Kanlı işgaller de yazılır dergilerde bir gün…
Rusya’nın Ukrayna’yı kanlı işgali, bütün insanlığın yüreğini kanatırken, dergilerde bu zulmün anlatılacağı sayfalar hazırlanıyor.
İşte
bunun için edebiyat gereklidir. Dergiler bu sebepten çıkmalıdır her zaman.
İnsanların güzelliklerini de yansıtmalı beyaz sayfalar, işledikleri kızıl
cinayetleri de… İsrail’in Filistin’de yaptığı zulmü, Ermenistan’ın Karabağ’da
işlediği cinayetleri, Sırpların Boşnaklara uyguladığı soykırımı, Esat’ın
milletine tatbik ettiği imha hareketini, Çin’in Doğu Türkistan’daki vahşetini
dergilerde hep okuduk. Rusların Kırım’da, Afganistan’da ve Çeçenistan’da
Müslüman halklara yaptığı saldırıları unutmadık. Bugün de Ukrayna’da aynı suçu
işliyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, dünyanın gözü önünde cereyan ediyor.
Cılız tepkiler var. Bu samimiyetsiz eleştiriler Rusları durduracak mı,
sanmıyorum. Bilhassa ABD ve Çin’in müdahale edeceklerinden kuşkuluyum. Zira
ikisinin de tuzu kuru ve aynı emperyal emellerin peşindeler. Öyleyse görev,
dünyadaki diğer bütün ülkelere düşüyor. Şu anda Ukrayna’da insanlar, hayvanlar,
bitkiler ölüyor. Yaşlılar, kadınlar, çocuklar, bebekler hayatını kaybediyor. Halk
tedirgin ve korku içinde. Bütün dünya bu zulmü lanetlemeli, elinden geleni
hemen yapmalı. Dün Kırım, bugün Ukrayna. Yarın sıra, diğer Avrupa ülkelerine
gelebilir, unutulmamalı.
Savaşların
acısını daha çok çocuklar çekiyor. Sığınağa saklanan Ukraynalı masumlar, gözyaşları
içinde “Ölmek istemiyorum.” diyorlar. Bu sahnenin insanlığın vicdanını
titretmesi lazım. Ama savaş baronlarının farklı hesapları, satacak silahları
vardır. Bütün dünya devletleri, gelecekte iyilikle anılmak istiyorlarsa
komşularını veya uzaktaki ülkeleri işgal eden emperyalist güçlere karşı kesin
tavır içinde olmalıdır. Aksi takdirde gelecek nesillere hesap vereceklerdir. Bütün
kirli, kara ve kızıl işgallerin peşine düşen dergilerimizde Mart sayıları
hazırlanırken bu insanlık dışı, emperyalist saldırı yer almalıdır. Hitler’i ve
Stalin’i aratmayan zalimlerin iç yüzü ortaya dökülmeli, akıttıkları kanın
hesabı en azından kalemle sorulmalıdır. Hani Müslümanlar için bir emir var ya:
“Bir kötülüğü gördüğünüzde elinizle, olmazsa dilinizle engelleyin.
Yapamıyorsanız hiç olmazsa kalbinizle o şer fiile buğz edin, lanetleyin.”
