Karacaahmet Mezarlığında Azeri misafirimiz
Ali Hüseyin (Hüseyinzade Turan) , (d. 8 Mart 1864 / ö. 17 Mart 1940) hekim, yazar, çevirmen, fikir ve siyaset adamı. Ömrünü bağımsızlık ve milli düşüncenin yerleşmiseni adamış fikir adamı.
İSTANBUL AŞIĞI
İstiklal ve milli düşüncenin önder şahsiyetlerinden biri,
Azerbaycanın milli mücadelesinde büyük katkılar sunan bir idelogdur Ali Bey
Hüseynzade... Azerbaycanda çarlık başta olmakla yabancılaşmaya karşı
konumlanarak “Füyuzat” dergisini kurmakla milli matbuatın inkişafında önemli
çalışmalar sürdürmüş bir yazar mütefekkirdir Ali Bey Hüseynzade.. Onun hakkında
yazılanlar kısaca şöyle:
ÖMRÜNÜ İLİM ÖĞRENMEYE
ADAMIŞ
Kafkas Müslümanlarının İdaresinin üçüncü şeyhülislamı ilahiyyatçı alim Ahmet
Hüseynzadenin (KMİ birinci şeyhülislamı Muhammedali Hüseynzadenin oğlu) olarak
dindar bir ailede 7 mart 1864 yılında Saylan ilinde dünyaya gelmiştir. Babasının
yanında dini tahsil aldıktan sonda Tiflisde muasir mektepde ilk tahsilini
görmüş ve Tiflis kolejinde okumuştur. Arap, fars, rus ve alman dillerini öğrenen
Ali bey 1885 yılında Sankt Peterburg Üniversitesine matematik fakültesine kabul
edilmiştir. Bu yıllarda Şark fakültesi derslerine katılmış, türkçülük ile
ilgilenmiş, Rusyada türkçülüyü savunan gençlerin içinde önemli yer tutmuşdur.
1889 yılında üniversiteyi bitirmiş, iş tekliflerini kabul etmemiş ve İstanbul
Darülfunununda tıp okumak (Askeri Tıbbiye) için Türkiyeye gitmiştir.
BİRÇOK ESERİN ÇEVİRİSİNİ
YAPTI
Türkiyeye okumasının perde arkasında türkçülük müfkuresinin
olduğunu göze çarpmaktadır. İttiah ve Terakkinin kurulmasında yer aldı. Turan
ideolojisini savundu ve Turan kurulmasının vacipliyini dile getirdi, hatta
Turan adlı ilk şiirini yazdı. Batı yazarlarının eserlerinin çevirmenliğini
yapdı, dergilerde makaleleri yayınlandı. Resim yapması sanata bağının bariz
göstericilerinden biridir.
TÜRK DİLİNİN GELİŞMESİ İÇİN GAYRET ETTİ
1903 yılında Azerbaycana dönmüş, gazetecilik faaliyeti
yapmıştır. Ahmet bey Ağaoğlu ile birlikte Hayat dergisinde çalışmıştır. Baküye
döndükten sonra yazdığı makaleler Azerbaycanın sorunlarınının tespitini sunmuş
ve çözümü göstermiştir. 1906 yılında Füyuzat dergisini tasis etmiş,
milli-manevi deyerli, türkçülüğü, milliyetçiliyi ön planda tutmuştur. "Taze
hayat", "İrşat", "Yeni fuyuzat", "Hakikat",
"Tarakki", "İkbal", "Sadayi-hak",
"Şelale", "Açık Söz", "Basiret",
"Kurtuluş", " Dirilik", "Azerbaycan",
"Uvraqi-nafisa" gibi dergi ve gazetelerde Türk tarihi ve ideolojisi,
dil, tarih, edebiyat, istiklal, milli mücadele, inkişaf üzerine yazdığı yazılar
zamında büyük ses getmirmiştir. “Türkleşmek, İslâmlaşmak ve Avrupalılaşmak”
fikri ile yeni yelken açmış, Azerbaycan Cümhuriyyeti bayrağının reklerini tayin
etmiş ve Doğu devletlerinin tarakkisinin yolunu çizmiştir.
