Kara gün dostu
Yeni dünya düzenini şekillendirmek için Ukrayna’yı kana bulayanlarla Türkiye dört cephede soğuk savaşı sürdürüyor. Küresel sömürgeci güçlerin hedefinde olanlar ise çıkış noktası olarak Türkiye’yi görüyorlar. Her türlü ekonomik saldırıya rağmen Türk liderliği NATO, Irak-Suriye’de oluşturulmak istenen terör yapılanması ve Yunanistan’ın saldırı ve tahriklerini göğüsleyerek ABD’nin sömürgeci politikalarına meydan okuyor.
Ukrayna savaşının uzamasının kurgulanan Avrupa ve küresel güvenlik mimarisini alt üst etme ihtimali, Çin ve Rusya’ya karşı yeni ittifaklara kapı aralıyor. Türkiye’yi ne onurlu ortak yapmak ne de Avrasya’ya bırakmak isteyen NATO’nun 2030 ajandasına hazırlık yapan ABD, şimdiden Yunanistan’a 9 tane üss kurarak Irak, Suriye, Doğu Akdeniz’den sonra yeni bir tehdit cephesi oluşturdu. Suriye’de ise, Terör örgütü SDG’yi meşrulaştırmak için YPG’nin kontrolündeki bölgelere dış kaynaklı yatırımlara izin verdi.
Emperyalist politikaların ürünü olan göç ile adil yük paylaşımı ve zorluklarla kaynağında mücadele gerekirken, sıkıntıları Türkiye’nin sırtına vurup göçmenlerin yurtlarına dönmeleri ise bilinçli olarak engelleniyor. Hesap basit yuvalarına dönen Suriyeliler, ABD-İsrail’in terör devleti yapılanması ve Esed diktatörlüğüne engel olarak görülüyor.
Türkiye etrafındaki ateş çemberini yarmak istediği her hareketinde müttefikleri savaş dışında her seçeneği deneyerek sert ekonomik önlemlerle önümüzü kesmeye çalıştı. 15 Temmuz sonrasında da, Rahip Brunson olayında da, Barış Pınarları operasyonunda da Türkiye’yi durdurabilmek için başta ekonomik saldırı olmak üzere ellerinden geleni arkalarına bırakmadılar.
Diktatör ilan ettiği hasımlarıyla bile her türlü işi çevirmede beis görmeyen ABD, Ukrayna savaşı yüzünden enerji fiyatlarının aşırı yükselişinden etkilenmemek için Venezuela ve Suudi Arabistan ile yeniden işbirliğinin yollarını arıyorlar.
Venezuela petrolleri konusunda şirketlerine seferber eden Biden’in ABD menfaatleri için iş başına getirmek istediği Juan Guaido, vatandaşın içine çıkmak istediğinde linçten kaçarak kurtulurken, Amerikan Devletler Örgütü toplantısına çağrılmadığı için Türkiye’ye gelen Nicolas Maduro’nun yönetimine halk desteği artıyor. Bu bize mazlum halklar açısından ABD diktatörlüğünün değil Erdoğan liderliğinin makbul olduğunu gösteriyor.
Biden’in bütün ilkelerini ayaklar altına alarak önümüzdeki ay İsrail ve Suudi Arabistan’ı ziyaret etmek istemesi de petrol için her şeyini satabilecek bir ABD yönetimini gösteriyor.
Dostluğu güven düşmanlığı korku salan Türkiye’nin 2017’de Katar’a konulan ambargoyu hükümsüz kılması, Libya’nın meşru yönetimine saldırıları püskürtmesi, Doğu Akdeniz’de Eastmed’i yerle yeksan etmesi, Karabağ’da on yıllardır süren işgalin bitmesine destek vermesi, Türk Devletler Topluluğu’nu inşa etmesi, Ukrayna savaşında yegane sözü dinlenir arabulucu olmasını diplomatik zaferleri olarak sıralayabiliriz. Çıkarları yerine hak ve hukuku önceleyen Türkiye her zaman mazlumların kara gün dostu olduğunu gösterdi.
Türkiye’nin dostlarıyla Suriyeli mültecilerin vatanlarına dönüşünü sağlamak amacıyla terör işgalini sonlandırma girişiminin engellenmesi için Yunanistan devreye sokuldu. Zelenskiy’in başına gelenlerin kendi başına geleceğini düşünmeyen Miçotakis, AB ve ABD’yi arkasına aldığını düşünerek Türkiye’ye meydan okumaya kalkıyor. Yunanistan’ın Megali İdea’sını meşru hak gibi göstererek Türkiye’yi arkadan vurmaya çalışan iç ve dış hadsizlerin iş başa düşünce yalnız kalacakları mukadderdir.
Bu dönemde, Filistinli mazlumlar başta olmak üzere tüm dünya mazlumları olan eski dostlarımızı yanımızda bulacağız. Rusya’nın ambargo ile yıkılacağını sanan Zelenskiy’e Biden artık toprak ver kurtul tavsiyesinde bulunuyor. Türkiye’ye karşı Yunanistan’ı tahrik edenlerin de haksız yere işgal ettiğin toprakları ver kurtul demeleri yakındır.
Vesselam…