İKİNDİ YAZILARI
Salgından sonra bütün dünya ile birlikte ülkemizde de
ekonomik kriz yaşanırken ne yazık ki bazı dergilerimiz buna dayanamadı ve
okuyucuları ile vedalaştı. Dergâh, Kubbealtı Akademi Mecmuası ve Somuncu Baba dergileri yayınlarına ara
verdiler. Somuncu Baba internet
üzerinden çıkmaya devam ediyor. Dileyelim ki, bazıları neredeyse 50 yıllık bir
maziye sahip olan bu dergilerimiz imkâna kavuşsun, matbaalarda basılsın ve
okuyucularıyla yine kucaklaşsın. Bu temennide bulunurken geçmişte çıkmış iyi
edebiyat dergilerinin tıpkıbasımlarının yapıldığını görmek sevindirici. Bu tür
neşriyat, bir vefa borcu olarak söz konusu dergiyi yeni okurlarıyla
buluştururken bir bakıma kültür, edebiyat ve yayın tarihimize de önemli bir
katkı oluyor. Daha önce Türk Yurdu, Büyük Doğu, Serdengeçti, Dergâh ve Oku gibi dergilerimizin tıpkıbasımları
yapıldı. Şimdi de İkindi Yazıları’nın
Nisan 1985-Ekim 1994 tarihleri
arasındaki sayılarının tıpkıbasımı gerçekleşmiş bulunuyor. Kahramanmaraş
Büyükşehir Belediyesi’nin üstlendiği bu kültür hizmeti elbette
unutulmayacaktır. Duran Doğan’ın Genel Koordinatörlüğünde hazırlanan
kaynak eseri Duran Boz yayına hazırlamış. Başta şehrimizin Belediye Başkanı Hayrettin
Güngör’ün takdim yazısı var. Güngör, muhtevalı sunuşunda “Dergiler edebiyatın
atardamarıdır. Yazar adayları ilkin dergilerde okur karşısına çıkar.
Acemilikten ustalığa giden yolda zorunlu bir gerekliliktir bu. Ülkemizde bir
gelenek olarak ilkyazı temrinleri dergilerde yapılır çünkü.” İkindi Yazıları’nın edebiyat
dergiciliğinin “Anadolu’daki seçkin örneği” olduğuna dikkat çeken Başkan,
buradan yetişen isimler arasında Nedim Ali, Yunus Devleti, Şaban Abak, Mevlâna
İdris, Kemal Sayar, Fikri Özçelikçi ve Âdem Turan’ı da sayıyor. Andırın gibi
küçük bir ilçede böyle bir derginin çıkışının önemini vurgulayan Güngör, İkindi Yazıları’nın ilgilisine
karşılıksız gönderildiğini de hatırlatıyor. Duran Boz’un “Anadolu Edebiyat
Dergiciliği Bağlamında İkindi Yazıları” özelde İkindi Yazıları ama genelde dergiciliğimizi kuşatan ve kucaklayan
etraflı bir makale. Neredeyse Türk dergicilik tarihinin özlü bir metni. Tabii
Maraş’ın “Cumhuriyet dönemi edebiyatının önemli merkezlerinden biri” olduğunu
da vurguluyor Boz ve devam ediyor: “Maraş insanı; kendisi olma, kendisi kalma
bilincinin arayanı olmuştur hep. Dışa kapalı insan hayatının, içteki zenginliği
yankılanmıştır Maraş semalarında.”
EDEBİYATÇILAR YURDU
Yazıda Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil, Halide
Nusret Zorlutuna ve Mehmet Âkif İnan gibi edebiyatçıların Maraş’la
bağlantılarını ve bu şehrimize olan sevgilerini de aktarıyor yazar. Tabii şehrimizin
simgelerinden Karakoç kardeşler de unutulamaz elbette. Bahaettin, Abdurrahim ve
Ertuğrul Karakoç Kardeşler Maraş’la özdeş. Duran Boz’un bu ufuklu makalesinden
birkaç satırı okuyalım en azından: “İkindi
Yazıları, Anadolu dergiciliğinin orijinal örneğidir. Biçim ve içerik olarak
Anadolu’daki türdeşi diğer dergilerden ayrılır. Kapaksız ve resimsizdir.
Okurunu kendisi keşfeden, yazarını kendisi yetiştiren, okurları aynı zamanda
yazarları olabilen bir dergidir. Modern makinelerde dizilmeyen, sermaye desteği
olmayan, kitapevlerinde satılmayan, hiçbir dağıtım ağında yer almayan,
meraklılarının referans mektupları sonucunda ulaşmakta zorluk çekmediği sarı
kâğıda tertemiz basılan bir dergidir.” Büyük boy 543 sayfalık bu muhteşem
ciltte pek çok şiir, deneme, hikâye, hatıra, röportaj var. Benim çok anlamlı
bulduğum ve Anadolu irfanının hususiyetini de gösteren bir cömertliğe de işaret
etmek isterim. İkindi Yazıları’nda o
ay içinde çıkmış olan edebî eserler meccanen tanıtılıyor. Hem de ilan şeklinde.
