Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.25
Gram Altın
2969.43
BIST 100
9640.06
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
25 Kasım 2019

''Kaos İhracatı''

ABD, Irak işgalinden sonra Irak siyasetine yazılı olmayan (yasa veya yönetmeliklerde belirtilmeyen) bir teamül getirdi. Bu teamüle göre Cumhurbaşkanı Kürt, Başbakan Şii, Parlamento Başkanı ise Sünni olacak şekilde bir yapı oluşturuldu. 2003 yılından itibaren kurulan tüm siyasi yapılarda gözüken bu etnisite ve mezhep temelli yapı, temelde ülke içerisinde farklılıkların beslenerek, dinamik tutularak tam bir birlikteliğin önüne geçilmesi noktasında atılmış bir adım olarak nitelenebilir. Daha fazlası ise yerel kaynakları taradığımızda bu siyasi yapı benzeri yapıların devletin tüm kademelerinde; yasama, yargı ve yürütme erklerinde hatta emniyet, ordu ve üniversitelerde dahi bir teamül olarak kabul edilmiş olması realitesi…

Buna benzer bir yapılanmayı/tasarımı yakın tarihte bir başka noktada daha görüyoruz. O nokta Fransız işgali sonrası, siyaseti ABD’nin Irak’ta yapmaya çalıştığı şekilde dizayn edilen Lübnan…

Böyle bir yapıya sahip ülkelerde istikrarı tam olarak yakalamanın ne kadar zor olduğunu tahmin etmek zor değil. Zira alınacak her kararda tüm tarafların tevafuk etmesi lazım ki; bu imkansıza yakın bir ihtimal. Yani; küresel güçler örneklerimiz olan Irak ve Lübnan’da olduğu gibi “demokrasi ihraç ettiği” noktalarda aslında demokrasinin tam aleyhine bir çözümsüzlük/istikrarsızlık ihracatı da yapıyor. Ülke halkları ise “güç/denge” savaşları içerisinde hedeflenen amaca hizmet etmekten öteye gidemiyorlar.

Mevcutta dizayn edilen yapı; daima, istenildiği anda çeşitli ayaklanmaları, sokak olaylarını başlatmak için uygun bir zemin oluşturuyor. Çözüme ulaşmayan her başlıkta, -ki hemen hemen hiçbir başlığın tam olarak çözüme ulaşması mümkün değildir- ilgili “taraflardan” istenilen taraf, tabiri caizse “güdülenerek” memnuniyetsizliklerinin sonucu olarak hedeflenen istikamette kullanılabiliyor.

Şu anda sokak olayları yaşanan tüm ülkeleri bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. Özellikle mevzubahis noktalar Orta Doğu ülkeleri ve daha önce bu köşede detaylı olarak incelediğim üzere “Karayip Havzası” ülkeleri ise görünenin perde arkasına bakmakta daima fayda var.

Bu bilgiler ışığında şu analiz ile bitireyim; “karar alıcıların” ilk hedefi, yine onların tabiri ile “büyük koalisyon”lardır. Yani ülkelerin en yüksek “taraftara” sahip iki farklı görüşüne sahip kitle organizasyonlarını (parti, dernek, platform) bir araya getirerek, kukla öncüler/liderler eliyle, toplumun çoğunluğunun kendisini iktidarda hissetmesini sağlamak, alınan kararlara refleks vermesini engelleyerek ülkeleri kendi menfaatleri yönünde yönetmek. (Bu durum ülkemizde 7 Haziran sonrası dönemin başbakanı tarafından denenmiş ama başarılamamıştır) Şayet bu başarılamıyorsa, toplumsal farklılıkları/kutuplaşmayı dinamik tutacak dizaynlar yaparak, sürekli bir istikrarsızlık oluşturmak ve diğer taraftan “oyalama süreçleri” ile hedefe ilerlemek.

Bugün ülkemizde gerek muhafazakar, gerek milliyetçi gerekse şu anda devletimizin bekası noktasında tesis edilmiş milliyetçi/muhafazakar camianın birlikteliğini bozmaya, parçalamaya yönelik, devşirilmiş, biat etmişler eliyle oluşturulan, oluşturulmaya çalışılan sözde siyasi hareketler tam da “karar alıcılar”ın hedeflerine hizmet etmek için kurgulanan oyunlardır.

Ancak bu topraklar bu oyunlara uzun zaman önce kapılarını kapamıştır. Biat edenler, devşirilenler, aldananlar, kişisel düşmanlık motivasyonu üzerinden taraf olanlar olsa da; tarihi birikimimizden gelen yerel üstün akıl ve bu toplumun irfanı son raddede daima galip gelecektir.