Kaos planı
Birileri yeni dünya düzenine geçmek ve ona hükmetmek için, var gücüyle çalışıyor günümüzde. Keza bu yolda ilerlerken, yeryüzüne KAOS EKTİKLERİNE yakından şahidiz. Mesela Pandemi ve Pandemi’nin etkisiyle tetiklenen ENFLASYON krizinin, bu bağlamda şekillendiğini söylersek çok ta hata yapmış sayılmayız. Gerçi Pandemi’yi ileride yaşayacaklarımıza bir REZERV bırakarak, şimdilik atlattık gibi görülüyor. Ancak ÖZELLİKLE BATI da enflasyonu dizginlemek adına arttırılan faiz oranlarının, hala bir çare üretememesi ülkeleri kara kara düşündürmüyor da değil. Üstelik ORANTISIZ artan faizlerin, bankaları teker teker iflasın eşiğine getirmesi de cabası. Sadece bu kadar mı? Hayır elbette. Bunların yanı sıra Rusya-Ukrayna savaşının, mevcut duruma tuz biber ektiğini de ayrıca eklemekte yarar var. Zira USTACA BAŞLATILAN savaşın gıda ve enerji tedariğini zorlaştırmasıyla, dünyanın bir açmaza sürüklenmesinin eş anlı biçimlendiği çok açık. Yani Anglo Amerikan denilen küresel egemenlerin, “Rusya’yı denklemden çıkarma ve Avrupa’ya tam hakimiyetine alma” felsefelerinin, tıkır tıkır işlediğini söylemek mümkün şuan için. Tabi hedefleri uğruna ülke ve insan ayırt etmeksizin, herkesi figüran olarak kullanmaktan çekinmedikleri ise ayan beyan ortada.
Kısacası birilerinin oyun içinde oyun, plan içinde plan yaptıkları
yadsınamaz dünya üzerinde. O nedenle birçok hadiseye, bu perspektifte bakmanın
yerinde olacağı aşikâr. Örneğin Fransa'da 17 yaşındaki bir sığınmacının,
polisin açtığı ateş sonucu hayatını kaybetmesi ve patlak veren sokak olaylarının,
bir anda Belçika ve İsviçre'ye de yayılması gibi… “Ne alakası var” demeyin
sakın! Tamam, Batı aklının İslam ve göçmenlere yönelik, bitmek tükenmek
bilmeyen IRKÇI BASKILARINI inkâr edemeyiz. Bu durumun da toplumu, barut
fıçısına çevirdiği zaten verilerle sabit. Ama yukarıda belirttiğimiz egemen
odakların; Çin’e ziyarete giden, orada “Avrupa'nın dolara bağımlılığını
azaltması gerektiğini” savunan ve enerji, gıda güvenliği, teknoloji alanlarında
Çin ile anlaşmalar imzalayan Cumhurbaşkanı Macron’u, CEZALANDIRDIĞINI iddia
etmekte hiç akla aykırı görünmüyor. Hatta önceleri Çin aleyhinde konuşmalarıyla
ünlü, AB Komisyonu Başkanı Von der Leyen'in de bu ziyarete katılması ve
olayların, AB’nin MERKEZİ olan Belçika’ya aksetmesini de bu minvalde
yorumlayabiliriz. Peki, ya Wagner’in, Rusya’da darbeye soyunması…? Çok mu
abarttığımı düşünüyorsunuz yoksa? Evet,
kimi uzmanların “Wagner güçlerine silah verilmediği” için, kimisinin de “lağv
edileceklerini öğrendikleri” için, böyle bir kalkışmaya baş vurduklarını dile
getirdikleri doğru. Fakat son ketede Prigojin’in, Ukraynalı bir Hazarlı olması ve
PARA İLE İŞ YAPMASININ, içerisinde göz ardı edilemeyecek kadar çok şey barındırdığı
da atlamak gerekli…
Hülasa ülkelere, toplumlara, insanlara boyun eğdirmek adına,
“AJAN ve SOSYAL MEDYA SOSLU” kitlesel hareketler peşinde koşanların varlığını
unutmamak elzem. Öyle ki bunu yakın tarihte Gezi, 15 Temmuz… vs. hadiselerle, Türkiye’de
çok defa denedikleri şüphesiz. Lakin bu durum, tekrar denemeyecekleri manası da
taşımıyor kesinlikle. Nitekim malum yerlerin TAHRİK AÇIKLAMALARI ve SOKAK
ÇAĞRILARININ, sürekli devam etmesi de fazla söze hacet bırakmıyor. Ama ne
yaparlarsa yapsalar, “macun tüpten çıktı” ve Türkiye, ışığı gördü artık çok
şükür. Bu saatten sonra da inancımızla, insanlığımızla, tarihimizle, adım adım MENZİLE
YÜRÜYÜŞÜMÜZÜ kimse engellemeyecektir inşallah. O sebeple sağduyulu olmak ve her
türlü tahrike karşı dikkatle yaklaşmak, çok ama çok önemli şu dönem içerisinde.
Dik durmak, değerlerinize sahip çıkmak, günlük düşünmeyip, Devletinize
güvenmenin gerekliliği ise tartışılmaz konumda seyrediyor. İnanın, bunu
geçmişte hep başardık Milletçe. Yine başarmamamız için de hiçbir engel
bulunmuyor. İşte o zaman rüzgâr ne kadar sert eserse essin, bizden götüreceği
tozumuz olacaktır sadece. Gerisi de koskoca bir BAHAR BAHÇE…