Kalpler bugün ülkem gibi
Bana bugün dokunmayın, okunmuyor duygularım. İçimin tüm sokakları puslu, suskun bir devin imtihanındayım ben bugün. Ben bugün kalbimi gömdüm, kara topraklara sala sala, dertler yara yara ben bugün yüreğimi gömdüm. Hüznümün akıbetiyle yeşerecek bir kalbe kavuşmak için fırtınalar susturan gözyaşı selimle suluyorum kalbimi, gönlüm yeşersin diye. Gönlümün yolcuları ıslanmış soğuyor, üşüyor, donuyor, ana bildiğimiz sancak yarılara inmiş diye. Şu tufana bakın hele, gözyaşı tufanına, sinelere ıstırap.
Kefen diye bu derdime hangi dermanı yazacaksın doktor. Kanatları yolunmuş
bir güvercine hangi özgürlüğü vadedeceksiniz. Yarasına tuz bastıranı neyle
korkutacaksınız. Aklını kalbine iman diye bileyen ülkeyi neyle yıkacaksınız. Öldükçe
çoğalan bu işte bir iş var, ölsün diye ( şehiT olsun diye) evlatlarını harbe
gönderen bir ananın gözyaşında hangi kuşlar hürdür bilir misiniz.
Hikmetler ummanıdır benim ülkem. Ülkemin gülücüklerini unutturmayacağız.
Evlatlarımızın avazlarını ruhumuza nakış eylediğimiz o puslu günleri nasıl
unuturuz. Yüreklerini sandıklara bandajlayıp afetlere gönderen merhamet yüklü
gönlünü bize yâr edenleri nasıl unutacağız. Tek serveti ineği olan seksen
yaşındaki ninelerin kalbindeki iman dumanlarını hangi yas söndürebilir. Kefense
kefenimizi alır, bayraksa onu da biz yarıya indirip yasımızı kendimiz tutar,
yaşlılarımızın sol yanından biz yine diriliriz diyen o ülke. Bin kere sefalet
görmüş olsak bile, biz ümitsizliğe ram olmayacak, çocuklarımızın harçlıklarıyla
kendimize yeni bir güneş bulup yeniden ayağa kalkacağız. Bugün ülkem gibiyiz, ruhu
alev alev, külüyle ülkeler kuracak kadar.
Enkaza dönüşmüş kalbini annelerin duasıyla bina edeceksin. Sen düştüğü
yerden kalkan Anadolu serhadı, Mezopotamya’nın koruyucusu mübarek ülkem, yas
perdelerini dağıtacak o yaşlı annelerin muradındadır senin ülkün. Kıyametler
kopacak ve sen korkmayacaksın, yaslandığın gölgenin arkasında seni tutacak
gaybın askerleri.
Sana ağlamak da yakışır gizli gizli, ağlayacaksın bazen avaz avaz, hıçkıra
hıçkıra, deli itler şaşıracak hâline. Hele şu kışı bir geçirelim, yediğimiz
ayazın hesabını yaparız, korkma, şu kamburlaşmış sırta yükle yükleyebildiğin
kadar yük, Allah beni sana hamal eyledi ey mübarek ülkem.
Ben seni düştüğü yerden kalkmandan bilirim ey şerefliler hünkârı ülkem.
Sana yüklenen muratların hangi yağmurlar yağdıracağını bilirim, bilirim seni ey
günahkâr ruhlardan arınmış ülkem. Kendine güneşlerin fethini gaye edinen ülkem,
sen içimdeki külleri dağıtan hissin.
Enkazda şehirlerde şehitlerimiz var, şehitlerin hülyası ulu ufkunda bir
sonsuzluk var. Sonsuzluk serabının hükümdarı şehitlerimiz. Size yaktığımız ağıt
asla bitmeyecek, size tuttuğumuz yas perdesi gönlümüzü hep mahzun kılacak,
gönlümüz bugün ülkem gibi. Ülkem yeniden kalkmaya muktedir, çünkü iman asla
namağlup. İmandır şehitlerimizin kefeni. İman yeşerecek o kalplerden, kalpler
bugün ülkem gibi.