Karbondioksit meyveler…
Güzel konuşmalar etkileyici olur…
Sözleri karbondioksit çıkarmayanlar düşündürücü olmuştur…
Hakikati münasip lisanla anlatanlar, daima keyif vericidirler…
Kim sevmez ki; sözleri düşündürücü ve başka ufuklara yelken açan sohbetleri…
Şimdi size sorsam: Çokta lezzetli ama aynı zamanda acılısı da bulunan karbondioksit meyveler yediniz mi? Hayır! Deseniz. Size yeniden: Çokça yiyoruz hem de 24 saat. Ne dersiniz?
Bir vadi veya deniz kenarında, dağ eteklerinde veyahut günlük hayatımızda; çalışırken, koştururken, düşünürken, sohbet ederken vs. soluduğumuz oksijenin en terakki etmiş halidir kelimelere dönüşmesi...
Nefes alırken, oksijen ekinini akciğerlerimize ektiğimiz de, oksijen kanı temizleme ve birçok vazifeler yaptıktan sonra final vazifesini konuşma olarak bitirir… Ağaçları, binaları kökünden koparan hava, ses olarak ağızdan çıkarken, hele birde assolist kelimelere dönüşürken, tecrübesiz birinin neye üflemesiyle usta birinin üflemesi gibi bir fark oluşur. Minicik havaya böyle vazifeler yükleyen sonsuz kudret sahibi Allah’ı tanımamak karbondioksitten bile aşağılara düşmek değil de nedir? Evet, bir avuç havanın, kızgın ve sevgi dolu sese dönüşmesi, usta bir sanatçının ses tellerine dokunması gibidir… Bu muhteşem dönüşümü, bu ses meyvelerini gün içerisinde en az birkaç kez düşünüp, ona göre konuşup, ona göre şükretmemiz gerektirmez mi? Belki de ağızdan çıkanların manasız, soğuk ve lüzumsuz olmaları; Sanat-ı İlahi’yi düşünmemektir. Zaten tarlalarda, bahçelerde bilinçli olan üreticilerin malları daha kaliteli olmaz mı? Ve daha çok tercih edilmiyor mu? Bizde konuşma seviyemizi; içi hakikat dolu, doğru ve köprüler kurucu kaliteye getirebiliriz. Soluduğumuz oksijeni ya hortumlar – kasırgalar gibi yakıp, yıkan ya da asırlardır hala etkili olan Gazali’nin, Mevlana’nın, derviş Yunus’un sözleri gibi düşündüren, yaklaştıran, hakka âşık eden meyvelere dönüştürebiliriz… En önemlisi de; havanın sergüzeştinden mutlak ilim ve kudret sahibi ve de ezeli ve ebedi olan Allah’ı tanımaya bir yolculuk yapıp, nefesler ve atomlar sayısınca şükredebiliriz…
Karbondioksit meyveleri yerken ne çok şeyleri kaçırdığımızı da düşünmek lazım! Oysa gün içerisinde, merak etmeğe değmez çok şeyleri düşünmüş ve konuşmuş oluyoruz... Hepsi de üflemeli çalgılara üflemesini bilmeyenlerin, çıkardığı ses gibi rahatsız edici... Verdiğimiz nefesle çıkardığımız sesi Neyzen Sultan III Selim, Neyzen Tevfik vs. ya da günümüzde Gheorghe Zamfir gibi muhteşem sese, notalara dönüştürmek elimizdedir…
Atom numarası 8 olan oksijen aslında en büyük numaraya sahip: Yüzlerce lisan, milyonlarca kelime, nefes verirken çıkan karbondioksitle kelime, konuşma meyvelerine dönüşüyor…
Son söz: Oksijen dışarıda rüzgârlar ile hırçın konuşurken, insanın içinden karbondioksit olarak çıktığında, hem latif, hem de acı konuşuyor... Belki de soluduğumuz havanın en güzel şükürlerinden biri de güzel konuşmak ve boş konuşmamak olacaktır. Allah hepimize karbondioksit meyvelerin şükrünü bilenlerden olmayı ve nefesimizi düzgün kullanmayı nasip etsin… İnşallah karbondioksit çıkaran kelimelerimiz olmamıştır. Varsa da af diliyoruz, selamlar…