Kararsızlar Partisi!..
Kanalları gezinirken yandaş Halk TV’ye rastladım.
Yorumcular,
“Erdoğan, AKP’deki erimeye rağmen
Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanabilir!” yollu lâflar ediyorlardı.
Orada
biraz takıldım.
Duyduklarımın
özeti şöyle:
“Bu
seçimi ancak AKP tabanından çekeceğimiz oylarla kazanabiliriz. Evet, İktidar
Partisi’nde sıkıntı var, yıllarca oraya oy verenler de, bunun farkında ama
kararsız oylar bizim tarafa gelmiyor! Anketler CHP’yi yüzde 22 ile yüzde 25
aralığında gösteriyor. AKP’den kopan oylar, adres olarak muhalefeti göremiyor.
Hiçbir anket sonucu, o oyların CHP’ye ya da bir başka muhalefet partisine
yöneldiğini göstermiyor.”
Rastladığım
yandaş HALK TV yorumcuları, başta
Anamuhalefet Partisi olmak üzere, muhalefet cenahının “alternatif” olamamasının
sebeplerini masaya yatırırken, ağırlıklı olarak, “kullanılan dilin yanlışlığına” bağlıyorlardı.
Arada,
CHP zihniyetinin geçmişteki laiklik uygulamalarının yanlışlığına da vurgular
vardı.
Vatandaşın,
bu yanlış laiklik uygulamalarından dolayı CHP’ye sıcak bakmadığı ve
Cumhurbaşkanlığı seçimi kazanılacaksa, bunun ancak Saadet Partisi ile Ali
Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun “zemin
aşındırmaya, yanlarında durmaya devam etmesiyle” mümkün olabileceği öne
sürülüyordu.
“Millet İttifakı”
Projesi’nin “başarıya” ulaşması
için, “HDP’nin tam desteğini almanın”
şart olduğu da vurgulanıyordu.
CHP,
artı İyi Parti, artı Saadet, artı Deva, artı Gelecek, artı HDP…
Hepsi
bir araya gelirse…
Ve
“tek yürek halinde” Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ı indirme hedefine kilitlenebilirse, bu iş bitecekmiş.
Dediklerinin
özeti bu.
Çok
zor iş değil mi?
*
Meseleye
bu taraftan baktığınızda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı indirme projesinin birçok
zorluklarının olduğunu ve bu meseleyi “organize
edici üst akıl olmadan” seçimlere kadar sürdürme ihtimalinin çok da yüksek
olmadığını görüyorsunuz.
“Radikal muhalefet ittifakı”,
20 yılın tabii yıpratıcı etkisine, AK Parti’deki bir türlü üstesinden
gelinemeyen “metal yorgunluğuna”, çarşı,
pazardaki fiyatların tırmandıkça tırmanmış ve dar gelirli hane halkı
ekonomisinin iyice zora girmiş olmasına ve ilâve edilebilecek nice olumsuzluğa
rağmen, “Cumhurbaşkanlığı seçimini”
kaybetme ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyor.
*
AK
Parti çevrelerine baktığınızda da, “Bir dokun bir ah işit!” durumlarına
şahitlik ediyorsunuz.
Bu
Camia’nın birçok mensubuyla otuz yılı aşkın “arkadaşlıklarımız” vardır.
O
kadar ki, çoğu “dede, nine” olmuş bu arkadaşlarımız, torunlarıyla bizi
tanıştırır, onları bize “emanet” ettiklerini söylerler.
Bundan
yedi sekiz yıl önce, AK Parti İktidarı’na “ikazlarda” bulunduğumuzda,
eksikliklere ve yanlışlıklara dikkat çektiğimizde, samimiyetimizden asla şüphe
etmediklerini belirten bu arkadaşlarımızdan sert tepkiler alırdık.
“AK Parti iktidarının eksikliklerine,
yanlışlıklarına da dikkat çekmenin doğru olmadığını”
söyler…
“Birçok eleştirinizde haklısınız
ama şimdi bunların vakti değil!” derlerdi.
Eğitim,
kültür ve kültürel iktidar alanlarında yoğunlaşan eleştirilerimize açıktan
destek verenler çok azdı.
Süreç
içinde bu durumda değişiklikler oldu.
Seçimler
boyunca AK Parti’ye, sadece Ak Parti’ye oy verdiklerini, her seçim öncesinde
Sayın Erdoğan’ın galibiyeti için ter döktüklerini, masraf ettiklerini çok iyi
bildiğim nice arkadaşımız, şimdilerde benden “çok daha net bir şekilde ikaz etmemi” istiyor.
Bu
arkadaşlarıma, “parti değiştirip
değiştirmediklerini” sorduğumda da…
Çoğunlukla…
“Memleketin CHP zihniyetinin eline düşmesini
istemiyoruz ama, ‘bizimkilerin’ de bizim bu hassasiyetimizi ‘çaresizliğimize’
yorup sesimizi duymazlıktan gelmesini doğru bulmuyoruz!” diyorlar.
AK
Parti’nin orta ve ileri yaş gruplarından daha fazla destek aldığını, genç
kesimlere ulaşmakta hayli güçlük çektiğini hepimiz biliyoruz.
Önümüzdeki
seçimlerde de Ak Parti’ye oy verme kararlılığında olduklarını dile getiren çok
sayıdaki okuyucumuzdan, “Çocuklarımızı,
torunlarımızı ikna etmekte güçlük çekiyoruz!” şikâyetleri geliyor.
Bazıları,
Ak Parti’nin fazla devletçi, fazla güvenlikçi politikalara yöneldiğinden…
“Plândemi
süreci”ne dair “ tedbirler ve zorlamalar” meselelerinde “tabanı aşındıran” bazı yanlışlıklara, tutarsızlıklara imza
attığından…
Teşkilâtın
bazı orta ve üst düzey yöneticilerinde dikkat çeken “vatandaştan kopuş”, “kibir”,
“israf” görüntülerinin kayıplara yol açtığından…
AK
Parti’ye destek verir görümündeki çoğu medya organının etkisiz kaldığından ya
da bunların destek vereceğim derken zarar verdiklerinden…
Büyük
bir “aydın” bunalımı olduğundan bahisler oluyor…
Özetle,
AK Parti tabanından da sıkıntılı sesler geldiğini, ancak Yandaş Halk TV
yorumcularının da ifade ettikleri gibi “sıkıntıdaki”
vatandaşın, öyle büyük oranlarda “başka
partilere” yönelişinin olmadığını görebiliyoruz.
*
AK
Parti İktidarı’nın iki büyük avantajı var:
Birincisi,
geniş kitlelerin Sayın Erdoğan’a
yönelik ilgisinin, teveccühünün büyük ölçüde devam ediyor olması…
İkincisi
de, memlekette böylesine üretimsiz, projesiz bir “muhalefetin” bulunması.
*
Görebildiğim
kadarıyla, bugünün en büyük partisi, kararsızlar partisi.
Yarınlarını nerede görürlerse, orada olacaklar.