ÖMRÜNÜN SONUNA KADAR
TÜRKİYE’DE YAŞADI
1910 yılında Baküden ayrılıp İstanbul'a Tıp Fakültesi'ndeki
görevine döndü ve ömrünün sonuna kadar Türkiyede yaşadı ( 1926'daki Türkoloji
Kongresi dışında bir daha ülkesi Azerbaycan’a dönmedi) ömrünün sonuna kadar
Türkiye’de yaşadı. 1911 yılında Talat Paşa’nın teklifiyle İttihat ve Terakki
Partisi’nin kongresinde merkezi umumi azası seçildi ve bu tarihten itibaren
cemiyetin İstanbul ve Selanik merkezi üyeliğini üstlendi. 1918'e kadar partinin
en etkin üyelerinden oldu. 1910'lu yıllarda gerek siyasi gerekse kültürel pek
çok derneğin kuruculuğunu üstlendi veya üye olarak görev aldı. Türk Derneği,
Türk Yurdu Cemiyeti ve Türk Ocakları faal olarak hizmet verdiği
teşkilatlardandı. Türk Ocağı'ndaki sohbetleri ile gençleri toplayarak Gökalp'le
birlikte Türkçü harekete öncülük etti.
1918'de Batum Konferansı devam
ederken Ağaoğlu Ahmet Bey ile birlikte önce Osmanlı Heyeti’nin siyasi müşaviri
olarak Batum'a; konferansın ardından Nuri Paşa’nın siyasi müşaviri vasfıyla
Gence’ye gittiler. Kafkasya'daki görevi sırasında Azerbaycan'ın millî bir
devlet olması için çalıştı.
Osmanlı Devleti'nin I. Dünya
Savaşı yenilgisinin ardından Türkçülük politikası nedeniyle basında ağır
eleştirilere maruz kalan Hüseyinzade Ali Bey, savaş sona erip Mondros
Mütarekesi'nin imzalanmasının ardından tutuklandı; kısa süre sonra beraat etti.
Bir buçuk ay sonra yeniden tutuklanıp Bayazıt’ta Bekirağa Bölüğü’nde 49 gün
kaldıktan sonra serbest kaldı.
Türkiye Cumhuriyeti'nin
ilanından sonra 1925'te "seririyat-ı cildiye ve efrenciye muallimi"
unvanını aldı, 1926'da profesör oldu. Aynı yıl Bakü’de gerçekleşen Türkoloji
kurultayına katıldı. "Garbın İki Destanında Türk" başlıklı bildiri
sundu. Cavid Bey’in evinde 1923'te düzenlenen, kendisinin de katıldığı bir çay
ziyaretinin İzmir Suikastı ile ilişkilendirilmesi sebebiyle 1926'da İstiklal
Mahkemesi'nde yargılandı, beraat etti.
1930'da Deri ve Zührevi
Hastalıkları Cemiyeti’nin kurucuları arasında yer aldı. Haziran 1931’de Tıp
Fakültesin'den emekli oldu; 31 Mayıs 1933’te çıkarılan üniversite reformuna
kadar orada çalışmaya devam etti.
O vakte kadar "Turani
Hüseyinzade Ali" adını kullanmakta iken Türkiye'de Soyadı Kanunu
çıktığında "Turan" soyadını aldı.Türk dilini bir dünya dili olarak
görebilmek istiyordu. 1930'lu yıllarda öz Türkçe kelimelerle şiirler yazdı.
1934 – 1936 yılları arasında Türk Dili Tetkik Cemiyeti’nin tercüme kolunda
çalıştı. Rus dilci Eduard Pekarski’nin "Yakut Dili Sözlüğü"nün
çevrilmesinde katkı verdi. Son
yıllarını Adam Smith’in "Milletlerin Zenginliği" adlı eserinin
tercümesi ve Tıp Lügati’nin hazırlanması ile geçirdi. Geçirdiği kalp krizi
sonucu 17 Mart 1940’ta, Üsküdar'daki evinde öldü. Cenazesi, Karacaahmet
Mezarlığı'na defnedildi.