Bu hakikaten yüce bir davranış, engin bir gönül zenginliği.
MEHMED ÂKİF VE İSTİKLÂL MARŞI YAZILARI
50. yılını idrak eden Türk Edebiyatı Vakfı’mız, yarım
asırlık Türk Edebiyatı dergisini
itinayla çıkarmaya devam ediyor. İmdat Avşar yönetimindeki dergide hem aşina
olduğumuz usta ediplerin yazı ve şiirleri hem de genç edebiyatçıların
çalışmaları görülebiliyor. Yapılan önemli bir hizmet de dergide neşredilmiş
olan ‘Mehmed Âkif’ ve ‘İstiklal Marşı’ yazılarının bir ciltte toplanmış olması.
Böylece bu eser hem araştırmacıların hizmetine sunulmuş oluyor hem de konuya
yakınlık duyanların el altında tutacağı bir kaynak hüviyetini koruyor. Bahtiyar
Aslan’ın hazırladığı, emek mahsulü bir çalışma.
YILLIK GELENEĞİ SÜRDÜRÜLMELİDİR
Geçmişte çok daha yaygın olan ‘yıllık’ hazırlama geleneği
keşke aynı şevk ve heyecanla devam ettirilse. Zira bu yıllıklarda okuyucu, bir
bakıma gözden kaçmış olan metinlere yeniden kavuşurken, seçme şiir ve yazıların
da toplu olarak sunumu gerçekleşiyor. Bu bakımdan Ali Sali’nin hazırladığı Edebiyat Ortamı Şiir Yıllığı 2021 ile
Yunus Nadir Eraslan’ın emekle vücuda getirdiği Edebiyat Ortamı Öykü Yıllığı 2021 kütüphanelerdeki seçkin yerlerini
şimdiden aldı bile. Keşke diğer dergilerimiz için de benzer seçmeler yapılsa ve
bunlar kitaplaşsa. Böylece derginin bazı sayılarını kaçıranlar, belli alandaki
edebî verimleri bir arada görür, okuyarak istifade eder.
BELEDİYELERE
DERGİLER İÇİN BİR TEKLİF
Dergicilik
hakikaten zor. Her ay muntazaman pek çok metni bir araya getirip hazırlamak,
sonra matbaada basılmasını sağlamak ve ardından dağıtımını yapıp okuyuculara
ulaştırmak güç bir iş. Bu alanda bazı kurum ve kuruluşlara bence görev düşüyor.
Gördüğüm kadarıyla pek çok belediye kendi adına dergi hazırlatıyor. Bunlar
genelde tanıtım amaçlı, reklam kokan sıradan dergiler. Hâlbuki kültüre ve
sanata değer veren belediyelerimiz, pekâlâ seviyeli dergilere sponsor olabilir,
basımına ve dağıtımına katkıda bulunabilirler. Böyle bir sahiplenme hem
belediyelere değer katacak hem de dergilerimizin daha uzun seneler çıkmasını
sağlayacaktır. Dergilerin yayın yönetmenleri de ‘maddi endişe’den uzak bir
şekilde daha estetik ve seçkin bir dergi hazırlama imkânı ve fırsatını
bulabileceklerdir. Bu belediyecilere naçizane teklifimdir. İnanıyorum ki böyle
bir hassasiyet, onları mutlu edeceği gibi, halk ve bilhassa aydınlar nezdinde
de şükran duygularıyla karşılanacaktır.
GENÇLER ÖNCE DERGİDE PİŞMELİ
Bir
sözüm de genç dergicilere ve yeni dergi teşebbüsünde bulunan heveskâr
kardeşlerime. Kâğıdın zamlandığı, baskı masrafının arttığı ve dağıtımın
zorlaştığı bu sıralarda yeni dergi çıkarmaya hiç gerek yok. Zira büyük
emeklerle hazırlanacak bir derginin yaşama şansı şu sıralar çok zayıf
görünüyor. Öyle ise boşuna emek harcamanın, lüzumsuz yere koşturmanın ne gereği
var? Bu arkadaşlarımız, var olan dergilere yazsınlar. Bu dergilerde
yetişsinler, pişsinler. Hatta gerekirse yıllardır çıkan dergilerde görev
alsınlar. İleride onlar da çıraklık ve kalfalığı tamamlayıp ustalaştıkları
zaman elbette yeni dergi çıkarma hakları doğacaktır. Ama en azından şartlar o
vakit daha müsait ve ortam daha uygun olabilecektir.
