Kararsız seçmenin kararı
14 Mayıs seçimlerine sayılı günler kaldı. Bu seçimin en etkili ve belirleyici seçmeni kararsızlar…
2023 seçimlerinin sonucunu belirleyecek ve belki de
Türkiye’deki kutuplaşmış siyasi tabloyu değiştirecek olan kilit seçmen kararsızlar,
geçmişte iktidar partisine oy vermiş ama bir süredir iktidar bloğundan
ayrışmakta olan seçmenin nihai kararı olacak.
Neredeyse burun buruna giden ittifaklar yarışında seçimi tam
da kararsızlar belirleyecek. Yapılan anket sonuçların da, seçmenin verdiği cevaplarda
kararsızım”, “Sandığa gitmeyeceğim” diyen ve herhangi bir partiyi işaret
etmeyenlerin oranı bazı partilerin oranından yüksek olduğu görülüyor.
Kararsızlar üzerine yapılan analizler, farklı ve anlamlı
sonuçlar ortaya çıkardı. İktidardan kopan seçmenlerin muhalif partileri
desteklemek yerine kararsızlar blokunda park ettiklerini görüyoruz. AK
Parti’den kopan ve kararsızda bekleyen seçmen gruplarının ağırlıkla, bu partiyi
desteklemeye en geç başlamış daha eğitimli, daha az dindar olan kesimlerle,
Kürt seçmenlerden oluştuğunu görüyoruz.
Birçok araştırma da “kararsızım” diyenlerin önemli bir
bölümünün tercihini gizleyenlerden oluştuğunu ve tercihini gizleyenlerin de bir
partiye daha yakın olabildiğini gösteriyor. Dolayısıyla kararsızlara oynamak
için tek bir strateji mümkün değil.
Son günlerde haberlerde ya da demeçlerde “kararsızların “en
büyük ikinci parti olarak tanımlanıyor olsalarda. Kuşkusuz “kararsızlar” seçmen
analizlerinin önemli bir parametresi.
Kararsız seçmenlerin niçin kararsız olduğunu iyi irdelemek
gerekir.
Yani neredeyse her dört seçmenden biri kararsız.
Sadece bu da değil. Bir de kerhen oy veren seçmenler
bulunuyor.
Yani, “Daha iyisi yok, kime vereyim ki” deyip çeşitli
nedenlerle kendine en yakın gördüğü partiye mecburiyetten oy veren bir seçmen
kitlesi var.
Toplumun her kesiminin dahil olduğu, bir restorasyonun daha
sahici ve sağlıklı demokrasiye ihtiyacı duyulduğu aşikar.
Ekonomi başta olmak üzere, halk “iktidar yorgunu “
Tüm bunlara karşın halk muhalefeti yetersiz buluyor. Yeterince
kararlı ve cesur görmüyor.
Muhalefetin söylemleri demokrasi, hukuk, dürüstlük, birlik,
bütünlük gibi vurgular içerse de, bazı değerler konusunda aldığı tavırlar ve
tutumlar büyük paradoks oluşturuyor.
Muhalefetin, enerjisini iktidarın ne kadar kötü olduğunu
göstermeye değil, kendilerinin ne kadar iyi olduğunu göstermeye ve buna toplumu
inandırmaya harcaması gerekiyor.
İktidarında sürekli savunma refleksinden çıkarak, proje ve
hedeflerine odaklanması gerekir. İktidarda muhalefetin küçük açıklarını bulma
yerine, ufkunu genişletmeli, kuşatıcı ve kucaklayıcı olmadır.
Kararsız seçmenin duygusal tepkileri ve sadece cezalandırma
etkisi, önemli bir güce erişiyor. Kırgınlığını, kızgınlığını sineye çekerek,
cezalandırmaktan vazgeçecek önemli bir seçmen grubu olsa da ince bir çizgide
duruyor.
Fakat işin bir de duygusal tarafı var ki bazen objektif
değerlendirmelerin önüne geçebiliyor.
Pek çoğumuzun bildiği gibi değişim korkutucudur.
Bilindik
olan, ne kadar olumsuzluk barındırırsa barındırsın bilinmeyene göre daha konforlu bir alternatif gibi gözükebilir.
Çünkü değişim umut verici olsa da risk içerir ve kaybetme
lüksünüz azsa, risk alacak gücü zor bulabilirsiniz. Bu duygu rasyonaliteyi
perdeler.
Bu yüzden iktidar partileri muhalefete göre avantajlıdır,
çünkü bilindik olmanın konforunu sunarlar. Bilinmeyen ise her zaman duygusal
olarak maliyetlidir.
İşte burada iş muhalefete düşmektedir.
Bu maliyeti muhalefet düşürecektir.
Bu yüzden, seçimin kritik sorusu şu: Kararsızlar ne yapacak?
Küskün ama kararsız kalarak kimseye oy vermeyecekler mi?
Cesaret gösterip muhalefete şans mı verecekler? Yoksa, iktidar ile ilgili olumsuz duygularını
bastırarak eski partilerine, yani bilindik olanın konforuna, geri mi
dönecekler?
Kararsızlar , kararlarını vicdanlarına sorarak en büyük
kararı vereceklerdir.
“Vicdan Allah’ın kalplerdeki nurudur.” Tolstoy.