Kalp neye bağlı?
Hz. Peygamber (a.s.): “Hiçbir gölgenin bulunmadığı günde Allah'ın arşının gölgesi altında gölgelenecek bir grubun da ‘kalbi mescitlere bağlı kişiler’ olduğunu haber vermektedir.
Kalbi mescitlere bağlı olan adam…
Bizler; mescitlerin, camilerin imarını hep
maddi olarak anlatırız da manevi imar yönünü biraz ihmal ederiz.
Hz. Peygamber (a.s.) burada bu hususa daha
çok dikkat çekiyor.
Kalbi mescitlere bağlı olan adam!
Namaz söz konusu olduğu zaman bütün akan
suları duran adam demektir. Cami söz konusu olduğu zaman; bütün işler bir
kenarda duran kişi demektir. Hayatının merkezine kulluğu koyan adam demektir.
Eskiden büyüklerimiz daha çok yelek
giyerlerdi. Yeleğin cebinde, zinciri yeleğin düğmesine bağlı köstekli bir saat olurdu.
Zamanı öğrenmek için yeleğin cebinden onu çıkarır, bakarlardı. Bu tabloyu
yaşayanlarınız vardır. Gözünüzün önüne gelecektir.
Oturuyorlar caminin önündeki bankta… Siz
gidiyorsunuz.
-Selamünaleyküm.
-Ve aleykümselam.
-Amca saat kaç?
Amca, elini yeleğinin cebine atar,
köstekli saatini çıkarıp kapağını açar ve dikkatle bakıp tekrar kapağını
kapatıp cebine koyar.
“Vakit yakın evladım!” diye cevap verir.
Siz belki başka bir şey sordunuz. Belki
otobüsü kaçırıp kaçırmadığınızı öğrenmek için saati sordunuz. Belki önemli bir
toplantıya yetişeceksiniz onun için saati bilmeye ihtiyaç duydunuz. Belki başka
işiniz var ama hacı amcanın “saat kaç?” diye sormanızdan anladığı; namaz saati,
namaz vaktidir.
Çıkarıyor saatini, vakit yakın evladım
deyip yerine koyuveriyor.
Bu kalbi mescitlere bağlı olan adam
tabirinin tarifini pek güzel anlatan bir örnektir.
Kalbi mescitlere bağlı olan adam; hayatı,
ibadet ve kulluk düşüncesi üzerine şekillenmiş bir insan…
Allah Teâla (c.c.): “Allah'ın
mescitlerini ancak Allah'a ve ahiret gününe inanan, namazı kılan, zekâtı veren
ve Allah'tan başkasından korkmayan kimseler imar ederler. İşte hidayet üzere
oldukları umulanlar bunlardır” (Tevbe, 18) buyurmaktadır.
Caminin maddi imarı söz konusu olsa hemen
oraya koşar. Elinden gelen yardımı yapar. Elinden gelen gayreti gösterir. Çevresini
güzelleştirir. Temizliğine bakar; kırılanı, bozulanı tamir etmenin yollarını
arar. Sadece bununla kalmaz; cami onun hayatının merkezidir. Caminin minaresi,
minberi, kürsüsü, halısı, duvarı, avizesi, ampulü vs. bunlar önemli ama daha
önemli olan o caminin saflarında, hayatının merkezine ibadeti-kulluğu koymuş
olan cemaatin varlığıdır.
Bunun tam tersi, mescitlere uzak olup
düşmanlık yapanlar da çok büyük azapla tehdit edilmektedir: “Allah'ın
mescitlerinin içlerinde O'nun adının anılmasını men eden ve onların
(mescitlerin) harap olmasına çalışan kimseden daha zalim kim olabilir? Aslında
bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir (başka türlü girmeye hakları
yoktur) Onlara dünyada rezillik, ahrette de pek büyük bir azap vardır.”
(Bakara, 114)
Dünyada 24 saat boyunca Allah ve
Resulü'nün isimlerinin ezanla göklere yükseldiği yerlerdir mescitler.
Hz. Peygamber (a.s.) Kâbe’ye dönerek: “Ne
hoşsun, ne güzel kokun var ey Kâbe!” Ne büyüksün, ne kadar büyük
saygınlığın var. Muhammed'in canını elinde tutan, kudretinde tutan, gücünde
tutan Allah'a yemin ederim ki; bir mümininin Allah katındaki saygınlığı, bir
müminin Allah katındaki değeri senin saygınlığından daha fazladır.” diye
Kâbe’yle konuşur.
Aslolan
insandır.
Kalbi mescitlere bağlı olan insan; hayatın,
yaratılışın gayesini bilen insan, dünyaya niye gönderildiğinin farkında olan
insan, kulluk olmazsa, duanız olmazsa Rabbin sizi ne yapsın diye dua olmayınca,
kulluk olmayınca Rabbinin katında bir değerinin de olmadığının farkında olan
insan; Kâbe’den, camiden, mescitten daha hayırlıdır.
“Kalbi mescitlere bağlı olan adam Allah'ın
arşının gölgesi altında gölgelenecektir.”
Namazı eda etti, vakti kıldı. Efendimiz
(a.s.)’ın tabiriyle “namazdan sonra kulağı diğer vakitte.” İşinden
geri kalmıyor; büroda evrakı ile meşgul, dükkânda ticareti ile meşgul, tarlada
ekim-dikimle meşgul ama kulağı ezanda. Aman ha namaz geçmesin! Çünkü biliyor ki
“Bir ikindi namazını kaçıran, terk eden kimse bütün ailesini ve malını
kaybetmiş kimse gibidir.” Çünkü biliyor ki ibadet yoksa, kulluk yoksa,
dua yoksa hayatın bir anlamı yoktur. Çünkü biliyor ki kısa dünya hayatı, ebedi
cenneti kazanmanın tek yoludur. Biliyor ki israf edeceği, harcayacağı,
dağıtacağı, Allah'ın rızasının aksi istikametinde harcayıp telef edeceği zamanı
yoktur.
Efendimiz (a.s.) buyuruyor ki: “Bir
adamın mescitlere devam ettiğini görürseniz, onun imanına şahitlik edin.”
Rabbim her birimize kalbi mescitlere,
camilere bağlı adam olma vasfını taşıyabilmeyi nasip eylesin.