Kapıyı Araladık
İki seneyi aşkın ‘Ankaralama’ ile buluşurken ‘tatlı dilin yılanı deliğinden çıkaracağını’, dedikodu ve hamasetten uzak, gönül zedeleyici değil bilakis fethedici üslubu benimseyerek yazdık. Okunup okunmadığımızı test etme imkânımız yok. Ancak internette tıklanma oranımızı işin ehli olan editör arkadaşlarımızın bildiklerini düşünüyorum. Bu arada eş, dost ve ahbaplarımızın yazılarımızı sosyal medya aracılığı ile paylaşımlarından memnun kaldığımızı belirtelim.
İlkyazımız
‘Tanzimat’tan Sonra Türkler’ Hergün gazetesinde 1977 senesinde
yayınlandığında üniversite talebesiydim.
Yetmişli yılların sonuna doğruyazdığımız Ortadoğu ve Millet gazetelerinden sonra Milli
Gazete ve Yeni Devir
gazetelerine merhaba dediğimiz günlerde hayat tarzımızı yansıtan çizgiye
geçmiştik.
Yazı
hayatımızın kırkıncı senesindeyiz. Kamuda çalıştığımız günlerde resmiyetten
mütevellit zorunlu müstear yazdıklarımızda siyasî düşüncemizi faş ederken,
İslâmî duyarlığımızı akaid noktasında muhafaza ederek kaleme aldığımız yazılar
arşivimizde kayıtlıdır. O günlerde cesaret ile kaleme aldığımız cümlelerin
hayatımızda yer bulduğunu ifade edebiliriz. Sanırım yaşımızın kemâle erişmesiyle
düşüncelerimiz törpülenmiş olacak ki, özgür kaldığımızda kısıtlı sayfalarından
bir köşe tahsis eden Milat
gazetemizle bugüne geldik. Düşüncem ve inancımın doğrultusunda yazdığım
konularda gıybet etmemeye, kişilik haklarına saygılı olmaya, bilmediğimiz
konulara girmemeye dikkat ederken daha çok yaşadıklarımı, okuduklarımı,
gezdiklerim ve gördüklerimi sizlerle paylaştım.
Okurlarımızın
bazılarıyla karşılaştığımızda “Etliye,
sütlüye karışmadan, siyasî kimliğinizi ortaya koymadan yazıyorsunuz. Sizin
dilinizi nasıl kullandığınızı biliyoruz. O nedenle sizden farklı tenkit
yazıları bekliyoruz” minvalinde serzenişler aldığımızda tebessümle
geçiştirdik.
Yazmadıklarımızı
bilmediğimizden değil, köşemize verdiğimiz isimden kaynaklı olduğunu
belirtelim. Aslında ömrümüzün çoğunun geçtiği siyaset zemininde olup bitenleri
yakından bilen birisi olarak benden bekledikleriniz az çok tahmin edebiliyorum.
Ülkemizde yirmi yılı aşkın süredir iktidarda olan AK Parti’nin önümüzdeki seçimde iktidar gücünü elinden
bırakmamasını can-ı gönülden arzu ediyorum. Milliyetçi Hareket Partisi ile ‘cumhur
ittifakı’ dediğimiz oluşumun başarılı olması için herkesin taşın altına
elini koyması gerekiyor. Bildiğiniz gibi yüz metrelik koşularda son on metre
çok önemlidir. Bu seçimde de AK Parti
ve MHP ortaklığının bir dönem daha
ülke yönetiminde bulunmalarının elzem olduğunu söylüyorum. İnsanımızın
kazanımlarının devamı için Recep Tayyip
Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olarak başta bulunmasının önemli olduğunun altını
çizerken karşısında olanların beslendikleri mecralarının açıkça bilinmesi
gerekmektedir.
Altılı
olarak piyasaya çıkan rakiplerin kendi aralarında altın gününe benzer
yaptıkları buluşmalarda ortaya somut bir şeyler çıkaramadıklarına da şahitlik
ediyoruz. İsimlerini burada zikrederek köşemizi dolduracak değiliz. İçlerinde
sol fraksiyonu temsil edenini hariç tutarak kendilerinin muhafazakâr, hatta
milliyetçi mukaddesatçı, dindar olduğu iddiasında bulunanların aynı çatı
altında bulunmalarının tek sebebi; sadece Tayyip
Erdoğan gitsin içindir. İçlerindeki kin ve nefretin sebebini sorgularken ‘size ne yaptı?’ diyorum.
Bu
saatten sonra ‘kapıyı araladık’ seçim
bitene kadar ‘Durmak yok, yola devam’
diyorum ve’s-selam.