"Karanlık eller bir kez daha devreye girdi" de… Şurası da var işin!
Zekeriye Say, Kayseri’deki olaylar hakkında şunları yazmış:
Karanlık eller bir kez daha devreye girdi.
Geçtiğimiz aylarda Bağcılar'da 4 çocuğa cinsel istismarda bulunduğu belirlenen su satıcısı Metin Ş.’ye topyekün tepki göstermeyen…
Fakat halkı sokağa dökmek ve ülkeyi kaosa sürüklemek için fırsat kollayanların payı daha büyüktü.
Öyle olmasa, bireysel bir suç yüzünden ne diye ‘Tayyip istifa’ sloganları atıldı?
Ya da…
Kayseri'deki olaylar sonrası Siyonist İsrail’in istihbarat örgütü MOSSAD'ın benzer içerikteki hakaret dolu küstah paylaşımına ne demeli?
Evet…
Bu tür şiddet olaylarının kitlelerin iştahını açtığının farkında olan birileri, ülkedeki huzur iklimini sabote etmek ve iktidarı devirecek bir sürecin önünü açmak için hiçbir ahlaki değer taşımadan her fırsatı değerlendiriyor.
Tabii burada asıl görev kolluk güçlerinden önce, karanlık odakların oyunlarına alet olmayacak ve kitle arasında karıştığında galeyana gelmek yerine aklını kullanacak sağduyu sahibi vatandaşlara düşüyor.
Nobel ödüllü yazar Romain Rolland’ın da dediği gibi;
‘Büyük bir milletin koruması gereken şey sadece sınırları değil. Sağduyusunu da koruması gerekir!’”
Zekeriya Say’ın tespitlerine, değerlendirmelerine katılıyorum.
Amma velâkin…
Bir yerlerde boşluklar var.
Bu boşluklara işaret etmek için ortaya attığım soru şu:
“Bizdeki iktidar, bazı meseleler iyice büyüyüp çözülemez hale gelinceye kadar niçin doğru dürüst müdahalelerde bulunmuyor?”
Aile meselesi böyle meselâ...
Yıllar yılı dilimizde tüy bitti, kalemimizde mürekkep kalmadı; “Anadolu ailesi bitiyor!” diye diye…
Bir İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması için kendimizi yırttık; tam ortadan ikiye ayrılacaktık ki, Sayın Erdoğan “iptal” kararı verdi.
Verdi ama 6284 mıh gibi duruyor orada.
Mevzuatımız hâlâ bize yabancı, “kadın erkek eşitliği” bahanesiyle bir tarafı iyice yok sayıcı ve bundan dolayı her iki taraf da zarar görüyor aslında.
Kadına şiddeti arttırmaktan ve bin saldırı altındaki Anadolu Ailesi’nin dibini oymaktan başka işe yaramıyor “ithal” mevzuat!..
Bir süresiz nafaka uygulaması var; adalet duygusundan nasiplenmiş kim varsa, “Ömür boyu nafaka mı olur?” diyor…
İktidarın en önde gelenleri de böyle diyor…
Durumdan şikayet ediyor!..
“Süresiz nafaka kabul edilemez !” diyor…
Ama sorun bir türlü çözülmüyor…
Zamana yayılıyor, problemin büyümesi öyle, bekleniyor!..
Sonra da…
“Doğurganlık oranı çok düştü, beka meselesi!”
Evet…
Evlenmekten uzaklaştıran mevzuat bir etken…
Başka…
Enflasyon, hayat pahalılığı…
Evlenebilmek için kaç para lâzım, çocuk evlendirenler bilir.
Enflasyonla mücadeleye geliyoruz.
Sayın Berat Albayrak, Bakan iken…
Uzun yıllar evvel, “Enflasyonla Mücadele” etkinliğinde konuşurken, “Hal yasası pek yakında Meclis’e geliyor… Bu sayede enflasyonla mücadelede büyük bir adım atmış oluyoruz!” müjdesini vermişti.
