acaba? Gücümüzün farkında mıyız? Keşke bunun için ara
sıra zihnimizi yorsak, mazi ile günümüz arasında mukayeseler yapsak.
Geçmişte
‘bir lahana yaprağı’ kadar dergimiz, gazetemiz yoktu. Büyüklerimiz o hayalin
hasretiyle yaşadı ömür boyu. “Neşriyatımız olsa da derdimizi anlatsak!” dediler.
Artık var, aslolan farkına varabilmek. Zira nimete şükür gerek. “Nimet, şükür
görmezse gider.” buyurmuş büyüklerimiz. Şikâyetçilerin, müzmin muhaliflerin göz
ve kulağına ne oldu ki, bir türlü gelişmeleri görmez, iyilikleri duymazlar.
Pazar
günü bereketli geçti. 11. Dergi Fuarı’nın son günüydü. Sirkeci Garı’na koşarcasına
gittim, stantları ziyaret ettim. Ömürlerini kültüre, sanata, medeniyete adamış
insanlar karşılıyor sizi. Yüzlerinde tebessüm, ağızlarında dua. Şehir ve Kültür dergisinin standında
sohbetim olacak. Mehmet Kâmil Berse Bey ve dostları orda. Selam veriyorum. Yanda
Diksiyon ve Edebiyat standında Mahmut
Topbaşlı konuşuyor. “Komşu hakkı”na uyulmalı. Oturup dinledim. Mustafa Aydın ve
Uğur Canbolat oradalar. Az sonra Şerif Aydemir abi geldi. Mahmut Topbaşlı iyi bir şair ve
kıymetli bir yazar. “Vatan”ı anlattı, bir sevgiliyi anlatırcasına. Söz
dağarcığından inci mercanlar çıkardı. Şiir mızrabıyla gönül telimize dokundu.
Okudu, anlattı, söyledi. Sadece dimağlarımızı değil yüreklerimizi de açıp kulak
verdik, can kulağıyla dinledik. Faruk Yılmazer, Mehmet Ballı, Zekeriya Yılmaz, Kul
Garip vd. Az sonra Şehir ve Kültür
standına geçtik. Aynı ekip sandalyelerini çekip mekânı şereflendirdi. Üzeyir
İlbak göründü, Şamil Kucur oturdu, Şenol Tombaş ve evladı iştirak ettiler.
Konumuz
dergi. Rahmetli Asım Gültekin derdi ya: “Dergin mi var, derdin var.”
Dertlerimizi konuştuk. İflah olmaz mecmua sevdamızı dillendirdik. Mesela onca
laf arasında şunu da söyledim: “Bazı belediyeler ne yazık ki lüks kâğıda pahalı
ve kötü dergiler çıkarıyor. Hâlbuki onların yerine, çıkmakta olan bir kültür
sanat dergisine hamilik etseler, bu hizmete omuz verseler çok daha hayırlı olur.”
Bu teklif alaka gördü ama sesimizi kim duyar, kim uygular? Bu yazıyı birkaç
belediye yetkilisi okur da tatbik eder mi? İnşallah diyelim, ümit dünyası! Zira
kapanan her edebiyat dergisi ile bir kültür kalemizi teslim etiğimizi bilelim.
Az
sonra hattat Prof. Dr. Hüsrev Subaşı Hocamız geliyor. Yanında hanendeler ve
sazendeler. Hocadan, Bûtimar dergisini kızı Şeyma Hanımın çıkardığını
öğreniyoruz. Telmih ekibinden Özgür
Çoban’la selamlaşıyoruz. Mustafa Burhan ile ayaküstü konuşuyoruz. İstanbul
şarkılarını, “Yemen” türküsünü dinliyoruz sanatçılarımızdan. Bilahare Şehir ve Kültür dergimizin paneli için
salona geçiyoruz. Profesör dostlarım Süleyman Kızıl toprak ile Abdulhamit Avşar’ı
dinliyorum. Çıkışta, fuarı düzenleyen Fatih Bayhan’la karşılaşıyoruz. Milat gazetemize hazırladıkları “Dergi
Dostu Gazete” plâketini, bana teslim ediyor. Emanetle yola koyuluyorum. Ver
elini Eyüp sultan!
Eyüp sultan
Hazretleri’ne sırtlarını dayayarak başarıdan başarıya koşan Ekrem Erdem Bey ve
ekibi Üzeyir İlbak, Elif Tokkal ile Elif Sönmez ışık, Kardelen’in doğum gününü kutlamak üzere dostları davet etmişler. Kardelen, derneğin beşinci ve yeni dergisi.
Çocuk dünyamız! Başında edebiyat öğretmeni, bizim de yazı kursumuzdan Elif
Tokkal Hanım var. Olağanüstü bir heyecan içinde. Gayret timsali, ilk sayının
tatlı telaşını yaşıyor. İyi gazeteci dostum Bünyamin Yılmaz’la oturup hâlleşiyoruz.
Toplantı başlıyor. Başmisafirimiz eski Kültür ve Turizm Bakanımız Atilla Koç.
Kanaatimce siyaset dünyamızda en çok kitap okuyan büyüğümüzdür. Veciz
konuşmasını tebessümle dinliyoruz.
Hasbelkader
mikrofonu fakire de uzatıyorlar. Çocukluk çağımızda Doğan Kardeş ve Mavi
Kırlangıç gibi dergilerle büyüdüğümü, daha sonra Türkiye Çocuk’ta müdürlük yaptığımı, ilk kitabımın Edebiyatçılarımızın Çocukluk Hatıraları
olduğunu ve nihayetinde 23 Nisan’da doğduğumu söylüyorum. Çocuk dünyamı kuşatan
Kardelen’in doğumunu da yürekten
kutluyorum. Sonra bizim neslin yetişmesinde merhum iki mühim zatı, Kemalettin
Tuğcu ve Vehip Sinan’ı rahmetle anıyorum. İlk göz ağrımız Tuğcu, 500 kitabın
yazarıydı. Vehip ağabey “Topuz” ve karikatürleriyle nesiler yetiştirdi. Onlar
adına “edebiyat” ve “çizgi” yarışmaları düzenlenmesini teklif ediyorum. İnşallah
gerçekleşir. Torunum Ahmet Alp şanslı! Zira gönül huzuruyla ona teslim ettiğim Kardelen var. İlk sayısı ümit vadediyor. Ömrü
uzun, istifade edeni bol olsun. Hey çocuklar! Kardelen sizin için çıktı, biliyorsunuz değil mi? Aman alıp okumayı
ihmal etmeyin. Sahip çıkın ki ardından “Kardelen Yayınları” da geliversin. Kim
bilir, belki ilerde Topuz
maceralarıyla keyifli yolculuklara bile çıkabilirsiniz.