Kara Sevda
İnsanda ki yürek Allah’a aittir, başka aşklara geniş gelir; dolduramazlar… Allah için sevince, kalp mefruşatsız kalmaz, muhteşem bir saraya dönüşür ve her şey O’nu hatırlatır. Allah’ı akıldan çıkarmadan sevmek; sevdiklerini karanlıkta bırakmamaktır. Şu “Kara sevda” sözü ne aydınlık bir hakikati ortaya koyar; şuurla sevmeyince, Allah için sevmeyince, her sevgi kara sevdaya dönüşür ve zulüm kaçınılmaz olur. Ve kara sevda bir başkaldırıdır, kadere rıza dairesinden kaçıştır…
İnsanın
imanı, hayalinin ve tefekkürünün genişliğindedir. Hayalin genişliği ise kalp
genişline yansır. Tefekkür imanı
kuvvetlendirirken, insanın ve varlıkların kıymetini de hatırlatır. Ve
tefekkür eden, düşünen insan her şeyi şuurla sevmeği öğrenir. Şuurlu sevince
de; geniş bir saray olan yüreğine getirip fani şeyleri veya bir insanı
oturtmaz. Bilir ki o genişlik sırf o fani şeye münhasır değildir. O umman gibi
kalpte, Allah sevgisi başköşeye konduktan sonra insan sevebildiği kadar sever,
hatta aşkın narında ayakları yanmadan yürür, yüreği yanmadan büyür, gerçekleri
kör olmadan görür... Allah için yanmış
ve pişmiş hiçbir yürek, başka ateşle yanmaz, sadece sever, ulaşsa da şükreder,
ulaşmasa da… İnsanın sevebilmesi de zaten kendisine bir nevi mükâfattır.
Allah sevgisi bir kalbin güneşi
olduğu vakit, orada karanlıkta kalan hiçbir şey olmaz. Her sevgi şuurlu olur ve
kıymeti Allah namına olur. Şiddetin bir tanımı da şu olsa gerek: Sevilen şeyler, Allah için
sevilmediği vakit; kalpte karanlıkta kalıyor ve gerçek değeri bilinemiyor.
Sahiplenme ve dediğim dedik olsun diye hareket ediliyor, istediği olmayınca
biranda düşman kesiliyor. Ayrıca kadın ve erkeğe sadece nefsi tatmin cihetiyle
bakıldığında, aşk sandıkları şey; benim olsunun şehvet şımarıklığı olarak
tezahür ediyor…
Allah
sevgisinin aydınlattığı kalpte, tüm sevgiler gerçek değeri üzerinedir; çiçeği,
çimeni, denizi, toprağı san'at-ı ilahi olduğu cihetiyle sever ve marifet-i
ilahiye de terakki eder. Ve severken de
yükselmek, değer almak için değil; sadece Allah için sever. Allah’ın eseri
olduğu için, nankörlük yapmamak için sever. Böyle sevince de, insan gönlünü
doldurabildiği kadar doldursun, yüreğinde kalıcı misafirler edinebildiği kadar
edinsin, kalp onu hiçbir vakit mahcup bırakmaz. Allah için seven karasevda olmaz;
şuur sevdasına yakalanır...
Çok garip;
en iddialı aşklar, en kısa zamanda, temellerinden yıkılıyor... Hiç ağızdan düşmeyen; “Aşkım!”… “Aşkım!”
sözü, içi doldurulamamış boşluğun feryatları haline dönüşüyor... Sakız
haline gelmiş bu söz; gerçekten sevememiş, merhameti inceliği hiç tanımamış
ergenlerin ve acemi insanların içlerindeki boşluğunu ortaya koyan bir nevi
imdat çığlığıdır: “Aşkım!”… “Aşkım!” Sözü şehvet dağarcığından çıktığı vakit,
yasak sularda gezinmeye ruhsat ve kimlik edinme çalışmasına ve mide bulandırıcı
hale dönüşür. Allah’ın izni ve rızasıyla mayınları temizlenmiş helal ve gerçek
bir aşkta içi boş sözcükler dillerde ve kulaklarda asla gezinmezler...
Sözcükler çekirdek gibi doludur, karşılıklı yüreklere ekilir, güvenle kök
salar, asırlık çınarlar gibi boy ve meyve verir. Ve gerçek aşk insana
kusurlarını gördürür ve ebedi hayatta bir olmayı arzu ettirir, büyük ayrılığa
sebep olacak cehennemi gerektiren şeylerden sakınmayı düşündürür. Beraber
inanır, beraber secde ederler; birlikte Allah’a itaatin hazzını yaşarlar… Dünyada ayrılığa dayanamayan bir kişinin,
ebedi ayrılığı gerektirecek günahları işlemesi; ayrılık ateşinin ne olduğunu
hiç bilmemesindendir. Sevmek; kaçınılmaz sonda, beraber aynı yere gitmeğe
aday olmaktır. Hakikatte, İmanda, Kur’an yolunda el ele olmaktır. Sevmek sadece aynı yastığa değil; aynı
secdeye de baş koymaktır. Aşk; önce kelimelerin içini doldurmak, karşılıklı
incitmemeği kuşanmaktır. Aşk; kısa süren
nefsi tatminin dışında uzun zamanlar muhabbetin ve şekillendirici sohbetlerin
ve tanımanın heyecanıdır. Birlikte
pişmek, birlikte hakikatlerde yol almak, âlemin sırlarına vakıf olmaktır.
Yaratılmış olan tüm varlıklardaki ihtişam dolu sanata birlikte; “Sübhanallah!”
Diyebilmektir. Birlikte şuur sahibi çocuklar büyütmek ve birlikte Allah için
sevmektir. Allah sevgisinin aydınlattığı
kalp, her varlığı; eşini, çocuğunu ve tüm âlemi aydınlık sever. Allah
hesabına olmayan karanlık sevgi her an için zulme hazırdır ve acımasızca
zulmeder. Zülüm gören kadınlar ve çocuklar kara sevginin, kara sevdanın
eserleridirler... Allah insanlığı
karanlık sevgilerden; Allah namına olmayan sevgilerden muhafaza etsin. Şu unutulmamalı ki; Allah’ı ciddi şekilde
sevemeyenler, hiçbir şeyi asla ciddi sevemezler... Kalp emanettir, Allah
için sevmemekte ihanettir. Allah’ın adına sevmek; sevdiği şey için izin ve
ruhsat almaktır. Ve sevgi asla incitmez ve asla kirletmez…