Karar Sayısı: 2013/5443
Kamuda başörtüsünün önünü açtığı söylenen 2013/5443 sayılı yönetmeliğin ilk iki maddesi;
MADDE 1 u2212 16.7.1982 tarihli ve 8/5105 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmeliğin 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin birinci paragrafında yer alan "Kadınlar;" ibaresinden sonra gelen birinci cümle yürürlükten kaldırılmış ve aynı paragrafta yer alan "Ancak bazı hizmetler için özel iş kıyafetleri varsa görev sırasında kurum amirinin izni ile bu kıyafet kullanılır." şeklindeki ikinci cümle (a) bendinden çıkarılarak maddenin sonuna (c) bendi olarak eklenmiştir.
MADDE 2 u2212 Aynı Yönetmeliğin 6 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan "Resmi elbise (üniforma) giymek zorunda olanlar" ibaresi "Emniyet Hizmetleri Sınıfına mensup olanlar, hakimler, savcılar, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapanlar" şeklinde değiştirilmiştir.
Bu düzenlemede iki temel hata bulunmaktadır. Birinci temel hata başörtüsüne özgürlüğün tek başına değerlendirilmesidir. Bizde tüm devlet çalışanlarını ve halkı tek tipleştirici bir kılık kıyafet sorunu vardır. Bu sorunun bu düzenlemede beraberce değerlendirilmesi ve kökünden halli gerekirken bu eksik yapılmıştır. Daha sonra basına yansıyan bilgilere göre uzun faul ve bıyık konusunda da düzenleme yapılacakmış. Bir kişinin yüzünde çıkan sakalın boyu paket paket uzayabiliyor. Sakalın serbest olması (topsakal/kirli sakal/uzun sakal) devletin bölünmez bütünlüğüne halel getirecek bir serbestlik midir? Hemen devlet mi bölünüyor. Veya bizim kafalarımız nasıl bir kafadır ki böyle bir düzenlemeyi sindirememesi nedeni ile bu durum paketlere ayrılmaktadır. Kişinin kılık kıyafeti ile ağırlanıp bilgileri ile uğurlanması her ne kadar bize ait bir atasözü olsa da buradan kastedilenin mevcut düzenlemelerle korunmak istenen yarar olduğunu düşünmüyorum. Bu konuda söylenecek çok fazla şey var. Ancak bu konuda tren bir dahaki pakete kadar kaçtı veya hükümetin bir stratejisi var. (!) Ya da son olarak kılık kıyafet konusunun paketlere bindirilmesini anlayamamam bende bir sorun olduğunun göstergesi.
İkinci temel hata ve belki de daha vahimi bazı mesleklerin dışarıda bırakılarak başörtüsünün kamu dairelerinde serbest olduğunun düzenlenmesidir. Bu konuda bir anımı/gözlemimi paylaşmak istiyorum. İstanbul Üniversitesi Beyazıt Yerleşkesinde başörtüsü yasağının en şedit şekilde uygulandığı her gün kapısında eylemlerin yapıldığı, polislerin her an peşimizde gezdiği günlerde heykelin arkasındaki ana giriş kapısından çıkmamız gerekmişti. Bir program için bina girişi hazırlanmış ve görevliler bu hazırlığın son rötuşlarını tamamlamaya çalışıyorlardı. Son ders çıkışı ve okulda fazla kişi bulunmuyordu. Normal çıkış kapısı yerine bu kapıya yönlendirilmiştik. Sınıfımızda bulunan başörtülü öğrenci arkadaşlarımız başörtüleri sebebi ile bahçeye dahi girememişken görevlilerin başörtülü olarak çalışıyor olmalarını bir an yadırgamıştım. Dikkatlice baktığımda neredeyse tüm bayanların başörtülü olduklarını gördüm. Nasıl ya. Dediğimi hala hatırlıyorum. Öğrenciler başörtüsünden dolayı içeri alınmazken "hizmetliler" başörtülü olarak çalışabiliyorlardı. Sorun başörtülülerin çalışması yada okuması değildi. Bugünde sorun değil. Eğer emir verme yetkisi olmayan, önemi olmayan (!) temizlik tarzı işlerde çalışmak istedikten sonra kimsenin müdahalesinin olmadığı/olmayacağı kesin. Sorun başörtülü insanların taleplerinin ortaya çıkması, toplumda yer edinmek istemeleri. Bu nedenle de başörtüsü artık bir sorun. Bunu sorun edenler hukuku hiçte önemsemeden paşa gönülleri için yasak/zorba yöntemler kullanmaktan çekinmediler. Bundan sonra da çekinmeyecekleri kesin. Ancak bu paket burada bu kişileri haklı çıkartacak bir düzenleme içermektedir. Yargıyı avukat ve hakim/savcı olarak ikiye ayırmıştır. Kamusal nitelik taşıdığı iddiası ile hakim/savcıya yasak getirilerek halkın içinde olan ve yarı kamusal sayılan avukatlara serbestlik getirmişlerdir. Ancak yargılamanın sacayağından biri olan avukatların statüsünün bu hükümet döneminde sürekli irtifa kaybetmesi ne yazık ki burada da açıkça görülmektedir. Şimdi birçok aklı evvel bu düzenlemeye dayanarak başörtülü avukatları duruşma salonlarından atmak isterler ise hiç şaşırmam. Bu düzenlemeden genel olarak diğer avukatlarda etkileneceklerdir. Hakimler ile Savcıları birleştiren ve uygulamada bundan kaynaklanan bir çok soruna neden olan bu sakat bakış açısı ne yazık ki burada da devam etmekte, bu düzenleme ile daha da derinleşmektedir.
3 mesleği başörtülü kişilerin yapamayacağının neye göre belirlendiğinin akli/ilmi gerekçelerini kimse açıklamadı. Bilimsel bir açıklama bekliyorum. Birilerinin korkularının/egolarının dışında bu yasağı belirleyen nedir?
Son söz İstiklal Marşının ilk kelimesi "Korkma". @CavitTatli