Kanlı satrançta son hamle!
Aslında Dink cinayeti veya Uludere ile başlamadı bugünkü durum. İşaret fişeği Şemdinli'de Umut Kitabevi'nin bombalanmasıyla atılmıştı.
Son otuz yıldır "Farklı bir metotla, çocuklarımızın ölmediği bir yol da bulunabilir" diyen herkes, bir şekilde bertaraf edildi. Kansız çözümün lafı bile birilerinin tüylerini diken diken etti. Ve bu yöndeki her girişimi suikast ve bombalı eylemlerle sabote ettiler.
***
MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın "şüpheli" sıfatıyla mahkemeye çağrılmasını da son "hamle" olarak okumak mümkün. Hiyerarşiyi hiçe sayıp, üstlerine haber vermeden direkt Başbakan'a bağlı bir bürokratı ifadeye çağırmak ve bunun hukuken mümkün olmadığını bile bile yapmak, "yanlışlıkla" atılacak bir adım değil.
"MİT'teki bilgilerimiz bu tehlikeli adamın eline geçer korkusu taşıyoruz" minvalli açıklama yapan kimdi? İsrail'in Savunma Bakanı Ehud Barak. Fidan'ın MİT Müsteşarı olması üzerine 2010 yılında Barak, "MİT'in elinde önemli miktarda sırrımız var. İran'la paylaşılacağı korkusu taşıyoruz. Bu da çok rahatsız edici" demişti. İsrail medyasının da vurgulamasına göre, göreve geldiği günden bu yana Fidan, MOSSAD'ın hedefi!
***
Fidan, Suriye'den PKK'ya, Kuzey Irak'tan İsrail ve Avrupa'ya kadar bir dizi sorunlu bölge ve konuda MİT'in son yıllarda operasyonel faaliyetler icra eder hale gelmesini sağladı.
Hakan Fidan'la birlikte yılların iç hedeflere kilitlenmiş statik kurumu olan MİT'e canlılık geldi.
Akan kanı durdurmak için açılımın, diyaloğun, konuşmanın ve küresel satrancın hamlelerini kestirmenin de önemli olduğu görüldü.
Ancak her barış girişiminde yaşandığı gibi sabotajlar başladı ve terörden nemalanan, bu işin silahsız çözülmesini istemeyenler, ilk önce Oslo görüşmelerini deşifre ederek Fidan'ı köşeye sıkıştırma operasyonuna başladı. En son iş Fidan'ın, "şüpheli" olarak lanse edilmesine kadar vardı.
***
Son hamle çok ustaca kurgulandı. Fidan ifadeye gitse, hem "şüphe" kabullenilmiş hem de emri aldığı Başbakan zan altına alınmış olacak. Yok ifade vermezse, "Generale bile dokunuluyor ama sivil diktaya dokunulmuyor" diye çıngar çıkaracaklar.
Uludere ile Fidan üzerinden hükümete sıkı bir darbe vurmayı başardılar ancak hükümeti "sanık" sandalyesine oturtmadan bu işten vazgeçmeyeceklerini de bu hamleleriyle göstermiş oldular.
***
Başbakan Erdoğan, inandığı bir konunun üzerine inatla gitmesiyle tanınıyor. Bu hamlelere karşı "pes" edecek veya olanları sineye çekecek biri değil. Bu "küresel" ve "yerel" oyunu başlatanlara karşı da kararlı davranacağını düşünüyorum.
Yani mesele tek boyutlu değil. İç ve dış boyutu var. Çünkü Türkiye, hem İran ve Suriye konusunda hem de terörle mücadele ve açılım-diyalog konularında "çizgi dışında" hareket ediyor.
Ayrıca bu son hamlede İsrail, Suriye, terör, Fransa, Atlantik ve Ergenekon'un da piyon olarak satranç tahtasında olduğunu bilerek adımlar atmak, analizler yapmak çok önemli!
Sivil siyaseti bastırmaya, halkın iradesini küresel çakallara kurban etmeye kalkanların, "Ava giden avlanır" sözünü bir kenara yazması gerek!