KANLI SİYASET/Çİ
17 Mayıs 2006 Danıştay'daki katliamının daha ilk dakikalarında CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın " Siyasete kan bulaştı." sözü, siyasetle kanın nasıl yan yana getirilebildiğine ibretlik bir örnektir. Bir ruh hastasının cinayetini başörtüsüyle , hükümetle irtibatlandırmak için art niyetli olmak gerekir. Katledilen hakimin cenaze törenine katılmak için gelen Bakanlara saldırıp onların tören alanına( camii avlusuna ) girmesine engel olanlar, siyasetçi değil, teröristlerdi.
19 Mayıs törenlerini "Laiklik elden gidiyor." çığırtkanlığıyla sabote edip darbe şartlarını olgunlaştırmaktı amaçları. Bundan tam bir yıl sonra yapılacak olan cumhurbaşkanı seçimini kontrole almaktı. Nitekim, on birinci cumhurbaşkanını seçtirmemek için "367" ucubesini dayatmışlardı. 27 Nisanda e muhtıra yayınlamışlardı. Akıllarınca cumhurbaşkanını kendileri seçeceklerdi.1 Mayıs 2007'de yine CHP Genel Başkanı Deniz Baykal: " 367 reddedilirse çatışma çıkar." diyerek bir yıl önce söylediğinin şerhini de yapmış oluyordu. Sipariş kararlarla bu dayatmaya hukuku00ee kılıf bulmaya çalıştılar, AYM'den istedikleri gibi 367 kararını çıkarttılar. Tehditlere aldırış etmeyen hükumetse, 22 Temmuz 2007'de erken seçime gitti, Ağustosta TBMM'de on birinci cumhurbaşkanı seçimi yapıldı. Ekimde ise cumhurbaşkanını halkın seçip seçmemesiyle ilgili halk oylaması yapıldı. Halk da cumhurbaşkanını kendisinin doğrudan seçeceğine karar verdi. 11 Ağustos 2014'te de Recep Tayyip Erdoğan'ı halk doğrudan cumhurbaşkanı seçti.
2008'de kılık- kıyafet özgürlüğü getirmek için anayasanın 10 ve 42. maddeleri 411 milletvekilinin oylarıyla değiştirilince malum tek tipçi, yasakçı güruh " 411 "el kaosa kalktı" manşetiyle hak ve hürriyetlere savaş açtı. Şeflik sisteminin iflah olmaz savunucuları, bu anayasa değişikliğini iptal istemiyle AYM'e dava etti. AYM de anayasa değişikliğini, ancak şekil yönünden incelemesi gerekirken esasa girerek anayasanın "değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez" maddelerine istinaden, anayasaya aykırı olarak reddetti.
Kendilerini millet iradesinin üstünde gören tek tipçi, zevat, bu illetli anlayışını "kanlı siyaset" söylemiyle devam ettirmeye çalışıyor. Millet aleyhine olan her şeyde en önde. Binlerce vatandaşı katleden, şehirleri bombalarla tuzaklayan terör örgütüne kol kanat germeye devam ediyorlar.
İktidar mücadeleleri kendi kuralları çerçevesinde yapılırsa meşrudur. Demokrasilerde, siyasilere kefen biçmek, onlara kefeni göze alarak siyasete girmeleri gerektiğini ima/empoze etmek, siyaset değil; terördür.
27 Mayıs 1960'ta ( elli altı yıl önce) siyasete kan bulaştıran İT( İttihat- Terakki) artığı bu yapı, çirkefliğine devam ediyor. Terör örgütünün yancılığına soyunan zevat kandan ve gözyaşından besleniyor. Devlet ve millet dayanışmasını akamete uğratmak için her türlü şarlatanlığa, algı operasyonuna baş vuruyor.
3 Nisan 1963'te 27 Mayıs darbesini " Hürriyet ve Anayasa Bayramı "ilan eden, on yedi yıl bu ülkede darbeciliğin şakşakçılığıını yapan zihniyetin kanlı siyaset söylemi, normalleştirilmiş anormal bir durumun tezahüründen başka bir şey değil.
Türkiye, ancak yeni bir anayasa ve başkanlık sistemiyle siyasi ve ekonomik krizleri aşabilir. Aksi taktirde mevcut yapı, kriz ve kaos lobisinin iki dudağı arasındakilere mahkumdur. 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında oluşan belirsizlik havası, terör örgütünü ve yandaşlarını sevindirmiş, cesaretlendirmiş, terör olaylarının başlamasına sebep olmuştur. Çözüm sürecinin akamete uğramasının en önemli nedeni de budur. Terörden saltanat kuranlar başkanlık sistemine karşılar. Terörün siyasu00ee uzantısı yapı "Seni başkan seçtirmeyeceğiz." söylemiyle aslında başkanlık sisteminin Türkiye için çok önemli olduğunu anlatmış oluyor.
Batı ve ABD güçlü bir Türkiye istemiyor, koalisyonlu, zayıf karakterli iktidarlar eliyle istedikleri gibi ülkenin işlerine burunlarını sokuyorlardı. İMF memurları önünde iki büklüm olmuş başbakanlar olsun istiyorlar. Kartel medyası, "işadamları" hükümet kurup hükümet yıktıkları günlerin geri gelmesi için başkanlık sistemine şiddetle karşı çıkıyorlar. Öyleki terör olaylarının başlamasını bile başkanlığa bağlayacak kadar çirkefleşebiliyorlar. Bunların ahlaku00ee, insanu00ee hiçbir kaygıları yok.
2019 milletvekili genel seçimleri aynı zamanda başkanlık seçimi olacak. Türkiye, en geç 2020'de başkanlık sistemine geçecek. Belki de ilk Başkan Recep Tayyip Erdoğan olacak.