Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
03 Ağustos 2024

Karacaahmet Mezarlığında Azeri misafirimiz

Ali Hüseyin (Hüseyinzade Turan) , (d. 8 Mart 1864 / ö. 17 Mart 1940) hekim, yazar, çevirmen, fikir ve siyaset adamı. Ömrünü bağımsızlık ve milli düşüncenin yerleşmiseni adamış fikir adamı.

İSTANBUL AŞIĞI
İstiklal ve milli düşüncenin önder şahsiyetlerinden biri, Azerbaycanın milli mücadelesinde büyük katkılar sunan bir idelogdur Ali Bey Hüseynzade... Azerbaycanda çarlık başta olmakla yabancılaşmaya karşı konumlanarak “Füyuzat” dergisini kurmakla milli matbuatın inkişafında önemli çalışmalar sürdürmüş bir yazar mütefekkirdir Ali Bey Hüseynzade.. Onun hakkında yazılanlar kısaca şöyle:

ÖMRÜNÜ İLİM ÖĞRENMEYE ADAMIŞ
Kafkas Müslümanlarının İdaresinin üçüncü şeyhülislamı ilahiyyatçı alim Ahmet Hüseynzadenin (KMİ birinci şeyhülislamı Muhammedali Hüseynzadenin oğlu) olarak dindar bir ailede 7 mart 1864 yılında Saylan ilinde dünyaya gelmiştir. Babasının yanında dini tahsil aldıktan sonda Tiflisde muasir mektepde ilk tahsilini görmüş ve Tiflis kolejinde okumuştur. Arap, fars, rus ve alman dillerini öğrenen Ali bey 1885 yılında Sankt Peterburg Üniversitesine matematik fakültesine kabul edilmiştir. Bu yıllarda Şark fakültesi derslerine katılmış, türkçülük ile ilgilenmiş, Rusyada türkçülüyü savunan gençlerin içinde önemli yer tutmuşdur. 1889 yılında üniversiteyi bitirmiş, iş tekliflerini kabul etmemiş ve İstanbul Darülfunununda tıp okumak (Askeri Tıbbiye) için Türkiyeye gitmiştir.

BİRÇOK ESERİN ÇEVİRİSİNİ YAPTI
Türkiyeye okumasının perde arkasında türkçülük müfkuresinin olduğunu göze çarpmaktadır. İttiah ve Terakkinin kurulmasında yer aldı. Turan ideolojisini savundu ve Turan kurulmasının vacipliyini dile getirdi, hatta Turan adlı ilk şiirini yazdı. Batı yazarlarının eserlerinin çevirmenliğini yapdı, dergilerde makaleleri yayınlandı. Resim yapması sanata bağının bariz göstericilerinden biridir.
TÜRK DİLİNİN GELİŞMESİ İÇİN GAYRET ETTİ
1903 yılında Azerbaycana dönmüş, gazetecilik faaliyeti yapmıştır. Ahmet bey Ağaoğlu ile birlikte Hayat dergisinde çalışmıştır. Baküye döndükten sonra yazdığı makaleler Azerbaycanın sorunlarınının tespitini sunmuş ve çözümü göstermiştir. 1906 yılında Füyuzat dergisini tasis etmiş, milli-manevi deyerli, türkçülüğü, milliyetçiliyi ön planda tutmuştur. "Taze hayat", "İrşat", "Yeni fuyuzat", "Hakikat", "Tarakki", "İkbal", "Sadayi-hak", "Şelale", "Açık Söz", "Basiret", "Kurtuluş", " Dirilik", "Azerbaycan", "Uvraqi-nafisa" gibi dergi ve gazetelerde Türk tarihi ve ideolojisi, dil, tarih, edebiyat, istiklal, milli mücadele, inkişaf üzerine yazdığı yazılar zamında büyük ses getmirmiştir. “Türkleşmek, İslâmlaşmak ve Avrupalılaşmak” fikri ile yeni yelken açmış, Azerbaycan Cümhuriyyeti bayrağının reklerini tayin etmiş ve Doğu devletlerinin tarakkisinin yolunu çizmiştir.

