Kampüslerdeki protestolara neden tahammül edilmedi?
Bölgemizde art arda çok önemli iki gelişme yaşandı. Birincisi, İran Devlet Başkanı heyetiyle birlikte Azerbaycan’dan dönerken helikopterinin kaza yapma sonucu hayatını kaybetmesiydi. Bu konuda bizim medyamızda birçok komplo teorisi ileri sürülüyor. Ancak bizi takip eden dostlarımızı yanıltmamak için, biraz beklemenin daha doğru olacağını düşünüyorum. Dolayısıyla komşumuz İran’a geçmiş olsun diyor bu konuya şimdilik girmiyoruz ancak gelişmeleri dikkatle takip etmeye çalışacağız
İkincisi, Laheyde’ki UCM’nin 21. yüzyılın celladı Netanyahu
için Savaş Suçu işledikleri gerekçesiyle tutuklama emri çıkarılması
istenmesiydi. Netanyahu ve şebekesinin tutuklanması dünya barışı için şarttır. Zira
ahlak ve hukuk bunu gerektirir. Bu bakımdan böyle bir sonucun çıkması umut verici
bir gelişme olmakla birlikte Netanyahu’nun tutuklanmasının mümkün olup olmayacağını
bekleyip göreceğiz.
Ancak bu kararın çıktığı saatlerde bile Netanyahu,
Filistin’de katliamlara devam etti ve sürekli hukuktan insan haklarından
bahseden batılı devletler sadece seyretti. Amerika’daki bir avuç vicdan sahibi
insanlar, çeşitli üniversitelerde İsrail’i lanetliyor ve yöneticilerinden bu
vahşeti durdurmalarını istiyor.
Birkaç gündür gelişmeleri Amerika’dan izliyorum. Gördüğüm
kadarıyla protestocu öğrenciler, hiç değilse üniversitelerin ‘’Aprattheid’’ anlayışına sahip işgalci
İsrail’le, bağlarını kesmesini talep ediyor ama ne yazık ki dinleyen yok. Öğrencilerin
bu talebi, ahlaki bakımdan haklı, hukuki olarak meşru, siyasi açıdan son derece
doğru bir taleptir.
Ancak barışçıl gösterilere bile tahammül edilmedi. Polisler,
geçen hafta Perşembe sabahı Şikago ve DePaul Üniversi’tesindeki protestocu
öğrencileri dağıttı ve iki kişiyi de tutukladı. ‘’Protestolar hiçbir şeyi
değiştirmez, tüm protestoları şiddetle dağıtmalıyız’’ diye açıkladılar.
Mademki protestolar hiçbir şeyi değiştirmeyecekse, o
hâlde öğrencilerin eylemini neden engelliyorsunuz? diye sormak gerekir. Çünkü bunlar
kendi anlayışlarının dışındaki tüm anlayışları yok etmek isteyen bir zihniyette
sahipler. Onun için vicdanın ve hukukun sesi olmaya çalışan bu gençlerin sesini
kısmaya çalışıyorlar.
Hâlbuki hangi milletten, inançtan ve kültürden olursak
olalım haksızlığa karşı çıkmak insanlığın ortak değeridir. Bu nedenle farklı
renklere, ırklara, dinlere mensup öğrenciler, tıpkı gökkuşağın renkleri gibi
yan yana gelerek İsrail’in işlediği vahşete karşı sesini yükselttiler.
Ahlaktan, hukuktan, iyilikten, barıştan, hayattan yana
olanlar ile ölümden, çatışmadan kötülükten yana olanlar her zaman ve zeminde
ayrıştıkları gibi, Filistin’de İsrail sorunu hakkında da ayrıştıklarını
görüyoruz. Batılı devlet elitleri, İsrail’in işlediği vahşet karşısında
susmaları nedeniyle insani değerlerin üzerine bina edildiği kavramları işlevsiz
bir hâle getirmişlerdir. Hukukun üstünlüğü, insan hakları gibi kavramlar artık
tersyüz olmuştur.
Hâlbuki kavramlar, olayları anlamamızı, olgular
arasındaki ilişki ve etkileşimleri kavramamızı sağlayan önemli araçlardır.
ABD’deki üniversite kampüslerinde İsrail’e tepki gösteren öğrencilerin
dağıtılmasının temel nedeni, İsrail’in çıkarttığı olayların ve Filistin
olgusunun anlaşılmasını engellemektir.
Her zaman ifade etmeye çalıştığımız gibi hakikat batıldan
daha etkilidir. Zira hakikatin dönüştürücü gücünden endişelendikleri için
öğrencilerin eylemine izin verilmiyor. Şimdilik Amerika’nın İllinois Eyaletin’e
bağlı Şikago’dan güzel ülkemin güzel insanlarına selam ve sevgiler.