DERGÂH MEKTEBİ’NE ARA
Bazı
dergiler mekteptir, okuldur, nesiller yetiştirir. Dergâh Yayınları bünyesinde
çıkan Dergâh dergisi de böyle bir
ocaktı. Ne yazık ki Ocak 2022 tarihli 383. sayısı ile okuyucularına veda etti. Tabii bu kara haber, edebiyat
dünyasını hüzünlendirdi. Ben bu ‘veda’nın kısa süreli olacağına inananlardanım.
İnşallah şartların düzelmesiyle Dergâh’ımız
yine edebiyat dünyasına hitap edecek ve kendisine hasret kalan okuyucularıyla
yeniden kucaklaşacaktır. Bu sayıda İbrahim Gökburun, merhum Teoman Duralı’nın Öyle Geçer ki Zaman isimli eserini
tanıtıyor. Dilara Ayşe Akdeniz’in “Unutuluş ve Kedi Maya” başlıklı hikâyesini
okuyoruz. Mustafa Kutlu “Yusufçuk İçin” yazısında sinema çalışmalarını ve
dostlarını anlatıyor. Mustafa Bâki Efe “Üstad Sezai Karakoç’un Vefâtına Târih”
düşürüyor. Bari onu okuyalım: “Çıktı bir münâdi, geldi yediler ki dedi âh /
Gitti gülzâr-ı cemâle şâir-i sâhib-zamân Hicri: 1443” Yakup Öztürk’ün Nâzım H.
Polat ile yaptığı röportajda mühim hususlardan bahsediliyor. İnci Enginün
Hocamızın “Allahaısmarladık: Bir Şehidin Son 29 Günü” yazısı ile “Devam
Karnesi” hatırası okunmalıdır. Fatma Barbaraosoğlu, benim bir kitabıma isim
olan “Sefertası”nı yazmış. İsmail Kara’nın sahaflara dair yazısı ise
sahafiyelik. Asla kaçırılmamalı, bir an evvel okunmalıdır.
DERGİLERİMİZİN BEREKETİ
Aslında
bu yazımda dergilerimizin yeni sayılarını tek tek tanıtmayı düşünmüştüm. Ama ne
mümkün! Fakat içime sinmedi. Başka vesilelerle yine onlardan bahseder,
muhtevalarından söz ederim. Şimdilik en azından isimlerini burada hatırlatmak
istiyorum. Bu vesile ile dergi çıkaran bütün dostlarımı yürekten kutluyor,
saygıyla, muhabbetle selamlıyorum. Elleri dert görmesin. Emekleri hiç zayi
olmasın. İnşallah zahmetsiz, endişesiz, telaşsız ve sıkıntısız bir şekilde bu
kutlu çalışmalarını sürdürürler. İşte bana ulaşan ve benim görebildiğim
dergilerimizin alfabetik olarak isimleri: Ay
Vakti, Aydos, Bilim ve Tefekkür, Biyografi Analiz, Bizim Külliye, Bursa
Günlüğü, Ceviz Ağacı, Dem, Diksiyon ve Edebiyat, Edebiyat Ortamı, Evvelahir,
Fatih Sultan Mehmed Anadolu İmam Hatip Lisesi Dergisi, Fetih, Genç,
Hanımefendi, Müşterek, Olağan Hikâye, Olağan Şiir, Parantez, Renkâhenk, Somuncu
Baba Aile, Söğüt, Sufiyye, Şehir ve Kültür, Şiraze, Teferrüç, Turing, Türk
Edebiyatı, Vefa, Yedi İklim, Yedirenk, Yeditepe Fatih, Yeni Dünya, Yitiksöz,
Zafer.