Kaos ilkeleri
Melânet-i Kâmil…
12 Eylül 1980…
Öncesi anarşi, sonrası anarşi…
Darbeler, ekonomik ve siyasi krizler girdabında bir ülke ki
erken kalkanın “cumhuriyet” ilan ettiği, millet adına hakimiyet hakkını
kullandığı, Kemal SUNAL’ın Deli Deli
Küpeli filminin seti sanki…
“Anayasa” yapılmış,
“Kendi kendini idare edemeyen demokrasi rayına oturt”ulmuştu.
Kime oy verilmesi gerektiği kurtarıcılarca
kararlaştırılmıştı.
6 Kasım 1983 Seçimi…
“Kurtarıcıların” hesabı tutmadı. “Cahil halk” oy vermeyin
denildiği halde götürüp oyunu Turgut özal’ın Anavatan Partisine vermiş, onu tek
başına iktidara taşımış, böylece de demokrasi ve laiklik bir kere daha
“tehlikeye” düşürülmüştü. Cunta şaşkınlığını bir ay sonra atarak hükümeti kurma
görevini hatırlayabildi.
“Takunyacılar” iktidarda idiler ki…
15 Ağustos 1984 PKK Eruh’ta başını kaldırdı…
Belediye seçimlerinde de ÖZAL’ın zaferleri devam etti.
1988’in Haziran’ında Ankara’da Atatürk Kapalı Spor
Salonu’nda kongrede konuşma yaparken silahlı saldırıya maruz kalan ÖZAL,
parmağından yaralandı, kürsünün üzerinde hemen yarasını sardı, konuşmasına
devam etti:
“Allah’ın verdiği can ondan başka alacak yoktur. Biz de ona
teslim olmuşuzdur.” diyerek “kefen giyerek yola çıkanlardan olduğunu cümle
aleme ilan ediyordu.
Bu saldırıyla 1989’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerini
ÖZAL’a bırakmak istemeyenler suikastı “tiyatro” olarak nitelendirerek
cibilliyetlerini de açıklamış oluyorlardı.
6 Kasım 1983’ten 3 Kasım 2002 seçimleri arasında geçen 19
yılda neler oldu neler…
2002’den günümüze olanlar da aynı minvalde olaylardır.
Türkiye 41 yıldır aynı saldırılara maruz bırakılmaktadır.
1980-2024…
Türkiye hala darbe anayasasına mahkum mu olmalı?
Neler ihanetler, şenaatler gördü, bu millet!
1988’de Berlin Utanç Duvarı yıkıldı, Sovyetler Birliği
Dağıldı…
1989’da Cumhurbaşkanı seçilen ÖZAL’ı Cumhurbaşkanı olarak
tanımadılar, alay ettiler…
1990’da ABD ve
Müttefiklerince Körfez işgal edildi.
Türkiye’nin bölgede aktif olmasını isteyen ÖZAL’a Genel
Kurmay Başkanının cevabı istifa etmek oldu.
1991’de erken genel seçimlerde terör yandaşları bugün uzlaşı
adı altında birleşenlerce Meclis’e taşındı…
FETÖ Sızıntı dergisinin 1991 Ağustos sayısında açıktan
ÖZAL’ı ölümle tehdit etti.
Nisan 1993’te ÖZAL “ÖLDÜ”
FETÖ yayın organları zehirlendiğini açıkladılar… yıllar
sonra kabri açıklandığında tam da FETÖ’ün iddia ettiği zehir ortaya çıktı.
Nerden mi biliyorlar?
Kendi verdiklerini başka kim bilebilir?
1991 sonrası…
Sille üstüne sille…
12 yılda 11 hükümet kuruldu, bozuldu…
Dünya haritası yeniden çizildi.
Türkiye siyasi cinayetlerle laik anti laik çatışmasına
sürüklendi, terör örgütleri palazlandırıldılar.
Muammer AKSOY, Bahriye ÜÇOK, Uğur MUMCU katledildi, Türkiye
Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’nı katil ilan ettiler.
Başsız başsız adamlar köşe başlarını tutular.
Siyasi cinayetler…
28 Şubat melaneti böyle bir zeminde tankları yürütme
cesaretine kavuştu.
Bankalar sahiplerince soyuldu.
Ekonomi tam anlamıyla çöktü.
Mayıs 2001'de Kemal Derviş'in açıkladığı "Güçlü
Ekonomiye Geçiş Programı" ile IMF ve Dünya Bankası kredileriyle
köleleştirildi, bu ülke…
Ve…
3 Kasım 2002 seçimleri….
Her yönüyle incelemeye değer bir seçimdir. Çünkü genel
başkanı muhtar bile seçilemez duruma getirilmiş bir parti tek başına hükümet
olma çoğunluğunu kazandı.
Seçmen neden böyle bir tercihte bulundu?
Bu sorunun cevabını ipleri efendilerin elinde olanlar
cevaplandırmalı…
Millet bunu cevabını her zaman vermekte…
15 Temmuz’da “ Milletten başka bir irade tanımadım.
Milletimi meydanlara, havaalanlarına davet ediyorum.” diyen Cumhurbaşkanı’yla “
Hayata veda ettiği şu anda milletime ebedî saadetler diliyorum.” diyen Başbakan
Adnan MENDERES arasındaki yolu bilenler bilir, bilmeyenler de hınzırlıklarından
bilmezler…
Son 22 yılın serencamı çok daha çetrefilli…
“Silahların gölgesinde yaşayan efendiler”, gemi öyle azıya
almış durumdalar ki bodoslama kendileri dalacaklar neredeyse….