Dolar (USD)
32.53
Euro (EUR)
34.83
Gram Altın
2441.04
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Kanlı sınırlardan kan banyosuna

Batı dünyası, İslam dünyasının bir refah, barış ve özgürlük coğrafyası olmasını istememektedir. Küresel emperyalistler, Müslüman dünyada ve Afrika'da sürekli kan dökülmesini ve çatışma çıkmasını arzu etmektedirler. Emperyalist güçler, İslam coğrafyasında şiddet ve çatışmayı sürdürülebilir, sürekli ve kurumsal hale getirmek için bütün kaynaklarını seferber etmişlerdir.

Dünyada ekonomik bir durgunluk ve krizin yaşandığı söylenmektedir. Ekonomik durgunluk ve krizden tek etkilenmeyen sektör, silah sektörüdür. İslam dünyasında insanlar hayatlarını kaybettikçe, Batının silah sektörü, semiz hale gelmekte, güçlenmekte ve enerji kazanmaktadır. Silah sektörünün enerjisi, büyük ölçüde bolca akıtılan Müslüman kanından beslenmektedir.

İslam dünyası, kendi derinliklerinde örülen çatışma ve şiddet kuşatmasının farkına varmış değildir. Uzun yıllar boyunca oluşan öfke, intikam ve hınç hali, insanların sağlıklı, sağduyulu ve selim bir şekilde durum değerlendirmesi yapmasına engel olmaktadır. İnsanlar, yaşadıkları felaketlerden dolayı hep dış güçleri sorumlu tutmakta, kendilerine oyun ve komplolar kurulduğu şeklinde düşüncelerle dünyaları kurutulmuş durumdadır. Komplolar ve dış güçler kurgusu, Müslüman zihnin öğretilmiş çaresizliği içselleştirmesinden başka bir işe yaramamaktadır.

Birinci Dünya Savaşı'ndan beri yaşanılanlar aslında İslam coğrafyası için tek bir projenin yürürlükte olduğunu göstermektedir. Bütün Müslüman ülkeler, çelik kafeslerle kuşatılıp dondurulmuş durumdadırlar. Kuşatılmışlık ve dondurulmuşluk halinin bozulmasına, sadece Müslümanların birbirleriyle kavga ve savaşmaları gerektiğinde hareket etmelerine kontrollü olarak izin verilmektedir. Başka bir ifade ile Müslümanların ellerinin sadece tetiği çekmeleri ve bombaları patlatacak kadar hareketli olmaları sağlanmaktadır. İslam dünyası için kurgulanan en büyük proje, ebedi çatışma projesidir. Kant, Batı için evrensel barış projesini ortaya koymuştur. İslam dünyası, barışın nasıl mümkün olacağına dair düşünen ve emek harcayan felsefi, entelektüel ve manevi beyinlerden yoksun durumdadır. Herkes, ebedi çatışma projesinin devamı için her şeyini seferber etmiş durumdadır. Müslümanların, sahici anlamda bir evrensel barış projesine ihtiyaçları bulunmaktadır.

Birinci Dünya Savaşı'nın yüzüncü yıldönümünü anmaktayız. Birinci Dünya Savaşı, aslında hiç gerçekleşmemiştir. Bir veya ikinci dünya savaşı yoktur. Olan, dünyanın iki defa emperyalistler tarafından paylaşılması mücadelesidir. Emperyalizmin dünyayı paylaşım ve sömürge savaşı bugün de devam etmektedir. Sömürgeci paylaşım mücadelesinin etkin olarak yapıldığı coğrafya, Müslüman ülkelerdir. Müslüman dünyası için Birinci Dünya Savaşı hiç bitmemiştir, hep devam etmiştir. Emperyalistler, İslam dünyasında hiç bitmeyen kanlı sömürgecilik mücadelesini maskelemek için coğrafyamızın kanlı sınırlara sahip olduğu yalanını söylemişlerdir. Oysa coğrafyamız, kanlı olmadığı gibi, sınırları da bulunmamaktadır. Kanlı sınırlar anlayışı, ebedi çatışma projesinin bir ifadesinden başka bir şey değildir. İslam dünyasının kanlı sınırları kocaman bir yalandır. İslam dünyasında kanlı sınırlar yoktur, ancak kanlı paylaşım mücadeleleri vardır.

İslam dünyasını yeniden kanlı olarak paylaşabilmek için muhtevası eski, ama formu yeni bir kanlı projenin uygulamaya sokulduğu görülmektedir. Şii-Sünni çatışması denilen şey, kanlı bir projenin uygulamasıdır. Mezhep çatışmasıyla, Müslüman dünyanın mezbahaya dönüşmesi ve dehşet bir kan banyosundan geçmesi istenmektedir. Suudi Arabistan, petrol paralarıyla Vehhabilik adı altında mezhep temelli bir uluslararası ağ oluşturmaya çalışırken, İran Şiilik ekseninde uluslararası nüfuz alanı oluşturmak için her şeyi yapmaktadır. DAİŞ, Şiilere düşmanlık söylemiyle kendisini sözde Sünni bir maskenin arkasına gizlemektedir. Mevcut şartlar altında Mezhep çatışması denilen kan banyosu için şartlar olgunlaşmış durumdadır.

Suriye, Libya ve Irak'ta, mezhep çatışması dediğimiz kan banyosu fiilen uygulamadadır. Yemen'de mezhep çatışması, yeni bir aşamaya varmış durumdadır. Şii Hutiler, Yemen'in başkenti Sana'yı ele geçirmişlerdir. Yönetim, çareyi Aden'e kaçmakta bulmuştur. Ülkede, el-Kaide ve DAİŞ saldırıları devam etmektedir. Suudiler, Hadi yönetimini desteklerken, İran, Şii Hutilere her türlü yardımı sağlamaktadır. Yemen, mezhep çatışması denilen kan banyosunun yapılacağı kanlı bir mezbaha olmaya doğru hızla yol almaktadır.

İslam dünyasında mezhep çatışması adı altında korkunç bir kan banyosu projesinin uygulamaya konulduğu bugünlerde Erdoğan ve Arınç'ın sözleri üzerinden Türkiye'de siyasi bir çatışmanın zemini yoklanmak istenmekte ve Ak Parti'yi bölme planları yapılmaktadır. Müslüman coğrafyanın günlük siyasi kavgalarla kaybedeceği hiçbir enerjisi kalmamıştır. Şu andaki acil konu, Müslümanlar arasında mezhep çatışmasını önleme sorunudur. Bu sorun çözülmeden, ümmetin rahat nefes alması mümkün değildir. Mezhep çatışması sorununu çözmenin barışçıl bir yolunu bulmak için bütün Müslüman dünya, her şeyini seferber etmekle yükümlüdür.