Dolar (USD)
34.19
Euro (EUR)
36.82
Gram Altın
2919.78
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 Kasım 2024

Kaos ilkeleri

Melânet-i Kâmil…

12 Eylül 1980…

Öncesi anarşi, sonrası anarşi…

Darbeler, ekonomik ve siyasi krizler girdabında bir ülke ki erken kalkanın “cumhuriyet” ilan ettiği, millet adına hakimiyet hakkını kullandığı, Kemal SUNAL’ın Deli Deli Küpeli filminin seti sanki…

“Anayasa” yapılmış, “Kendi kendini idare edemeyen demokrasi rayına oturt”ulmuştu.

Kime oy verilmesi gerektiği kurtarıcılarca kararlaştırılmıştı.

6 Kasım 1983 Seçimi…

“Kurtarıcıların” hesabı tutmadı. “Cahil halk” oy vermeyin denildiği halde götürüp oyunu Turgut özal’ın Anavatan Partisine vermiş, onu tek başına iktidara taşımış, böylece de demokrasi ve laiklik bir kere daha “tehlikeye” düşürülmüştü. Cunta şaşkınlığını bir ay sonra atarak hükümeti kurma görevini hatırlayabildi.

“Takunyacılar” iktidarda idiler ki…

15 Ağustos 1984 PKK Eruh’ta başını kaldırdı…

Belediye seçimlerinde de ÖZAL’ın zaferleri devam etti.

1988’in Haziran’ında Ankara’da Atatürk Kapalı Spor Salonu’nda kongrede konuşma yaparken silahlı saldırıya maruz kalan ÖZAL, parmağından yaralandı, kürsünün üzerinde hemen yarasını sardı, konuşmasına devam etti:

“Allah’ın verdiği can ondan başka alacak yoktur. Biz de ona teslim olmuşuzdur.” diyerek “kefen giyerek yola çıkanlardan olduğunu cümle aleme ilan ediyordu.

Bu saldırıyla 1989’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerini ÖZAL’a bırakmak istemeyenler suikastı “tiyatro” olarak nitelendirerek cibilliyetlerini de açıklamış oluyorlardı.

6 Kasım 1983’ten 3 Kasım 2002 seçimleri arasında geçen 19 yılda neler oldu neler…

2002’den günümüze olanlar da aynı minvalde olaylardır.

Türkiye 41 yıldır aynı saldırılara maruz bırakılmaktadır.

1980-2024…

Türkiye hala darbe anayasasına mahkum mu olmalı?

Neler ihanetler, şenaatler gördü, bu millet!

1988’de Berlin Utanç Duvarı yıkıldı, Sovyetler Birliği Dağıldı…

1989’da Cumhurbaşkanı seçilen ÖZAL’ı Cumhurbaşkanı olarak tanımadılar, alay ettiler…

1990’da ABD ve Müttefiklerince Körfez işgal edildi.

Türkiye’nin bölgede aktif olmasını isteyen ÖZAL’a Genel Kurmay Başkanının cevabı istifa etmek oldu.

1991’de erken genel seçimlerde terör yandaşları bugün uzlaşı adı altında birleşenlerce Meclis’e taşındı…

FETÖ Sızıntı dergisinin 1991 Ağustos sayısında açıktan ÖZAL’ı ölümle tehdit etti.

Nisan 1993’te ÖZAL “ÖLDÜ”

FETÖ yayın organları zehirlendiğini açıkladılar… yıllar sonra kabri açıklandığında tam da FETÖ’ün iddia ettiği zehir ortaya çıktı.

Nerden mi biliyorlar?

Kendi verdiklerini başka kim bilebilir?

1991 sonrası…

Sille üstüne sille…

12 yılda 11 hükümet kuruldu, bozuldu…

Dünya haritası yeniden çizildi.

Türkiye siyasi cinayetlerle laik anti laik çatışmasına sürüklendi, terör örgütleri palazlandırıldılar.

Muammer AKSOY, Bahriye ÜÇOK, Uğur MUMCU katledildi, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’nı katil ilan ettiler.

Başsız başsız adamlar köşe başlarını tutular.

Siyasi cinayetler…

28 Şubat melaneti böyle bir zeminde tankları yürütme cesaretine kavuştu.

Bankalar sahiplerince soyuldu.

Ekonomi tam anlamıyla çöktü.

Mayıs 2001'de Kemal Derviş'in açıkladığı "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı" ile IMF ve Dünya Bankası kredileriyle köleleştirildi, bu ülke…

Ve…

3 Kasım 2002 seçimleri….

Her yönüyle incelemeye değer bir seçimdir. Çünkü genel başkanı muhtar bile seçilemez duruma getirilmiş bir parti tek başına hükümet olma çoğunluğunu kazandı.

Seçmen neden böyle bir tercihte bulundu?

Bu sorunun cevabını ipleri efendilerin elinde olanlar cevaplandırmalı…

Millet bunu cevabını her zaman vermekte…

15 Temmuz’da “ Milletten başka bir irade tanımadım. Milletimi meydanlara, havaalanlarına davet ediyorum.” diyen Cumhurbaşkanı’yla “ Hayata veda ettiği şu anda milletime ebedî saadetler diliyorum.” diyen Başbakan Adnan MENDERES arasındaki yolu bilenler bilir, bilmeyenler de hınzırlıklarından bilmezler…

Son 22 yılın serencamı çok daha çetrefilli…

“Silahların gölgesinde yaşayan efendiler”, gemi öyle azıya almış durumdalar ki bodoslama kendileri dalacaklar neredeyse….