Kamunun Rehber Kuruluşu
İsveç
dilinde ‘arabulucu’ anlamına gelen, dilimizde söylemesi kolay olmayan ‘ombudsman’
kelimesiyle 2012 yılında tanıştığımızda yabancılığı kurum görevlileri dâhil
olmak üzere hepimiz çekmiştik.
Kurumsal
denetim mekanizması olarak ilk günlerin acemiliğinden sıyrılıp neyi, nerede,
niçin veya niye sorgulamalarının ardından insan hakları açısından kendilerine
ulaşan şikâyet ve başvuruları sorunsuz, ücretsiz ve dostane şekilde çözüme
kavuşturup yargının yükünü hafiflettiği görülünce ‘ombudsmanlık’ gitti yerine
‘Kamu Denetçiliği Kurumu’ bilinmeye başlandı.
Kuruma
gelen kararlar neticesinde adaletin tesisine yardımcı olduğu görülürken,
kurumun yaptığı işlere ve yardımcı olduğu konulara göz attığımızda avukatlık
vazifesini deruhte ettiğini de söyleyebiliriz.
Anayasal
bir kurum olarak kuruluşunu gerçekleştiren Kamu
Denetçiliği Kurumu’nun kamu bürokrasisinin daha iyi yönetimi ve ilkelerinin
belirlenmesine ilişkin çalışmalarından yeterince haberdar olmadığımızı ifade
etmek isterim.
İnsan
haklarının devlet tarafından korunması ve geliştirilmesi, ihlallerin önlenmesi
konularında ülkemizin gecikmiş olduğunun altını çizerken, insan haklarının
yargı dışı mekanizmalarla korunması konusu yeni bir gündemdir.
Temek
gayesi insan haklarını korumak ve geliştirmek olan devlet, bu hakları farklı
biçimlerde ihlal edebilir. Millet iradesinin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi adına
devletin yetkisini kullanan Kamu
Denetçiliği Kurumu yasama ve yürütme erklerinin çalışmalarının sonuçlarını
gösteren bir ayna görevi görmektedir.
‘Kamu Başdenetçisi’
unvanı ile Şeref Malkoç kurumun
başında siyasî, meslekî ve kültürel açıdan dolu bir isim olarak kurumun başında.
Onun katkısı olacağını düşünerek bir etkinlik açılışında anlattığı ilgi çeken
bir hikâyeyi paylaşalım: Adalet Bakanımız (ismini vermedi) ‘ombudsmanlık’
müessesini kurma çalışmasını yapmak için İsveç’e bilgi almaya geldiklerini
söylediğinde İsveç Adalet Bakanının şaşırdığını ve “Biz bu sistemi sizden
aldık” dediğini aktararak olayı geçmişle bağlantılı olarak anlatmıştı. 1709
yılında İsveç Kralı 12. Şarl, Ruslarla Poltava’daki savaşta mağlup olunca
Osmanlı İmparatorluğu’na sığınıp beş yıl kadar kaldığında devletle halk
arasındaki münasebetleri inceleme fırsatı bulmuş. Kendisi ülkesine
gidemediğinden Osmanlı’da yaşayıp gördüklerini uygulaması için kralı temsilen bir
kişiyi görevlendirdiği ve adına ‘ombudsman’ dediğini aktarmıştı.
Hiç
şüphesiz Adalet Bakanımız konuyu öğrendiğinde sevinç ve burukluğu aynı anda yaşamıştır.
Dedik ya, gecikmiş bir mevzuat. Kurum çalışanlarının gayretini TBMM de görev yaptığımda yakından
müşahedeetmiştim. Bu konuda diğer ülkelerdeki çalışmaları
takiple mesafeyi kısa sürede kapattıklarını rahat ifade edebilirim. Kurumun kuruluşunun ilk günlerinde vazife alan
isimler konu üzerine ilk defa çalışmalarına rağmen bilgi ve birikimlerini
sağlıklı aktarmaları neticesinde kısa sürede başarıyı elde ettiler. Daha sonra
yapılan çalışmalarla statüye kavuşturulan kurumda uzman, akademisyen ve diğer
çalışanlar hizmetleriyle göz doldurdular.
Görev
üstlenenler alanlarındaki çalışmalarla devletimizin daha iyi yönetimi, daha
müreffeh bir toplum oluşmasına verecekleri katkının değerli olduğunu biliyoruz.
‘Kamu Denetçisi’ Fatma Benli Yalçın ile Celile
Özlem Tunçak hanımefendileri görevlerinde, Arif Dülger, Yahya Akman ve Sadettin
Kalkan ile resmî ve sivil toplum çalışmalarımızda yol arkadaşlığımız
olmuştu. Siyasî ve kamu tecrübeleriyle artı değer kattıklarını burada açıklıkla
belirtirsek bir hakkı teslim kabul ediniz.
Kuruluşundan bu yana hakkın ve adaletin tecellisi için var gücüyle çalışan, değişik iletişim araçlarıyla müracaat etmiş kişilere rehberliğe devam eden kuruluşun hakemli dergi başta olmak üzere icraatlarını anlattığı yayınları kitaplığınıza temin etmenizi salık veririm, ve’s-selam.