ÖMRÜNÜN SONUNA KADAR TÜRKİYE’DE YAŞADI
1910 yılında Baküden ayrılıp İstanbul'a Tıp Fakültesi'ndeki görevine döndü ve ömrünün sonuna kadar Türkiyede yaşadı ( 1926'daki Türkoloji Kongresi dışında bir daha ülkesi Azerbaycan’a dönmedi) ömrünün sonuna kadar Türkiye’de yaşadı. 1911 yılında Talat Paşa’nın teklifiyle İttihat ve Terakki Partisi’nin kongresinde merkezi umumi azası seçildi ve bu tarihten itibaren cemiyetin İstanbul ve Selanik merkezi üyeliğini üstlendi. 1918'e kadar partinin en etkin üyelerinden oldu. 1910'lu yıllarda gerek siyasi gerekse kültürel pek çok derneğin kuruculuğunu üstlendi veya üye olarak görev aldı. Türk Derneği, Türk Yurdu Cemiyeti ve Türk Ocakları faal olarak hizmet verdiği teşkilatlardandı. Türk Ocağı'ndaki sohbetleri ile gençleri toplayarak Gökalp'le birlikte Türkçü harekete öncülük etti.

1918'de Batum Konferansı devam ederken Ağaoğlu Ahmet Bey ile birlikte önce Osmanlı Heyeti’nin siyasi müşaviri olarak Batum'a; konferansın ardından Nuri Paşa’nın siyasi müşaviri vasfıyla Gence’ye gittiler. Kafkasya'daki görevi sırasında Azerbaycan'ın millî bir devlet olması için çalıştı.

Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı yenilgisinin ardından Türkçülük politikası nedeniyle basında ağır eleştirilere maruz kalan Hüseyinzade Ali Bey, savaş sona erip Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasının ardından tutuklandı; kısa süre sonra beraat etti. Bir buçuk ay sonra yeniden tutuklanıp Bayazıt’ta Bekirağa Bölüğü’nde 49 gün kaldıktan sonra serbest kaldı.

Türkiye Cumhuriyeti'nin ilanından sonra 1925'te "seririyat-ı cildiye ve efrenciye muallimi" unvanını aldı, 1926'da profesör oldu. Aynı yıl Bakü’de gerçekleşen Türkoloji kurultayına katıldı. "Garbın İki Destanında Türk" başlıklı bildiri sundu. Cavid Bey’in evinde 1923'te düzenlenen, kendisinin de katıldığı bir çay ziyaretinin İzmir Suikastı ile ilişkilendirilmesi sebebiyle 1926'da İstiklal Mahkemesi'nde yargılandı, beraat etti.

1930'da Deri ve Zührevi Hastalıkları Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer aldı. Haziran 1931’de Tıp Fakültesin'den emekli oldu; 31 Mayıs 1933’te çıkarılan üniversite reformuna kadar orada çalışmaya devam etti.

O vakte kadar "Turani Hüseyinzade Ali" adını kullanmakta iken Türkiye'de Soyadı Kanunu çıktığında "Turan" soyadını aldı.Türk dilini bir dünya dili olarak görebilmek istiyordu. 1930'lu yıllarda öz Türkçe kelimelerle şiirler yazdı. 1934 – 1936 yılları arasında Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin tercüme kolunda çalıştı. Rus dilci Eduard Pekarski’nin "Yakut Dili Sözlüğü"nün çevrilmesinde katkı verdi. Son yıllarını Adam Smith’in "Milletlerin Zenginliği" adlı eserinin tercümesi ve Tıp Lügati’nin hazırlanması ile geçirdi. Geçirdiği kalp krizi sonucu 17 Mart 1940’ta, Üsküdar'daki evinde öldü. Cenazesi, Karacaahmet Mezarlığı'na defnedildi.