Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.85
Gram Altın
2972.05
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
13 Mart 2021

Kalp kalbe…

Hissiyatına her zaman güvenirdi. Kalbiyle konuşurdu. Çok sevdiği bir dostunu düşündüğünde hemen arar konuşurdu. Karşı taraf da söze başlar başlamaz, ben de seni düşünüyordum, derdi. Kalp kalbe karşıdır, derdi. Kalbin kalbe karşılığını düşünürdü sonra da. Gerçekten nedir kalp kalbe karşı olmak?

Düşüncenin gücünü ölçmek mümkün değil. Birisini düşündüğünüzde kalbinizden onun kalbine sinyaller gönderirsiniz. Kanallar açıksa anında karşı tarafın kalbinde bir titreşim olacaktır. O da sizi düşünecektir. Bu iletişime telepatik bağ da denir. Ancak bu iletişimde daha çok beyin üzerinden gönderilen dalgalar etkilidir. Her insanın beyninden gönderdiği dalgalar vardır. Bu sadece insandan insana da değildir. İnsanın canlı cansız tüm varlıklara gönderebildiği dalgalardır bunlar.

İnsanın olağanüstü özelliklerinin ve ruhsal gücünün araştırılmasına “parapsikoloji” deniliyor. Bilim dünyasında da karşılığı bilinen ve araştırma konusu olan böyle iletişimler hep dikkat çekmiştir. Batı dünyasında da benzer hâller olunca bu demek oluyor ki insanlığın iletişim biçimleri ve dilleri farklı farklıdır. Tüm inanç ve kültürlerde benzer iletişim biçimlerinin olduğu kabul edilen bir gerçektir. Aborjinler bu anlamda dikkat çeken olağanüstü yetenekleri olan bir topluluktur. Uzaktan uzağa düşünce gücüyle iletişime geçmekteler. Bu yetenek aslında insanın samimiyetle istemesi sonucu lütfedilir.

Bizim kendi inanç dünyamızda ve tasavvuf geleneğimizde benzer durumlar vardır. Bunu akıl ile izah etmek mümkün değildir. O nedenle “beyin beyne karşı” diye bir sözümüz yoktur. Böyle bir iletişimin merkezi kalptir, o nedenle de “kalp kalbe karşıdır” sözü hayatımıza girmiştir. Peki, bu iletişimin gerçekleşmesini sağlamak için normal bir iletişimde olması gereken “gönderici- alıcı- kanal- mesaj, bağlam, dönüt ” gibi ögelere ihtiyaç var mıdır? Mesafenin önemi var mıdır? Öyle sanıyorum ki bu iletişim apayrı bir sisteme sahip. Bu iletişimde olması gerekenler “sevgi, samimiyet, vefa” gibi olmazsa olmaz güzelliklerdir. Bunun için de tertemiz bir kalbe ihtiyaç duyulur. Nedir temiz kalp?

Kalbin yükü bellidir. Mutlak güzelliğin evidir kalp. Kalbi olur olmaz şeylerle doldurduğunuzda yorulacaktır. Kalbiyle seven, gören, düşünen, konuşan insanın ulaşamayacağı menzil var mıdır? Dünyanın hayhuyu içinde bitkin düşen kalbimizi beslemek için yükünü azaltmak gerekir. Her şeye yetişmek zordur. Terk etmeli bazen çok şeyi. Terk etmek aslî vazifeyi hatırlamaktır. Kalbimizi asıl muhatabıyla buluşturmaktır terk etmek.

Kolay değil bu zamanın içinden geçip gitmek. Gönlümüzü yoran engeller var. Gözümüz takılıp kalıyor. Ruhumuz başka mekânlarda geziyor. Bedenimiz taşıyamıyor ruhumuzu. Kalp kalbe karşı olacak ama arada ne çok engel var. Duygularımız arınacak ırmaklar arıyor. Irmaklarda gözyaşı… Bir deniz arzuluyor kalbimiz. Denizlerde kabaran yüksek dalgalarda kayboluyoruz. Dağlardan aşıp ovalara varmak istesek dizlerimizde güç yok, yorgunuz, dargınız…

Kalbimizi yorduk, kırdık. Bir rüya anında açılan perde gibi kalbimizin aradığı kalbe ulaşabilmesi için perdeler açılsın istiyoruz. Perdeler çoğalıyor. Dünyanın kendisi bir perde oluyor. Duvarlar örülüyor. Ruhumuzu boğan duvarlar. Çareyi bir çiçekte buluyorum: Kalp kalbe karşı çiçeği. Kalbimde büyüttüğüm bir çiçek. Dallarında ruhum uyuyor. İçimin derinliklerinde uzayıp gidiyor dalları. Ve kalbim parçalara ayrılıyor, her bir yaprağı kalbimden bir parça oluyor kalp kalbe karşı çiçeğinin. Şimdi uzayıp gidiyor dalları…