Sonra…
Sonra ne oldu?
Hiç!..
Sorun büyüdü, büyüdü, büyüdü…
Üç harfli marketlere bağlandı.
Üç harfli marketlerin üzerinde “fırsatçılık” vurgusu var ama yıllardır mesafe alınmış ya da alınabilmiş değil.
Üstelik, “Kamu”nun üç harfli olmayan zincir marketinde de, fiyatlar diğerlerinden hiç de aşağıda değil…
“O da mı fırsatçı yani?” diye soranlara ne cevap vereceksiniz, kardeşim?
X
Birçok mesele var…
Mesela “başıboş köpek” meselesi…
Yıllar yıllar evvel…
Başıboş köpek sayısı belki de sadece 50 bin iken…
Bir düzenleme getirildi, “Hayvanları koruma” başlığı altında…
Özeti, meali şu:
“Her sokak köpeği, istediği caddede, sokakta, parkta, bahçede, sitede yaşama hakkına sahiptir! Onların bu ‘haklarını’ ellerinden almaya teşebbüs edenler cezalandırılacaktır!”
Bugün…
Gelinen noktada…
Köpek sayısı, milyonları geçti…
Bir rivayete göre 4 milyon, en az dört milyon…
Fazlası var, eksiği yok!..
Problem büyüdü, büyüdü, büyüMİKS oldu!..
Şimdi, gel de uğraş!..
Memleketin gündeminde bu mesele de var, hem de ne yakıcı bir mesele…
X
Aile meselesine dönelim;
Devlet yönetiminin zirvesinde yer alanlar, ara sıra “Medyadaki yuva yıkıcı, Anadolu kültürünü aşındırıcı, huzura saldıran programlara” işaret ediyor.
Ediyor da…
Ne oluyor?
Hiç!
SURİYELİLER MESELESİ ÜZERİNE
Akit TV’nin önde gelen yöneticilerinden Sayın Ali İhsan Karahasanoğlu, bizim de bulunduğumuz yayında, “Suriyeliler politikasındaki eksikliklere, yanlışlıklara” dikkat çekti geçen Salı akşamı.
Tespit ve ikazları yerindeydi.
Biz de, bu konuda yıllardır uyarılarda bulunuyoruz…
Meseleyi kışkırtan “ırkçılar” var elbet, onlara itibar edilemez, muhakkak.
Bununla birlikte, ortada büyük bir problemin olduğu, kalemize nice gollerin girdiği de ortada.
Ve malûm; hata olmadan da gol olmuyor!..
Bu Suriyeliler ve diğer sığınmacılar meselesinde de, hem “İnsan Hakları” hassasiyetinin gereğini yerine getirmek hem de ülke güvenlik ve huzurunu teminat altına alacak etkili adımlar atılmadı.
Bir ara, Suriyelilerin Yunanistan’a filan postalanması, Batı’nın bu yoldan sıkıştırılması gibi bir “usul” denendi, maalesef işe yaramadı.
x
Birçok mesele böyle…
Bir tutukluk hali var…
Meseleler, birilerinin “provokasyon yapması” için çok uygun zeminler oluşana kadar çözülmüyor, çözüm yolunda bizim de buradan memnuniyetle yazabileceğimiz etkili adımlar atılmıyor…
Sonra da…
Provokasyon!..
x
Tamam…
Elbette…
Burası Türkiye…
Provokasyon girişimleri olacak, hep olmuştur da…
Yani…
Yani işte!..
Başta savunma alanındaki atılımlar olmak üzere birçok olumlu işin yapıldığı bir sürecin en sıkıntılı aşamasındayız...
Mevcut tutuk, "alternatif" olarak öne çıkan CHP ise..
Vatandaşa "Cinsel Eşitlik Bakanlığı" vaat ediyor!
Kafayı yeme de, dur!